E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 31 (1)
Cilt: 31  Sayı: 1 - 2025
1. 
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - VI

2. 
Referans Yol Girişi için Hidrolik Simülatörün Doğrusal Olmayan Geri-Adımlamalı Kontrolü
Nonlinear Backstepping Control of a Hydraulic Simulator for Reference Road Input
Muzaffer Metin, Fırat Can Yılmaz, Göktürk Taşağıl, Timuçin Bayram, Ferhat Yiğit
doi: 10.5505/pajes.2024.67277  Sayfalar 1 - 8
Bu çalışmada, kontrol teorisi perspektifinden, yol simülatör sistemi için referans takip problemi araştırılmıştır. Önerilen kontrol sinyali doğrusal olmayan bir geri adımlı kontrol algoritması üzerinden elde edilmiştir. Bu tasarım, hidrolik piston içeren bir taşıt sisteminden oluşan test sisteminde yol deplasman sinyalini yansıtmak için kullanılır. Önerilen kontrolcünün performansı zaman ve frekans alanlarında değerlendirilip, kontrol tasarımının temel gayesi hidrolik piston tarafından oluşturulan test yolu düzensizliklerinin yer değiştirmesinin araca doğru bir şekilde yansıtılmasıdır. Ayrıca, araca aktarılan sinyallerin frekans yoğunluklarının da gerçek yol sinyalleriyle eşleşmesi beklenmektedir. Kara taşıtları için gerçek yol verileri kontrol algoritmasındaki referans giriş sinyali olarak kullanılmıştır. Bir laboratuvar ortamında elde edilen sonuçlar üzerinden kontrol sinyalinin etkinliği gösterilmiştir.

3. 
Jüt/pamuk doğal elyaf takviyeli hibrit kompozitlerin mekanik ve morfolojik özelliklerinin incelenmesi
Examination of mechanical and morphological properties of jute/cotton natural fiber reinforced hybrid composites
Şafak Yıldızhan, Ayperi Tuğçe Tosun, Mustafa Atakan Akar, Umut Kumlu
doi: 10.5505/pajes.2024.93507  Sayfalar 9 - 16
Bu çalışmada, matris olarak vinil ester reçinesi ve takviye malzemesi olarak doğal elyaf jüt ve pamuklu kumaşlar kullanılarak hibrit kompozitler üretilmiştir. Kompozit numunelerin üretimi VARTM (Vakum Destekli Reçine Transfer Kalıplama) ile gerçekleştirilmiştir. Üretilen numuneler mekanik olarak sertlik, çekme, darbe testleri ile ve morfolojik olarak taramalı elektron mikroskobu analizi ile incelenmiştir. En düşük çekme mukavemeti değeri 32.25 MPa ile referans pamuk (RC) numunesinde, en yüksek değer ise 42.16 MPa ile referans jüt (RJ) numunesinde elde edilmiştir. Numunelere uygulanan darbe testi sonuçlarında RJ numunesinin en yüksek darbe enerjisine 51 J ile sahip olduğu, en düşük değerin ise RC numunesinde 43 J olarak belirlendiği görülmüştür. Ayrıca numunelerin su emme özellikleri test edilmiştir. En yüksek su emme değeri %7.98 ile RC örneğinde bulunurken, en düşük su emme değeri %7.45 ile RJ örneğinde gözlendi. Öte yandan, jüt ve pamuklu kumaşların vinil ester reçinesi ile iyi etkileşime girdiği gözlemlenmiştir. Son olarak jüt-pamuk hibrit kompozitlerin başta otomotiv olmak üzere sanayinin birçok alanında kullanım potansiyelinin yüksek olduğu araştırmanın en önemli çıktısı olmuştur.

