E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 26 (3)
Cilt: 26  Sayı: 3 - 2020
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - VI

2.
Investigation of the factors contributing to truck driver’s involvement in an injury accident
Ibrahim Khalil Umar, Samir Bashir
doi: 10.5505/pajes.2019.65391  Sayfalar 402 - 408
The study was aimed at identifying the factors contributing to truck driver’s involvement in an injury accident in Kano, Nigeria using Logistic regression. 248 truck drivers were interviewed using a questionnaire and relevant information on their involvement in injury accident was collected. The result of the survey shows that 52.8% of the drivers were involved in an injury accident at least once in their professional carrier and 80% of the drivers were below the age of 40years. Results from the regression analysis found the Average distance traveled/week (p=0.0057), average driving hours/day (p=0.0232), sleeping on the wheel (p=0.0004), and presence of co-driver (p=0.0003) to be statistically significant in contributing to driver’s involvement in an injury accident. Average distance traveled/week, sleeping on wheel and presence of co-driver were found to positively affect involvement in injury accident with OR values of 1.80, 3.61 and 3.94 respectively. The model was found to be good in classifying truck drivers involvement in injury accident with a reasonable level of accuracy (70%). Increased safety awareness among drivers by conducting seminars and organizing training sessions regularly will help reduce the involvement of truck drivers in accidents.

3.
Kordon Bazlı Trafik Tıkanıklık Fiyatlandırılmasına Örnek Bir Uygulama: Erzurum, Cumhuriyet Caddesi
A Sample Scheme of Cordon-Based Congestion Charge: Erzurum, Cumhuriyet Street
Muhammed Yasin Çodur, Harun Coşkun
doi: 10.5505/pajes.2019.21284  Sayfalar 409 - 418
Trafik tıkanıklığı probleminin hat safhaya ulaştığı büyük şehirlerde, yerel yönetimler bu soruna karşı çeşitli çözüm yöntemleri geliştirmişlerdir. Bu yöntemler içerisinde en etkili çözüm trafik tıkanıklık fiyatlandırmasıdır. Londra, Stockholm ve Milano şehirlerinin yerel yönetimleri tıkanıklık fiyatlandırması yöntemini başarı ile uygulamışlardır. Bu çalışma kapsamında, Erzurum Cumhuriyet Caddesinde yaşanan bu problem için daha önceden uygulanmamış bir yöntem olan tıkanıklık fiyatlandırması çözümü incelenmiştir. Çalışma kapsamında oluşturulan modele ve yapılan anket çalışmalarına göre, Cumhuriyet Caddesi'nde belirlenen kordon güzergâhında teorik olarak tıkanıklık fiyatlandırması hesaplanmıştır. Modelleme çalışmasında otomobil sahipliği, yolculuk süresi, yakıt tüketimi ve salınım maliyetleri kullanılmıştır. Sonuç olarak; kent merkezindeki trafik tıkanıklığının azalacağı ve fiyatlandırma uygulaması ile de önemli bir maddi gelir elde edileceği öngörülmektedir.
The traffic congestion has been reach to a critical level in the metropolitan cities, however; the local governments have developed various solution methods against this problem. The most effective solution among these methods is traffic congestion pricing. The local governments of the cities of London, Stockholm and Milan have successfully implemented the congestion pricing method. In this study, the solution of the congestion pricing solution in Erzurum Cumhuriyet Avenue, which is not applied before, has been examined for this problem. According to both the model created and the survey carried out, in the along the cordon route determined at Cumhuriyet Street, account of theoretical congestion pricing has been made. In the modeling study; car ownership, travel time, fuel consumption and emission costs have been used. As a result; it is foreseen that traffic congestion will decrease in the city center and a significant financial income will be obtained with the application of pricing.

4.
Silindirle sıkıştırılmış beton karışımlarının tasarım yöntemleri ve yapılan çalışmalar
Review of research on designing methods and properties of roller compacted concrete mixtures
Ali Mardani-Aghabaglou, Sultan Husein Bayqra, Süleyman Özen, Muhammet Gökhan Altun, Zia Ahmad Faqiri, Kambiz Ramyar
doi: 10.5505/pajes.2019.93530  Sayfalar 419 - 431
Geleneksel betonlara oranla hızlı üretimi, düşük maliyeti ve dayanıklılığının iyi olması silindirle sıkıştırılmış betonların (SSB) son zamanlarda dünyada yaygın olarak tercih edilmesine neden olmuştur. Söz konusu SSB, fabrikalar, petrol istasyonları, hava limanları, çeşitli endüstriyel zeminler, yollar ve barajlar gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Normal betona kıyasla çok farklı üretim tekniğine sahip SSB’lerin karışım oranları çeşitli tasarım yöntemlerine göre belirlenmekte ve en çok tercih edilen yöntem olarak maksimum yoğunluk yöntemi dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, SSB’lerin tasarım yöntemlerinden genel olarak bahsedilerek, maksimum yoğunluk yöntemi detaylı olarak açıklanmıştır. Ayrıca maksimum yoğunluk yöntemi ile tasarlanan SSB’ler ile ilgili çalışmalar özetlenerek bundan sonra yapılacak araştırmalar için önerilerde bulunulmuştur.
Roller compacted concrete (RCC) has been widely preferred in the world recently due to its rapid production rate, low cost and good durability compared to those of the traditional concrete. Having different production techniques from conventional concrete, RCC is used in many areas such as factories, oil stations, airports, industrial floor coverings, roads and dams. There are several methods for the proportioning of RCC mixtures, among which maximum density method is the most preferred one. In this study, the methods of designing of RCC mixtures are explained with an emphasis on the maximum density method. In addition, the previous studies on the RCC mixtures designed with the maximum density method are reviewed and suggestions are made for the future researches.

5.
Uzay kafes çatı sistemlerinin artan düşey yükler altında sünekliğinin araştırılması
On the investigation of providing space truss roofs with ductility until failure under monotonically increasing vertical loads
Cüneyt Vatansever, Haluk Emre Alçiçek
doi: 10.5505/pajes.2019.92155  Sayfalar 432 - 439
Bu çalışmada uzay kafes çatı sistemlerinin çeşitli yük birikme senaryoları altındaki doğrusal olmayan davranışı, çubuk eleman başlangıç kusurları ve çubuk eleman narinlikleri de dikkate alınarak incelenmiştir. MERO düğüm noktasına sahip iki adet örnek uzay kafes çatı sistemi OpenSEES yazılımı üç boyutlu olarak modellenerek analizler gerçekleştirilmiştir. Bulonlar, somunlar ve düğüm noktası kürelerinden oluşan her bir çubuk elemanın davranışı tekil çubuklar üzerinde tanımlanarak genel sisteme aktarılmıştır. Her bir çubuk elemanın eksenel yük-yerdeğiştirme davranışları çevrimsel tekrarlı yükler altında analizler gerçekleştirilerek elde edilmiştir. Genel sistem analizleri çatının tamamında, yarısında ve dörtte birinde yağmur suyu veya kar yükü yığılmalarını yansıtacak şekilde belirlenen yükleme altında gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda uzay kafes çatı sistemlerinin yük yığılmalarına karşı çok hassas oldukları ve lokal bölgelerde oluşan yük yığılmalarının sistemin taşıma kapasitesini düşürdüğü görülmüştür. Bunun yanında, en ekonomik kesitlerle boyutlandırılan sistemde göçme basınç çubuklarının burkulması ile gevrek bir şekilde meydana gelmiştir. Ayrıca, çalışma kapsamında başlangıç kusurlarının çubuk elemanların basınç kapasitelerini düşürdüğü görülmüştür.
The aim of this paper is to investigate the nonlinear behavior of space truss roofs subject to different load accumulation forms considering the effect of initial imperfection and slenderness ratio of the truss members. For this, a typical space truss roof using MERO-connection type with flat double-layer was selected as a sample. 3D model of the roof was developed and analyzed by using OpenSEES. Nonlinear behavior of each typical bar of the space truss roof, which, was mainly composed of particular sub-elements such as a tubular element, bolts, sleeves and spheres was represented by a single truss bar. Axial load-displacement relationship of each single truss bar was obtained from nonlinear analysis performed under reversal cyclic loading. Besides, three different types of load distribution that simulates accumulation of rainwater or drifted snow were taken into account as an external load acting on upper layer of the roof system. Analyses results showed that load carrying capacity of the space truss roofs was very susceptible to the form of accumulation and reduces abnormally when the accumulation, in particular, occurred locally. Furthermore, failure mode of the system designed with optimal solution was dominated by buckled truss bars and brittle failure occurred. Also initial imperfection had a negative effect on the members in compression.

6.
Doğrusal Sismik İzolasyon Parametrelerinin Karga Arama Algoritması ile Optimizasyonu
Optimization of Linear Seismic Isolation Parameters via Crow Search Algorithm
Ali Erdem Çerçevik, Özgür Avşar
doi: 10.5505/pajes.2019.93636  Sayfalar 440 - 447
Bu çalışmada, karga arama algoritması (CSA) kullanılarak sismik izolatörlü bir yapının izolasyon parametrelerinin optimizasyonu yapılmıştır. Bir kayma çerçevesi modeli ele alınarak tabanına izolasyon sistemi yerleştirilmiştir. Amaç, izolatör deplasman limitlerinin aşılmadan en düşük tepe ivmesini veren izolasyon sisteminin belirlenmesidir. Optimizasyon işlemleri için Matlab programı, yapısal analiz için ise SAP2000 programı kullanılmıştır. İki programın ortak çalışması için açık uygulama-programlama arayüzünden (OAPI) yararlanılmıştır. Yapısal analizler zaman tanım alanında yakın ve uzak saha etkilerine sahip gerçek deprem kayıtları kullanılarak yapılmıştır. Çalışma kapsamında ele alınan sismik izolatörlü yapının gerçekleştirilen doğrusal analizleri sonucunda izolatör deplasmanları sınırlandırılarak optimum izolatör periyodu ve sönüm oranı belirlenmiştir. Analizler farklı izolatör deplasman limitleri ve sönüm oranı aralıkları için yapılmıştır. Farklı deplasman limitleri ve sönüm oranı aralıklarında belirlenen optimum sonuçlar, deplasman üst limitine ulaşılarak elde edilmiştir. Yüksek sönüm oranının kat ivmelerinde artışa neden olması nedeniyle optimum izolasyon parametreleri genellikle en büyük sönüm oranı değerinde bulunmamıştır. Dolayısıyla, en düşük kat ivme değerlerinin elde edilmesi için optimum izolasyon sistem parametrelerinin belirlenmesi gerekmektedir. Kullanılan karga arama algoritması ile elde edilen optimum izolatör parametreleri benzer bir çalışmanın sonuçları ile kıyaslanarak geçerlilikleri ortaya konmuştur.
In this study, isolation parameters of a seismic isolated structure were optimized via crow search algorithm (CSA). A shear frame model was generated with a base isolation system. The aim is to obtain isolation system parameters that result the minimum roof acceleration without exceeding the isolator displacement limits. The Matlab program was used for optimization operations and the SAP2000 program was used for structural analysis. The open application-programming interface (OAPI) was employed for the two programs to work together. Time history analyses were conducted using recorded near- and far-fault earthquake ground motions. Within the content of the study, linear isolator system parameters, which are the isolator period and damping ratio, were optimized through the linear time history analyses results by achieving the predefined aim. The analyses were performed for various isolation displacement limits and damping ratio ranges. The optimum results were determined at the range of various displacement limits and damping ratios by attaining the specified upper limits for displacement in all cases. Since higher damping ratios cause increased floor accelerations, optimum isolation parameters were achieved generally at the intermediate damping ratios well below the upper limits. Therefore, optimum isolation parameters are crucial for obtaining minimum floor accelerations. The verification of the optimum isolator parameters, which are achieved by the crow search algorithm employed, was made by comparing them with the results of a previous study.

7.
Geomateryallerin Böhme Aşındırma Deney Cihazı Kullanılarak Üç Boyutlu Görüntülenmesi
Three-Dimensional Visualization of Geomaterials using Böhme Abrasion Apparatus
Okan Önal
doi: 10.5505/pajes.2019.02679  Sayfalar 448 - 454
Heterojen özellik taşıyan geomateryallerin iç yapılarının görüntülenmesi, numunelerin mekanik özelliklerinin değerlendirilmesinde araştırmacıya yeni bir bakış açısı sağlamaktadır. İç yapının tahribatsız görüntülenmesi için farklı metotlar kullanılmaktadır. Fakat bu metotlar birçok araştırmacı için pahalı ve ulaşılmaz bir durumdadır. İç yapıların incelenmesi için bir diğer yöntem ise tahribatlı kesme ve dilimleme yöntemidir. Bu yöntemde doğrudan kesitlere ulaşılmasına rağmen detaylı bir üç boyutlu görselleştirme için yeterli sayıda örnekleme yapmak mümkün olamamaktadır. İç yapının daha iyi değerlendirilebilmesi için seri dilimleme yönteminden daha başarılı bir yönteme ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, bu çalışmada seçilmiş bir geomateryalin Böhme aşındırma deney cihazı kullanılarak dilimleme ile elde edilemeyecek sıklıkta kesit görüntüsü sayısallaştırılmış ve detaylı bir üç boyutlu görselleştirme gerçekleştirmek için MATLAB teknik programlama dili kullanılmıştır. Bu şekilde örneğin iç yapısındaki öğeler ayrıştırılmış ve ayrı ayrı görüntülenmiştir. Tekniğin ülkemizdeki araştırmacıların kullanımına sunulması ve yaygınlaşması amacıyla aşındırma görselleri ve MATLAB kodları makale ekinde sunulmuştur.
The visual quantification of the internal structures of heterogenous geomaterials enables the researchers a new perspective for the evaluation of the mechanical behaviors. Several methods are available for the non-destructive visualization of the internal structures. However, these methods are mostly expensive and inaccessible for many researchers. On the other hand, although destructive, another method to achieve the internal structures is the cutting and slicing method. In this method, it is not possible to make sufficient number of samplings for a detailed three-dimensional visualization. A better methodology superior to slicing is needed to make detailed evaluations based on internal structures. In this respect, a cost-effective methodology for detailed three-dimensional visualization of a selected geomaterial was proposed in this study by using Böhme abrasion test apparatus and MATLAB technical programming language. The constituent structures of the geomaterial are segmented and visualized separately. All visual data and MATLAB codes were made available for the interested researchers.