4. 
Döngüsel tedarik zinciri uygulamalarının önündeki engellerin küresel bulanık AHP yöntemi ile değerlendirilmesi: akü sektöründe bir uygulama
Evaluation of barriers to circular supply chain implementations with the spherical fuzzy AHP method: a case study of battery industry
Salih Bakkal, Nihan Kabadayi
doi: 10.5505/pajes.2024.08555  Sayfalar 17 - 36
Küresel iklim krizi, globalleşen dünya, artan üretim hacimleri ve hızla değişen müşteri beklentilerini karşılamanın yarattığı rekabet ortamı kaynakların sürdürülebilirliğini tehlikeye atmaktadır. 1760’lı yıllarda başlayan Sanayi Devriminden beri “al, yap, sat” mantığı ile işleyen doğrusal ekonomi modelinin kaynaklar için sürdürülebilir bir çözüm sunmaması, son yıllarda yeni bir ekonomik model arayışına sebep oldu. İlk olarak iki İngiliz çevre ekonomisti David Pearce ve R. Kerry Turner tarafından ortaya konulan döngüsel ekonomi kavramı; tedarik zinciri içerisinde dolaşımda olan ürün, malzeme ve enerjinin verimli bir şekilde kullanılmasını amaçlamaktadır. İçerisinde birçok aktör bulunan tedarik zincirleri bu yeni ekonomik modelde; tersine lojistik, yeniden üretim, ürün tasarımı, ürün yaşam çevrimi yönetimi, temiz üretim, sürdürülebilir paketleme, araç rotalama gibi faaliyetler ile önemli bir yere sahiptir. Fakat, giderek karmaşık bir yapıya dönüşen ve denizaşırı faaliyet gösteren tedarik zincirlerinin yeni bir modele uyum sağlamasında birçok engel ile karşılaşılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların döngüsel tedarik zinciri uygulamalarında karşılaşabilecekleri temel engeller ile ilgili bir örnek uygulama ortaya koyarak, strateji ve planlama oluşturulmasında yöneticiler ve paydaşlar için faydalı bilgiler sunmaktır. Bu amaçla, kapsamlı bir literatür taraması yapılarak dokuz temel engel tanımlanmıştır. Bu engeller, otomotiv ve endüstriyel gruplarda akü üretimi yapan bir işletme üzerinde küresel bulanık AHP kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre üst yönetimin desteğinin eksikliği uygulamanın yapıldığı firmadaki döngüsel tedarik zinciri uygulamalarının önündeki en önemli engeldir. Bu çalışmada ilgili problemin çözümünde ilk defa küresel bulanık AHP yönteminin kullanılması ile literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır.

5. 
Aralık değerli q seviyeli bulanık sayı temelli MAIRCA yöntemiyle insansız hava aracı seçimi
Unmanned aerial vehicle selection using interval valued q rung orthopair fuzzy number based MAIRCA method
Burak Yelbey, Burak Efe, Leyla Efe
doi: 10.5505/pajes.2024.88380  Sayfalar 37 - 46
Bu çalışma insansız hava aracı seçimi için aralık değerli q seviyeli bulanık (ADqSB) sayı temelli MAIRCA (MultiAtributive Ideal-Real Comparative Analysis) metodunu yeni bir yaklaşım olarak literatüre sunmaktadır. Çalışmada üç kişiden oluşan bir uzman grup insansız hava aracı için 10 kriter ve 4 alternatif belirlemişlerdir. Uzmanlar dilsel değişkenler kullanarak görüşlerini belirtmiş daha sonra bu dilsel değişkenler ADqSB sayıya çevrilmiştir. Birleştirme operatörü kullanılarak üç uzmanın görüşünden grup görüşü elde edilmiştir. Kriter ağırlıkları bulunurken birleştirme operatörü kullanılmıştır. Benzer işlemler 10 kriter temelli 4 alternatif için de gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma MAIRCA metodunun yeni versiyonunu önermesi ve insansız hava aracı seçimi için yeni bir yaklaşım önermesinden dolayı literatürdeki çalışmalardan farklılık göstermektedir. ADqSB sayı, uzman görüşlerini değerlendirmede ait olma ve ait olmama derecelerindeki kısıtlamayı ayarlayabildiği için sezgisel bulanık sayı ve Pisagor bulanık sayı gibi bulanık sayılara göre daha fazla avantaj sağlamaktadır.