8.
Geniş başlıklı savağın membasındaki türbülanslı akımın deneysel olarak incelenmesi
Experimental investigation of turbulent flow upstream of the broad-crested weir
Elif Deniz Atlas, Mehmet Anil Kizilaslan, Ender Demirel
doi: 10.5505/pajes.2019.09225  Sayfalar 455 - 461
Geniş başlıklı savaklar sulama kanallarında ve akarsularda akımı düzenlemek ve debiyi ölçmek amacıyla yaygın olarak kullanılan su yapılarıdır. Bu çalışmada, bir deney kanalına yerleştirilen ön yüzü köşeli geniş başlıklı savağın membasındaki farklı istasyonlarda Akustik Doppler Hızölçer ile ölçümler yapılarak akım yapısı araştırılmıştır. Hız ve türbülans gerilmelerinin derinlikle değişimleri incelendiğinde savaktan uzak istasyonlarda tam gelişmiş akım için logaritmik hız dağılımları görülürken, savağa yakın bölgelerde çevrinti etkilerinin akım yapısını önemli miktarda değiştirdiği gözlenmiştir. Yüksek çözünürlükteki fotoğraflar sayısallaştırılarak farklı debiler için savak üzerinden geçen akıma ait su yüzü profilleri elde edilmiştir. Deneysel olarak elde edilen debi-derinlik ilişkileri ile Hall’un teorik sonuçları karşılaştırıldığında, sınır tabaka etkilerinin kuvvet yasasına göre hesaplandığı debi denkleminin hassasiyetinin düşük debilerde azaldığı görülmüştür.
Broad crested weirs (BCW) are widely used hydraulic structures in streams and irrigation canals to control the flow and to measure the discharge. In this study, turbulent flow structure at the upstream of the sharp edged broad crested weir is investigated by means of Acoustic Doppler Velocimetry (ADV) measurements at different stations. Vertical distributions of velocity and turbulence stresses revealed that, while fully developed velocity distributions are observed at stations far from the weir, turbulence effects significantly alter the flow structure as the flow approaches to the weir. High-resolution photographs are digitized to extract water surface profiles of the flow through the weir for different flow rates. Comparison of the experimental results with the theoretical results shows that the accuracy of the theoretical solutions decreases for low flow rates, in which boundary-layer effects are calculated based on the power law.

9.
Hava akışlı elektrokoagülasyon reaktörü ile yeraltı sularından arsenik (V) giderimine işletme parametrelerinin etkisi
Arsenate Removal from Groundwater by Air-injected EC with Al Ball Anodes: Effects of operational parameters
Ayşegül Yağmur Gören, Mehmet Salim Öncel, Mehmet Kobya
doi: 10.5505/pajes.2019.74152  Sayfalar 462 - 467
Bu çalışmada hava akışlı elektrokoagülasyon (HA-EK) reaktörü kullanılarak yeraltı sularından arsenik (V) giderimi çalışılmıştır. Arsenik (V) giderimi üzerine, uygulana akım (0,075-0,3 A), başlangıç pH sı (5,5-8,5), hava akış debisi (0-6 L/dakika), Al bilye elektrot boyutu (5-10 mm) ve EK reaktöründe elektrot yüksekliği (2-8 cm) gibi işletme parametrelerinin etkisi incelenmiştir. Arsenik giderimi veriminde artan akım yoğunluğu, hava debisi ve elektrot yüksekliği ile birlikte ciddi bir artış gözlenmiştir. Ancak, arsenik giderim verimi artan Al bilye boyutu ile birlikte azalmıştır. Optimum şartlarda (pH: 7,5, akım yoğunluğu: 0,3 A, Al bilye boyutu: 7,5 mm, elektrot yüksekliği: 5cm, hava akış debisi: 6 L/dakika) en yüksek arsenik giderim verimi %98,68, en düşük işletme maliyeti 0.609 $/m3 ve en düşük enerji tüketimi 3,7694 kWh/m3 olarak hesaplanmıştır.
Treatment of arsenate from groundwater by electrocoagulation (EC) reactor with air supply unit using Al ball electrodes were studied in this paper. Influence of some operating variables, for instance, applied current (0.075-0.3 A), initial pH (5.5-8.5), air flow rate (0-6 L/min), size of Al ball electrodes (5-10 mm), and height of electrode in EC reactor (2-8 cm) on the As(V) removal efficiency were evaluated. The As (V) removal efficiency increased with the increment of applied current, air flow, electrode altitude in EC reactor, and EC time while its removal efficiency decreased with the increment of size of Al ball electrodes. The maximum As(V) removal percentage, minimum operating cost and energy consumption were found as 98.68 %, 0.609 $/m3 and 3.7694 kWh/m3 at pH of 7.5, current density of 0.30 A, size of Al balls of 7.5 mm, height of electrode in EC of 5 cm, and air flow rate of 6 L/min, respectively.

10.
Sulamada nitratla kirlenmiş yeraltısuyu kullanımının modellenmesi
Modeling irrigation with nitrate contaminated groundwater
Güray Hatipoğlu, Zöhre Kurt
doi: 10.5505/pajes.2019.38963  Sayfalar 468 - 480
Tarım alanlarının altında bulunan nitratla kirlenmiş yeraltısuyunu temizlemenin ekonomik yarar amaçlı alternatif bir yolu pompala ve gübrele yöntemidir. Pompala ve gübrele yöntemi hem yeraltısuyunu kirlilikten arındırırken hem de nitrat, pestisit gibi gereksinimleri azaltabilir. Buna ragmen bugüne kadar bu prosesin değişik iklim ve toprak koşullarında ne düzeyde etkili olduğunu dair bir değerlendirme bulunmamaktadır. Bu tekniği arazide uygulayabilmek için öncesinde bir fizibilite çalışması gerekmektedir. Bu nedenle HYDRUS 1D ile doymamış bölgelerde 1 hektar mısır tarlasına karşılık gelecek yeraltısuyu modelleri yaparak Türkiye’de yaygın olan toprak tiplerinin hidrolojik özelliklerini derleyip Eskişehir, Adana, Şanlıurfa ve Düzce benzeri iklimlerde, pompala ve gübrele yöntemi için en çok gelecek vadeden koşulları bulduk. Çalışmamız bu teknolojinin Şanlıurfa benzeri çok daha kuru ve sıcak iklimlerde 50 mg/L nitrat değerinde bile oldukça karlı olduğunu ortaya koydu. Bu teknikle birlikte bu iklimde 1 hektar tarlada 97 kg N/yıl telafi edilebileceği görüldü. Aynı zamanda fluvisol ve vertisol toprak tiplerinde nitrat sızıntısı en düşükken, cambisol tipi topraklarda nitrojen kullanım verimi bütün iklimler için en yüksek düzeyde bulundu. Düzce gibi oldukça nemli ve soğuk iklimler için ise, bu yöntemin düşük azot kullanım verimleri ve yüksek nitrat sızıntıları nedeniyle uygun olmadığı görülmüştür. Sonuç olarak görece kuru iklimler ve geçirgen topraklar pompala ve gübrele yöntemi için uygun bulundu.
An alternative method to treat the nitrate-contaminated groundwater under the agricultural fields while providing economic benefit is called pump and fertilize. Pump and fertilize, while removing the nitrate in the groundwater, can reduce nitrate and pesticide requirement. However, up to date, there are no studies evaluating the effect of this application under different soil/climate conditions. In order to apply this technology in the field and to determine its effect, a feasibility study needs to be performed. Therefore, we constructed unsaturated zone groundwater models via HYDRUS 1D for one-hectare corn field in prevalent soils and under Eskişehir, Adana, Şanlıurfa, Düzce climates in Turkey. Our results indicated that even groundwater with 50 mg/L nitrate contamination could provide economic benefit to the agriculture especially where climates and soil types are similar to Şanlıurfa. In this climate using pump and fertilize technique saves 97 kg N/year in a 1-hectare farm. The technique was especially effective for fluvisol, vertisol soils as nitrate leaching are very low, and for cambisol soils since very high nitrogen use efficiency was seen for the climates present in Turkey. Our results indicated that in general the pump and treat efficiency is less effective in wet and cold climates, like in Düzce. As a general result of our study, we concluded that dry and warm climates with relatively permeable soils are more promising for the pump and fertilize application.