6. 
Dar/ultra-geniş geçme bantlarına sahip iki bantlı bant geçiren filtre tasarımı
Design of two-band bandpass filter having narrow/ultra-wide passbands
Pınar Öztürk Özdemir
doi: 10.5505/pajes.2024.04578  Sayfalar 47 - 54
Bu çalışmada, tamamlayıcı bölünmüş halka rezonatörlü yarı-mod dielektrik tabanda birleştirilmiş dalga kılavuzu kullanılarak dar/ultra-geniş bantlara sahip iki bantlı bant geçiren filtre tasarımı sunulmaktadır. Dar/ultra-geniş bant genişliklerine sahip iki bant karakteristiği geleneksel dielektrik tabanda birleştirilmiş dalga kılavuzu yapıları ile benzer alan dağılımına sahip yarı-mod rezonatörler üzerine kazınan açıklık boyutlarının ayarlanmasıyla elde edilmektedir. Önerilen rezonatörlerin bir iletim hattı aracılığıyla birbirine kaskat olarak bağlanması ile her bir bantta yer alan iletim kutuplarının sayısı iki katına çıkarılmaktadır. Sonuç olarak kompakt boyutlu bir yüzey alanına sahip, iletim bandı içerisinde oldukça düşük kayıplı ve seçiciliği yüksek bir filtre tasarımı gerçekleştirilmiştir. Önerilen tasarım prosedürünün geçerliliği, tamamlayıcı bölünmüş halka rezonatörlü yarı-mod dielektrik tabanda birleştirilmiş dalga kılavuzu yapıları ile üretilen iki bantlı bant geçiren filtre devresi aracılığıyla yapılan deneysel çalışmada doğrulanmıştır. Deneysel çalışmada yaklaşık olarak 4.4 GHz ve 7.2 GHz merkez frekanslarına sahip birinci ve ikinci geçme bantlarının kısmi bant genişlikleri sırasıyla %12.6 ve %60.3 olarak ölçülmüştür.

7. 
Alçak gerilim şebekelerinde PV kaynaklı gerilim artışlarına karşı BESS kullanımının yerel ve merkezi kontrolörler aracılığıyla değerlendirilmesi
Assessing the use of BESS against PV-induced voltage increases on low voltage networks through local and centralized controllers
Muhammed Sait Aydın, Sabri Çiftçi
PMCID: PMC1  doi: 10.5505/pajes.2024.06432  Sayfalar 55 - 66
Günümüzde yaşanan iklim krizi nedeniyle, yenilenebilir enerjinin önemi her geçen gün artmaktadır. Son kullanıcıya ekonomik faydaları ve alım için oluşturulan teşvikler nedeniyle, konutlar bu enerji türünün kullanımına ivme katmıştır. Yenilenebilir enerjinin önemli bir parçası olan fotovoltaik (PV) sistemler, konutlarda ihtiyaç duyulan enerji tedarikini desteklemektedir. Herhangi bir konutta, PV sistemin ürettiği enerji çıkışının konutta tüketilenden fazla olduğu zamanlarda, artan enerji şebeke tarafına doğru enjekte edilmiş olur. Bu durum konut müşterisine ekonomik yarar sağlarken, konutun bağlı bulunduğu düğüm noktasında gerilim artışlarına neden olur. Bu etken enerji dağıtım firmalarını ekonomik olarak avantajlı, müşterileri ise gerilim seviyesinde olumsuz artış olarak etkileyebilmektedir. Bu sorunun muhtemel çözümlerinden biri, PV sisteme bağlı batarya enerji depolama sistemleri (BEDS) kullanmaktır. Bu durumun simüle edilebilmesi için, bu çalışmada gerçek bir BEDS: Tesla Powerwall 2, modellenmiştir. BEDS’in gerilim artışına karşı etkin kullanımı için iki farklı kontrol yöntemi (lokal ve merkezi) analiz edilmiştir. Ek olarak her yöntem için, BEDS’in enerji kapasitesi (kWh) ve şarj/deşarj gücü (kW) değiştirilerek, BEDS’in gerilim artışları üzerine olan ters etkisi ölçümlenmiştir. Sonuç olarak merkezi kontrol’ün lokal kontrol’e göre gerilim seviyesini yönetmekte daha efektif ve uygulama açısından daha gerçekçi olduğu görülmüştür. Ayrıca her iki kontrol yönteminde de BEDS enerji kapasitesi (kWh) arttırıldığında veya BEDS şarj/deşarj gücü (kW) değiştirildiğinde, gerilim artışının daha az olduğu görülmüştür. Bu sonuçların konutlardaki PV sistemler ile oluşacak sorunların oluşmasını engellemesine ve/veya yönetilmesine katkı sunması beklenmektedir.