11.
Avrupa Birliği üye ülkeler ve aday olan Türkiye’nin atık indikatörlerine göre kümelenmesinde optimum küme sayısının Silhouette indeksi ile belirlenmesi
The determination of optimal cluster number by Silhouette index at clustering of the European Union member countries and candidate Turkey by waste indicators
Tuğba Söküt Açar, Nilgün Ayman Öz
doi: 10.5505/pajes.2019.49932  Sayfalar 481 - 487
Bu çalışma Avrupa Birliği üye ülkeleri ve aday olan Türkiye’nin çevresel atık göstergeleri açısından kümelenme yapısını tanımlamayı ve Türkiye ile aynı kümede sınıflandırılan diğer üye ülkeleri belirlemeyi amaçlamaktadır. 28 üye ülkenin ve Türkiye'nin toplam 8 çevresel atık göstergesine göre kümelenmesinin belirlenmesinde hiyerarşik ve hiyerarşik olmayan kümelenme yöntemleri kullanılmıştır. En iyi kümeleme metodu ve optimum küme sayısını belirlemek için küme geçerlilik indeksi olan Silhouette indeksi kullanılmıştır. Hiyerarşik ve hiyerarşik olmayan yöntemler kullanılarak elde edilen küme analizi sonuçları göstermiştir ki, AB üye ülkeleri ve Türkiye çevresel atık göstergelerine göre altı kümeden oluşmaktadır. Ortalama Silhouette indeksi göstermiştir ki, K-ortalamalar yöntemi Ward yöntemine göre daha geçerli sonuç vermiştir. K-ortalamalar yöntemi ile elde edilen Silhouette indeksine göre Türkiye; Polonya, Macaristan ve Letonya gibi AB ülkelerinin% 50'si ile aynı kümede sınıflandırmıştır.
This study aims to identify cluster structure of European Union (EU) Member countries and Candidate Turkey in terms of environmental waste indicators and to determine the other member countries which are classified in the same cluster with Turkey. Hierarchical and non-hierarchical clustering methods were used to determine clusters of 28 member countries and Turkey according to the total 8 environmental waste indicators. The optimal cluster number and the best method were identified with the silhouette index which is a cluster validity index. The results from the cluster analysis using the hierarchical and non-hierarchical methods showed that there are six clusters according to the environmental waste indicators of EU countries and Turkey. The average Silhouette index shows that the k-means gives more valid results than the ward. According to the Silhouette index obtained by k-means method, Turkey has been found to be classified in the same cluster with %50 of the EU countries such as Poland, Hungary, and Latvia etc.

12.
Sızıntı suyu membran konsantre akımının yönetiminde en uygun metodun analitik hiyerarşi prosesi ile belirlenmesi
Determination of optimal method for management of leachate membrane concentrate by analytical hierarchy process
Nevim GENÇ, ELIF DURNA
doi: 10.5505/pajes.2019.42800  Sayfalar 488 - 495
Bu çalışmada membran biyoreaktör (MBR) sonrası membran prosesler (ultrafiltrasyon+nanofiltrasyon) ile arıtımı sağlanan sızıntı suyunun membran konsantre akımının yönetiminde, çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan en uygun yöntemin Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) kullanılarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Evaporasyon, dolgu sahasına resirkülasyon, yakma, katılaştırma ve ileri arıtım alternatif bertaraf metotları arasından en uygun yöntemin belirlenmesinde kriter olarak, konsantre sızıntı suyu hacmi, suyun kompozisyonu, arıtım maliyeti, halkın onayı ve uygulanacak yöntemin esnekliği kriterleri seçilmiştir. AHP Expert Choice 11 programı kullanılarak çözümlenmiştir. Analiz sonucunda alternatif yöntemlerin tercih sıralaması; Dolgu sahasına resirkülasyon (%31.8)>katılaştırma (%23.8)>ileri arıtım (%21.5)>yakma (%16.3)>evaporasyon (%6.6) şeklinde olmuştur. Bu sıralamanın oluşturulmasında her bir kriterin ağırlığının sıralaması ise; arıtım maliyeti (%49.2)>konsantre suyun içeriği (% 27.0)>konsantre suyun hacmi (%13.5)>arıtım yönteminin esnekliği (%6.5) >kamuoyu onayı (%3.7) şeklinde sıralanmıştır.
In this study, it was aimed to determine the most suitable method in terms of environmental, economic and social aspects by using Analytical Hierarchy Process (AHP) in the management of leachate concentrate flow which is formed after leachate treatment by membrane bioreactor (MBR) following membrane processes (ultrafiltration+nanofiltration). For determining the most appropriate disposal method among the alternative methods of evaporation, recirculation to landfill, combustion, solidification and advanced treatment, criterias determined as; the concentrated leachate volume, the composition of water, the cost of treatment, the public approval and the flexibility of the method. AHP was analyzed using Expert Choice 11 software. As a result of the analysis, the preferred ranking of alternative methods was found as recirculation (%31.8)> solidification (%23.8)> advanced treatment (%21.5)> incineration (%16.3)> evaporation (%6.6). The ranking of the weight of each criterion of this ranking is; cost of treatment (%49.2)> composition of concentrated water (%27.0)> volume of concentrated water (%13.5)> flexibility of treatment method (%6.5)> public approval (%3.7).

13.
Güneş ışığı altında C3N4/DEU-51(Fe) kullanılarak Cr(VI)’nın giderimi
Remediation of Cr(VI) using C3N4/DEU-51(Fe) under sun light irradiation
Sevil Akçağlar
doi: 10.5505/pajes.2019.38468  Sayfalar 496 - 504
C3N4/DEU-51(Fe) hibrit nanokompoziti Cr(VI)' yı arıtmak için geliştirilmiştir. C3N4/DEU-51(Fe) kristal özellikli olup bu kompozitin merkezindeki karboksil gruplarının fotoparçalanma reaksiyonu C-H bağlanmasıyla ilgilidir. 1.6 mg/L Cr(VI)' yı yaz ayında %98 lik maksimum verimle gidermek için optimum koşullar; 1.2 mg/L C3N4, 15 dak temas süresi, 80 mW/m2 güneş ışığı şiddeti ve 42oC sıcaklıktır. Beş ardışık C3N4/DEU-51(Fe)kullanımından sonra söz konusu nanopartikül %97 verimle geri kazanılmaktadır. Cr(VI) giderimi Langmuir-Hinshelwood (L-H) Kinetik modelle açıklanmıştır. 1.2 mg/L C3N4, 15 dak temas süresi, 80 mW/m2 güneş ışığı şiddeti ve 42oC sıcaklıktır. Beş ardışık C3N4/DEU-51(Fe)kullanımından sonra söz konusu nanopartikül %97 verimle geri kazanılmaktadır. Cr(VI) giderimi Langmuir-Hinshelwood (L-H) Kinetik modelle açıklanmıştır.
A hybrid nanocomposite namely C3N4/DEU-51(Fe) was developed to reduce Cr(VI). C3N4/DEU-51(Fe) exhibited a good cristalinity. The photocatalytic reaction of the carboxyl groups of the composite is in center and it is associated with the C-H-vibration. The optimal doping content of C3N4 was determined to be 1.2 mg/L to treat 1.6 mg/L Cr(VI) with a maximum yield of 98% at a sun light power of 80 mW/m2 after 15 min at 42oC in summer. After 5 th times sun light experiments, the C3N4/ DEU-51(Fe) was reused with a yield of 97%. The Cr(VI) reduction was explained with the Langmuir-Hinshelwood (L-H) Kinetic model.

14.
İçme sularından tat ve kokunun giderimi: İstanbul’daki kurulu su arıtma tesislerinde performans değerlendirmesi ve iyileştirilmesi
Removal of taste and odor from drinking water: performance evaluation and upgrade options for the treatment plants in Istanbul
Malhun Fakıoğlu, Mahmut Ekrem Karpuzcu, İsmail Toröz, Fatih Yıldız, İzzet Öztürk
doi: 10.5505/pajes.2019.78949  Sayfalar 505 - 512
Yaklaşık 15 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul’a birçok yüzeysel su kaynağından su temin edilmektedir. Şehir, son yıllarda bazı su kaynaklarında 2-MIB ve Geosmin gibi alg kökenli bileşiklerden kaynaklanan tat ve koku sorunu yaşamaktadır. Bu çalışmanın amacı, su arıtma tesislerinde tat ve koku bileşiklerinin gideriminin ölçüm ve değerlendirilmesinin yanı sıra, halen kullanılan giderim yöntemlerinin etkinliğinin arttırılmasına yönelik ilave tekniklerin tespit edilmesi ve yeni proseslerin önerilmesidir. Bu bağlamda ölçüm sonuçları değerlendirilerek, alternatif kimyasallar için çeşitli deneyler yapılmış ve önerilen yeni proseslere ait detaylı maliyet analizi gerçekleştirilmiştir. Sonuçlara göre, İSKİ’ye ait 5 büyük su arıtma tesisinde 2013-2016 yılları arasında ozonlamanın sağladığı giderim veriminin TOK, 2-MIB ve Geosmin için sırasıyla % 2-14, % 35-62 ve % 34-52 aralığında değiştiği tespit edilmiştir. Çalışma kapsamında yapılan deneysel araştırma sonuçları, 10 mg/L toz aktif karbon uygulamasıyla 2-MIB (%50) ve Geosmin (%66) için en yüksek giderimin alum varlığında, en yüksek TOK gideriminin (%38) ise demir (III) klorür (FeCl3) varlığında gerçekleştiğini göstermektedir. UV254 parametresinin gideriminde her üç koagülanla % 60-70 aralığında kalınmıştır. Bulanıklık gideriminde ise alum ve FeCl3’ün poli aluminyum klorüre (PACl) göre çok daha etkili olduğu görülmüştür. Çalışma kapsamında perokson prosesinin mevcut sisteme entegre edilebilirliği değerlendirilmiş, yapılan hesaplamalara göre kapasitesi 100.000 m3/gün olan bir su arıtma tesisinde (SAT) kurulacak perokson sistemi için birim maliyet 0,027 $/m3 (0,14 TL/ m3) olarak hesaplanmıştır. Bu değer ön ozonlamaya kıyasla %20 daha fazladır.
Istanbul, one of the most crowded cities in the world with approximately 15 million population, has various surface water sources. The city is recently having taste and odor problem originating from 2-MIB and Geosmin due to algal blooms occurring in these water sources. The aim of this study is not only to evaluate the removal of taste and odor compounds in water treatment plants, but also to improve the efficiency of existing removal processes along with suggesting new processes that are effective for the removal of these compounds. In this context; measurements were evaluated along with performing the experiments for the alternative chemicals and a detailed cost analysis were made for the proposed new processes. In 5 main water treatment plants of ISKI, removal efficiencies with ozonation were 2-14% for TOC, 35-62% for 2-MIB and 34-52% for Geosmin, between the years 2013-2016. According to the experimental results, applying 10 mg/L powdered activated carbon with alum provided the highest removal efficiency for 2-MIB (50%) and Geosmin (66%) while TOC removal was higher with FeCl3 (38%). UV254 removal was within the range of 60-70% for all three coagulants. Turbidity removal was quite higher with FeCl3 compared to PACl. Finally, the applicability of peroxone process to the existing plants were evaluated. According to the calculations, unit cost for a water treatment plant with a 100,000 m3/day capacity was found as 0.027 $/m3 (0.14 TL/ m3) for the peroxone system. This cost is 20% higher than a sole ozonation system.

15.
Üreaz ve Karbonik Anhidraz Pozitif Bakteriler tarafından Kalsiyum Karbonat Çökelimi
Calcium Carbonate Precipitation by Urease and Carbonic Anhydrase Positive Bacteria
Naime Nur Bozbeyoglu, Tuğba Şensoy Candoğan, sevki arslan, BUKET KABALAY, Omer Bozkaya, Erdal Akyol, Nazime MERCAN DOĞAN
doi: 10.5505/pajes.2019.73848  Sayfalar 513 - 518
Bu çalışmada, iki üreolitik bakteride CaCO3 çökelimi araştırıldı. Test organizması olarak Bacillus aerius U2 ve Sporosarcina pasteurii ATCC 6453 türleri kullanılmıştır. Bunların yanında, bakterilerin üreaz ve karbonik anhidraz enzim aktiviteleri de tespit edilmiştir. Bakteriler tarafından üretilen kalsiyum karbonatın mineral tipi konformasyonu için XRD, SEM ve EDX analizleri gerçekleştirilmiştir. B. aerius U2 suşu kalsit ve vaterit üretmiştir. S. pasteurii ATCC 6453 suşunda sadece vaterit bulunmuştur. Enzim aktivitesi çalışmalarının sonuçlarına göre S. pasteurii ATCC 6453, B. aerius U2’den 2-50 kat daha fazla aktivite göstermiştir. Yüksek sıcaklıklarda kalsiyum karbonat çökelimi için S. pasteurii ATCC 6453 türü tercih edilebilirken, daha geniş iklim bölgelerini kapsayan düşük sıcaklıklarda(<30oC) B. aerius U2 türünün kullanım potansiyeli bulunmaktadır.
In present study, CaCO3 precipitation was examined in two ureolytic bacteria. Bacillus aerius U2 and Sporosarcina pasteurii ATCC 6453 were used as test organisms. The determination of urease and carbonic anhydrase enzyme activities were also determined. For further confirmation of the calcium carbonate mineral type produced by bacteria, XRD, SEM and EDX analysis were done. Strain U2 produced calcite and vaterite. In S. pasteurii ATCC 6453, only vaterite was found. The enzyme activity studies showed that both urease and carbonic anhydrase activities was 2-50-fold higher in S. pasteurii ATCC 6453 than B. aerius U2. Although, S. pasteurii ATCC 6453 was better option for microbial calcium carbonate precipitation (MCP) at higher temperature, by B. aerius U2 at lower temperature (<30oC) is made possible to employ in the most geotechnical applications.