8. 
Elektrik dağıtım sistemlerinde kesintili toprak fonksiyonu: önemi, çalışma mantığı ve uygulama potansiyeli
Intermittent earth fault function in electric distribution systems: significance, working principle, and application potential
Ozan Akdağ
doi: 10.5505/pajes.2024.27109  Sayfalar 67 - 72
Bu makale, elektrik dağıtım sistemlerindeki kesintili toprak fonksiyonunun önemini ve çalışma mantığını detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Kesintili toprak fonksiyonu, dağıtım ağlarında meydana gelen yer altı kablosu arızalarının kontrol altında tutulması için kullanılan bir koruma fonksiyonudur. Bu arızalar, elektrik dağıtım sistemlerinin güvenliği ve kararlılığı için ciddi bir tehdit oluşturur. Makalede, kesintili toprak korumanın temel mantığı ve çalışma prensipleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. İlgili koruma röleleri ve parametre ayarları da ele alınmıştır. Ayrıca, kesintili toprak korumanın deneylerle kanıtlanabilirliğine ve Türkiye'de dağıtım sistemlerindeki potansiyel uygulama alanına da değinilmiştir. Çalışma, elektrik dağıtım şirketleri ve mühendislik ekipleri için kesintili toprak fonksiyonunu entegre etmenin faydalarını vurgulamaktadır. Bu fonksiyon sayesinde enerji devamlılığı sağlanır, işletmelerin ve hanelerin verimliliği artar ve maddi hasarlar önlenir. Sonuç olarak, makale, kesintili toprak fonksiyonunun güvenlik ve performans açısından önemine vurgu yapmakta ve Türkiye'de daha yaygın bir şekilde uygulanmasını teşvik etmektedir. Elektrik dağıtım sektörü işletmecilerinin bu konuda farkındalığının artırılması ve teknik zorlukların aşılmasıyla, daha güvenilir ve sürdürülebilir enerji dağıtım sistemlerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir.

9. 
Modifiye PSO ile değişken hızlı rüzgar türbini kanat açısının ayarlanması
Adjustment of variable speed wind turbine blade angle with Modified PSO
Göksel Gökkuş
doi: 10.5505/pajes.2024.99399  Sayfalar 73 - 78
Bu çalışmanın ana motivasyonu, rüzgar türbinlerinin (RT) mekanik çıkış gücüne etki eden kanat açısının (β) parçacık sürü optimizasyonu (PSO) ile ayarlanmasıdır. Bu amaca yönelik olarak, standart yapıdaki PSO modifiye edilmiştir. Böylece modifiye edilmiş PSO algoritması rüzgar hızının değişimine bağlı olarak kendini güncelleyebilen bir duruma getirilmiştir. Yapılan çalışma da, değişken rüzgar hızlarında çalışan rüzgar türbinlerinin kanat açılarının kontrolü sürü zekasına dayalı bir optimizasyon algoritması kullanılarak ayarlanması sağlanmıştır. Çalışma kapsamında değişen hızlı rüzgar türbinini iki farklı şekilde benzetim ortamında çalıştırılmıştır. Birinci durumda kanat açısı sabit tutularak (β=0° için) değerler elde edilmiştir. İkinci durumda ise önerilen modifiye PSO’un ürettiği açı ile kanat açısı ayarlanarak çalıştırılmıştır ve her iki durumun sonuçları tartışılmıştır.