16.
Polimineral İçerikli Seramik Bir Numunenin Lüminesans Tekniklerle Eşdeğer Dozunun Belirlenmesinde Farklı Bir Yöntemin Kullanımı
Use of a Different Method in Determining the Equivalent Dose by Luminescence Techniques of a Ceramic Sample Containing Polymineral
Mehmet Altay Atlıhan
doi: 10.5505/pajes.2019.75299  Sayfalar 519 - 523
Bu çalışmada arkeolojik kazıyla çıkarılmış polimineral içerikli bir seramik numunenin gömü boyunca çevreden soğurduğu radyasyon dozu (eşdeğer doz) bulunmuştur. Eşdeğer dozun belirlenmesi lüminesans yaş tayini araştırmalarında önemlidir. Kullanılan numune feldispat, kuvars gibi minerallere ayrıştırılmadan polimineral içerikli ve ince tanecik tekniğine uygun olarak hazırlanmıştır. Kullanılan numune için ön ısıtma sıcaklığı deneysel işlemler sonucunda belirlenmiştir. Hazırlanan numune 200 0C’de 12dakika süreyle önısıtmaya tutulmuştur. Jeolojik veya arkeolojik numunelerde eşdeğer dozun belirlenmesi için sıklıkla kullanılan yöntemlerden farklı bir yöntem çalışmamızda ilk defa kullanılmıştır. Çalışmamızda bu yöntemin ayrıntılarından ve gözlenen avantajlarından bahsedilmiştir. Elde edilen eşdeğer doz değerleri 5,17±0,09 ile 7,06±0,29 Gy arasında değişmektedir.
In this study the radiation dose absorbed from the surrounding area was determined for a polymineral ceramic sample that was found by an archeological excavation. Determination of equivalent dose is one of the critical points for luminescence dating researches. The sample used was prepared according to the polymeric content and fine grain technique without decomposing into minerals such as feldspar, quartz. The pre-heating temperature for the sample was determined as a result of experimental procedures. The prepared sample was preheated at 200 ° C for 12 minutes. A different method was used for the first time in our study, which is different from the methods commonly used for determining the equivalent dose in geological or archaeological samples. The details and observed advantages of this method are mentioned in our study. The equivalent dose values obtained range from 5,17 ± 0,09 to 7,06 ± 0,29 Gy.

17.
Yemişliçay Formasyonu içindeki (sub)volkanik birimlerin 40Ar/39Ar jeokronolojisi, mineral- ve tüm-kayaç jeokimyası, Sinop güneyi (Orta Pontidler)
40Ar/39Ar geochronology, mineral- and whole-rock geochemistry of the (sub)volcanic units in the Yemişliçay Formation, south of Sinop (Central Pontides)
Kürşad Asan, Hüseyin Kurt
doi: 10.5505/pajes.2019.93798  Sayfalar 524 - 534
Orta Pontidlerde, Sinop-Samsun çevresinde Geç Kretase-Eosen yaşlı volkanik kayaçlar belirgin yüzlekler vermektedir. Geç Kretase volkanitleri, kuzeyde Sinop yakın civarında Hamsaros Volkanitleri, güneyde ise Alaçam-Dikmen-Durağan çevrelerinde Yemişliçay Formasyonu içindeki volkanik birimler ile temsil edilmektedir. Eosen volkanitleri, Bafra’dan başlayıp doğuya doğru geniş bir alanda yüzeyleyen Tekkeköy Formasyonu volkanitleri ile temsil edilir. Bu çalışmada, Yemişliçay Formasyonu içindeki (sub)volkanik birimlerin 40Ar/39Ar jeokronolojisi, mineral- ve tüm-kayaç jeokimyası sunulacaktır.
Yemişliçay Formasyonu volkanitleri plajiyoklas (An50-70), klinopiroksen (ojit-diyopsit), amfibol (magnezyo-hastingsit, nadiren çermakit) fenokristalleri ve opak mineraller içermektedir. Volkanitlerden elde edilen 40Ar/39Ar yaşları, volkanik faaliyetin Geç Kretase (~71 Myıl, ters izokron yaşı) ve Eosen (~48 Myıl, plato yaşı) olmak üzere iki ayrı dönemde etkili olduğunu göstermektedir. Geç Kretase volkanitlerinin Yemişliçay Formasyonuyla eş yaşlı bir volkanizmanın ürünü olduğu düşünülürken, bu formasyonu sığ intrüzyonlar olarak kesen Eosen yaşlı volkanitler Tekkeköy Formasyonu volkanitlerinin bir eşleniği olarak yorumlanmıştır.
Geç Kretase volkanitleri andezit/bazaltik andezit bileşiminde ve kalk-alkalen, Eosen volkanitleri bazalt/trakiandezit bileşiminde ve şoşonitik karakterlidir. İncelenen tüm örneklerin N-MORB’a göre normalleştirilmiş iz element desenleri, yitimle ilişkili volkanitler için tipik olan, BİYE (Rb, Ba, K, Sr), Th ve HNTE (La, Ce) zenginleşmesi, belirgin negatif Nb-Ta-Ti ve pozitif Pb anomalileri göstermektedir. Şoşonitik kayaçlar göreceli olarak yüksek Ndi (εNd: +4) ve düşük Sri (0.704634) izotopları ile temsil edilirken, kalk-alkalen kayaçlar tersine düşük Ndi (εNd: -3’e kadar) ve yüksek Sri (0.705203-0.706956) değerlerine sahiptir. Elde edilen jeokronolojik ve jeokimyasal veriler, yayınlanmış jeolojik bilgiler ile beraber değerlendirildiğinde, Yemişliçay Formasyonu volkanitlerinin Pontid magmatik yayında bir yay-önü ortamda oluştuğuna işaret etmektedir.
In the Central Pontides, Late Cretaceous-Eocene volcanic rocks prominently outcrop around Sinop-Samsun. The Late Cretaceous volcanites are represented by the Hamsaros volcanites near Sinop in the north and volcanic units in the Yemişliçay Formation around Alaçam-Dikmen-Durağan in the south. The Eocene volcanites are represented by the Tekkeköy Formation outcropping in a large area from Bafra to the East. 40Ar/39Ar geochronology, mineral- and whole-rock geochemistry of the (sub)volcanic units in the Yemişliçay Formation will be presented in this study.
The Yemişliçay Formation volcanites include plagioclase (An50-70), clinopyroxene (augite-diopside), amphibole (mainly magnesio-hastingsite, rarely tschermakite) phenocrysts and opaque minerals. 40Ar/39Ar ages from the volcanites show that volcanic activity occurred two different time as Late Cretaceous (~71 Ma, inverse isochron age) and Eocene (~48 Ma, plateau age). The Late Cretaceous volcanites were considered as products of the volcanism contemporaneous with the deposition of the Yemişliçay Formation, but as shallow intrusions in this formation, the Eocene volcanites were interpreted to be continuation of volcanites of the Tekkeköy Formation.
The Late Cretaceous volcanites are andesite/basaltic andesite and calc-alkaline, but the Eocene volcanites basalt/trachyandesite and shoshonitic in character. N-MORB-normalized trace element patterns of all the volcanites are characterized by strong enrichments in LILE (Rb, Ba, K and Sr), Th and LREE (La, Ce), prominent negative Nb-Ta-Ti and positive Pb anomalies, all characteristic for subduction-related volcanites. The shoshonitic samples possess relatively high Ndi (εNd: +4) and low Sri (0.704634) isotopes whereas calc-alkaline rocks have low Ndi (εNd: down to -3) and high Sri (0.705203-0.706956) isotopes. The obtained geochronological and geochemical data together with the published geological information reveal that the Yemişliçay Formation volcanites formed in a fore-arc setting in the Pontide magmatic arc.

18.
İnce taneli zeminler için önerilen bulanık sınıflama sürecinin bir uygulaması
An application of a fuzzy classification routine suggested for fine grained soils
Derya Toksöz, Işık Yılmaz
doi: 10.5505/pajes.2019.88278  Sayfalar 535 - 544
Mühendislik jeolojisinde tasarıma yönelik ön çalışmalarda zeminlerin sınıflandırılması önemli bir aşamadır. Bir zemine atanabilecek birkaç harf ya da sayı uygulayıcı mühendislere çok hızlı olarak bir fikir sağlamaktadır. Ulusal ve uluslararası zemin sınıflama sistemlerinde ince taneli zeminlerin sınıflandırılması plastisite abağı ile yapılmaktadır. Ancak, likit limit ve plastik limit deneylerini etkileyen bazı faktörlere bağlı olarak zemin sınıfının plastisite abağı ile belirlenmesi sırasında belirsizlikler oluşmaktadır. Ayrıca, tanımlama noktalarının kimi zaman sınıfları ayıran çizgiler üzerine veya yakınına düşmesi durumunda belirsizlik seviyesi artmaktadır. Bu çalışmada söz konusu belirsizlikleri en aza indirmek için daha önce geliştirilen bir bulanık sınıflama sürecinin uygulaması yapılmıştır. Söz konusu bulanık sınıflama sürecinde plastisite abağındaki tanımlama noktalarının sınırları ayıran çizgilere olan dik mekansal mesafeleri dikkate alınmıştır. Sigmoid fonksiyonu kullanılarak tanımlama noktalarının bulanık plastisite ve bulanık zemin değerleri hesaplanmıştır. Son olarak bulanık işlemciler yardımı ile bulanık zemin sınıfları elde edilmiştir. Önerilen bulanık sınıflama süreci 100 adet laboratuvar verisi üzerinde uygulanmış ve elde edilen bulanık zemin sınıfları klasik zemin sınıfları ile karşılaştırılmıştır.
Soil classification is an important stage in preliminary studies for design applications in engineering geology. A few letters or numbers assigned to a soil provide rapidly an idea to engineers. The classification of fine grained soils in national and international soil classification systems is determined using plasticity chart. However, because of the factors affecting liquid and plastic limit tests, uncertainties can arise in classification of fine-grained soils when this approach is used. Furthermore, uncertainty level has increased in case points fall sometimes on the lines or near the lines. In this study, an application of a fuzzy classification routine which was suggested before to minimize these uncertainties was performed. In the suggested method, the spatial distances of the evaluation points on the chart from the lines were considered. The membership degrees that define the fuzzified soil and plasticity were determined by using sigmoid function. Finally, fuzzy soil classes were obtained by using fuzzy operators. The suggested fuzzy classification routine, was performed on classification of 100 fine-grained soil samples ad obtained fuzzy soil classes were compared with crisp soil classes.

19.
Orta ölçekli yerleşime uygunluk planlarının CBS tabanlı Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) kullanılarak hazırlanması: Sivas il merkezi örneği
Preparation of GIS-based medium-scale settlement suitability plans by using Analytical Hierarchy Process (AHP): Sivas city province case study
Şeyma CEYLAN, ISIK YILMAZ
doi: 10.5505/pajes.2019.98975  Sayfalar 545 - 558
Bu çalışmada; Sivas ili için CBS tabanlı olmak üzere, karar destek sistemleri içerisinde yer alan uzman görüşüne dayalı Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) kullanılarak orta ölçekte gelecek için gerekli altlığı oluşturacak yerleşime uygunluk modellerinin harita olarak elde edilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmada seçilen Sivas ili; heyelan, zayıf zemin koşullarına ilişkin yenilmeler, jips karstına bağlı potansiyel çökmeler, taşkınlar, kaya düşmesi ve aktif fay zonlarına olan yakınlığı bakımından da depremler gibi doğal afetlerden etkilenme potansiyeline sahiptir. Çalışmalar kapsamında Afet Bilgi Sistemi oluşturma sürecinin afet öncesi evresi ve bölge planlarına altlık oluşturacak şekilde yerleşime uygunluk analiz ve sentezleri yapılmış, bölgesel gelişme yönleri belirlenmiştir. Çalışmada elde edilen modeller Afet Bilgi Sistemi düzeyinde temel bileşen olarak, şehir bölge plancılarına, afet öncesinde yapılan planlama kapsamında, konut alanlarının yer seçiminde önemli yol gösterici olacaktır. Ayrıca, bu modeller afet sonrasında da sorgulama ve analiz yeteneği sayesinde Acil Eylem Planlarının oluşturulmasına, oluşturulan planların gerektiğinde hızlı ve etkin şekilde uygulanmasına yardımcı olacaktır.
In scope of this study; construction of GIS-based medium-scale map models, using the Analytic Hierarchy Process (AHP) which is a type of decision support systems and based on expert opinion, of settlement suitability plans which will create the necessary base map of Sivas city for the future was aimed. Sivas province has a potential by means of landslides, failures in poor foundation conditions, potential collapses depending on gypsum karst, floods, rock fall events, and in terms of its proximity to an active fault zones has the potential to be affected by natural disasters such as earthquakes. In the content of the study studies, as a basement of the construction of the Disaster Information System process and urban plans, suitability for settlement were analysed and studied, and city development directions were determined. As main component of Disaster Information System, the models was obtained at the end of this study which will be an important guide to urban and regional planners for disaster within the scope of the planning ahead and selection of the residential areas. Furthermore, questioning and analysis capabilities of these models in the aftermath of a disaster will help to creation of Emergency Action Plans and implementation of these plans quickly and effectively when necessary.

20.
SINTACS yöntemi ile karstik ortamlarda yeraltısuyu duyarlılığının belirlenmesi: Altınova akiferi örneği
Determination of groundwater vulnerability in karstic environments by using SINTACS method: Altınova aquifer case study
Ayşenur Amil, Ahmet Çil, Pınar Avcı, Ayşe Muhammetoğlu, Naciye Nur Özyurt
doi: 10.5505/pajes.2019.14265  Sayfalar 559 - 571
Antropojenik etkiler ile yeraltısularının kirlenmesi dünya genelinde yaygın bir problemdir. Tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu alanlarda bilinçsiz kullanılan tarım ilaçları ve gübreler potansiyel kirletici olarak karşımıza çıkmaktadır. Kirliliğin önlenmesi, sürdürülebilir yeraltısuyu yönetimi açısından önemli hedeflerden biridir. Kirleticilerin yeraltısuyundaki bulunurlukları ve bollukları topoğrafik, jeolojik, hidrojeolojik, hidrolojik ve pedolojik çok sayıda parametreye bağlıdır. Bu parametrelerin kirletici taşınımı üzerindeki etkilerinin değerlendirildiği duyarlılık yöntemleri ile yeraltısuyunun kirlenmeye karşı alansal duyarlılığı belirlenebilmektedir. Duyarlılık haritalama yaklaşımlarında arazi kullanımı genellikle değerlendirilmemektedir. Oysa beslenim süreçlerini etkilediğinden arazi kullanımı yeraltısuyu duyarlılık haritalamasında önemli bir değişken olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu çalışmada Antalya Traverten Platosu’nda yer alan Altınova akiferinde SINTACS yöntemi ile yeraltısuyu duyarlılık haritaları oluşturulmuştur. Çalışma alanı karstik traverten ve dar bir alanda konglomera akiferlerinin yüzeylendiği yataya yakın bir bölgedir. Çalışma alanın % 23’ünde yaygın olarak örtü altı yetiştiricilik yapılmakta ve sulama suyu yeraltısuyundan karşılanmaktadır. SINTACS hesaplamalarında etkin süzülme ve toprak sönümleme parametreleri değerlendirilirken örtü altı tarım alanları dikkate alınmıştır. Vadoz zon sönümleme kapasitesi ve akifer ortamı parametreleri açısından 2 farklı derecelendirme değeri için hesaplama yapılmış ve SINTACS-I ve SINTACS-II duyarlılık haritaları oluşturulmuştur.
Çalışma kapsamında değerlendirmeye eklenen arazi kullanımı ile duyarlılık haritalarında aynı jeolojik birim içinde farklı duyarlılık sınıfları tanımlanmıştır. Oluşturulan SINTACS-I ve SINTACS-II haritalarına göre yüksek ve çok yüksek duyarlılıklı alanlar sırası ile % 85 ve % 96 olarak belirlenmiştir. Çalışma alanında varlığı ortaya koyulan geniş alanlara yayılan yeraltısuyunun yüksek-çok yüksek kirlenme olasılığı tarım kökenli kirleticilerin kullanımının kontrol altına alınmasını gerektirmektedir. Duyarlılık haritaları temel alınarak arazi kullanımı planlamaları yapılmalı ve kimyasal gübre ve ilaç kullanımını sınırlayan iyi tarım uygulamaları hızla uygulamaya alınmalıdır.
Groundwater pollution by anthropogenic impacts is a common problem throughout the world. Unconscious use of agrochemicals like pesticides and fertilizers particularly in areas where agricultural production is concentrated, results as potential pollutants. Prevention of pollution is one of the most important targets for sustainable groundwater management. Presence and abundance of contaminants in groundwater depends on a large number of topographical, geological, hydrogeological, hydrological and pedological parameters. The effects of these parameters on pollutant transport are evaluated, the spatial distribution of groundwater to pollution can be determined by using vulnerability methods. Land use, which is not generally evaluated in vulnerability mapping approaches, appears to be an important variable in groundwater vulnerability mapping.
In this study, groundwater vulnerability maps are prepared by SINTACS method for Altınova aquifer which is located in Antalya Travertine Plateau. The study area is almost flat and covered by karstic travertine and the narrow conglomerate aquifer. 23% of the study area is widely covered by green houses and irrigation water is supplied from groundwater. In the SINTACS calculations, effective infiltration and unsaturated zone attenuation capacity parameters are taken into consideration. SINTACS-I and SINTACS-II vulnerability maps are calculated for 2 different grading values for the parameters of the effective infiltration and unsaturated zone attenuation
Relevant to the scope of the study, in vulnerability maps which added to the land use evaluation different vulnerability classes are defined within the same geological unit. According to the SINTACS-I and SINTACS-II maps, high and very high vulnerable areas are determined as 85% and 96%, respectively. The possibility of high - very high contamination of groundwater which is exposed to large areas of existence in the study area, requires the control of the use of agricultural origin pollutants. Land use planning should be made on the basis of vulnerability maps and good agricultural practices that limit the use of chemical fertilizers and pesticides should be implemented rapidly.

21.
Özdirenç Yöntemi Kullanılarak Donatılı Betonların Anizotropisinin Belirlenmesi
Determination of Anisotropy of Reinforced Concretes by using Resistivity Method
Nevbahar Sabbağ, Osman Uyanık
doi: 10.5505/pajes.2019.00008  Sayfalar 572 - 580
Anizotropi, malzeme özelliklerinin yöne bağlı değişmesidir. Betondaki anizotropi derecesinin belirlenmesi beton özelliklerinin ve kalitesinin ortaya konulabilmesi açısından önemlidir. Bu amaçla tahribatsız jeofizik yöntemlerden olan özdirenç yönteminden yararlanılabilmektedir. Yapılan çalışmada donatılı beton üzerindeki özdirenç ölçümlerinin yöne bağımlılığının zamana, kür koşullarına, beton dayanımına ve donatı çapına bağlı değişimi araştırılmıştır. Bu amaçla, çalışma düşük, orta ve yüksek dayanım özelliklerine sahip 3 beton tasarım üzerinde gerçekleştirilmiştir. Her tasarım 150mm ebatlarında 18’er adet küp numunenin tam ortasında bir adet 10, 14 veya 20mm çapında ve yaklaşık 250mm uzunluğunda donatı bulunduracak şekilde hazırlanmıştır. Toplamda 162 numunenin yarısı 90 gün süreyle su kürüne, diğer yarısı da hava kürüne tabi tutulmuştur. Belirli zaman dilimlerinde mukavemetleri farklı olan donatılı betonların her yüzeyinde özdirenç cihazı ile birbirine dik iki ölçü olmak üzere 4 yüzeyde toplam 8 özdirenç değeri belirlenmiştir. Böylece betonun gözeneklerinin su ya da hava dolu olmasına bağlı olarak anizotropi ortaya konulabilir. Özdirenç yöntemi ile havaya doygun betonlarda anizotropi belirlenebilirken aynı betonun suya doygun halinde anizotropi ortaya konulamamıştır. Sonuç olarak beton gözeneklerinin doygunluk türünün özdirenç yöntemi ile anizotropinin belirlenmesini etkilediği anlaşılmıştır.
Anisotropy is the change of material properties depending on direction. Determining the degree of anisotropy in concrete is important in terms of revealing the concrete properties and quality. For this purpose, it can be utilized from the resistivity method which is one of the non-destructive geophysical methods. In this study, the determination of the direction-dependence of the resistivity measurements on reinforced concrete was investigated with respect to time, curing conditions, concrete strength and reinforcement diameter. For this purpose, the study was carried out on 3 concrete designs with low, medium and high strength characteristics. Each design is designed to have a 10, 14 or 20mm diameter and approximately 250mm length of reinforcement in the middle of 18 cube samples of 150 mm in sizes. Half of the 162 specimens were subjected to water curing and the other half to air curing for 90 days. At each surface of the reinforced concrete with different strengths in certain time periods, a total of 8 resistivity values were determined from 4 surfaces with two measures perpendicular to each other. Thus, anisotropy can be revealed as depend on filling with water or air of the pores of the concrete. When anisotropy can be determined by means of resistivity method in air saturated concrete, the anisotropy of the same concrete in water has not been revealed. As a result, it is understood that the saturation type of concrete pores affects the determination of anisotropy by the resistivity method.

LookUs & Online Makale