10. 
CASE veri seti üzerinde duygu sınıflandırma için makine öğrenmesi algoritmalarının performans değerlendirmesi
Performance evaluation of the machine learning algorithms for emotion classification on the CASE dataset
Emre Rifat Yıldız, Yıltan Bitirim
doi: 10.5505/pajes.2024.59321  Sayfalar 79 - 85
Sensör teknolojisi ve makine öğrenimi algoritmaları birkaç on yıl içinde evrimleşmiş olsa da fizyolojik sinyalleri kullanarak duygu sınıflandırması hala zorlu bir görevdir. Bu çalışmada, KNN, DT, RF, LR ve XGB algoritmalarının CASE veriseti üzerinde duygu sınıflandırmasındaki performansları değerlendirildi. Orijinal verisetinden Downsampled, Resampled-EM ve Resampled-VA olarak isimlendirilen 3 alt-veriseti elde edildi. Daha sonra, en küçük boyuta sahip verisetine hiper parametre ayarlaması uygulandı ve algoritmalar hiperparametre ayarlamasında elde edilen parametrelerle Resampled-EM, Resampled-VA ve orijinal setlere uygulandı. Elde edilen sonuçlara göre, KNN, RF ve XGB algoritmaları Resampled-VA setinde DT algoritmasına kıyasla daha yüksek doğruluklar sağladı. Bu durum Resampled-EM seti için tam tersi olarak gözlemlendi. XGB algoritması, %97.44 ile tüm sonuçlar arasında en yüksek doğruluğu sağladı. Bu çalışma, CASE verisetinde duygu sınıflandırması için makine öğrenimi algoritmalarını en kapsamlı şekilde kullanan çalışma olarak değerlendirilebilir.

11. 
Alanlar-arası arama için popülasyona dayalı yerel arama algoritmaları
Population-based local search algorithms for cross-domain search
Berna Kiraz, Fatma Corut Ergin
doi: 10.5505/pajes.2024.90390  Sayfalar 86 - 97
Popülasyona dayalı yerel arama, popülasyona dayalı arama ve yerel aramanın ilkelerini birleştiren meta-sezgisel bir algoritmadır. Bu çalışma, iki farklı popülasyona dayalı yerel arama yaklaşımının kapsamlı bir karşılaştırmasını sunmaktadır: kararlı durum memetik algoritma (SSMA) ve popülasyona dayalı iteratif yerel arama (PILS). PILS, bildiğimiz kadarıyla, alanlar arası arama için ilk önerilen yöntemdir. Her iki yaklaşım da farklı problem alanları için farklı operatörler içeren Hyper-heuristics Flexible Framework (HyFlex) üzerinde uygulanmıştır. PILS ve SSMA'da kullanılan operatörler, HyFlex'te tanımlanan operatörlerdir ve bu operatörler arasından seçim yapmak için Basit Rastgele ve Turnuva seçimi ile Pekiştirmeli Öğrenme yöntemleri kullanılmaktadır. Önerilen yöntemlerin her iki seçim yöntemiyle performansı HyFlex' teki dokuz farklı problem üzerinden değerlendirilmiştir. Sonuçlar, alanlar arası arama için sunulan yaklaşımların başarılı olduğunu ortaya koymaktadır.

12. 
Kötü amaçlı android tabanlı yazılım tespitinin trend meta-sezgisel algoritmalar ile karşılaştırılmalı analizi
Comparative analysis of malicious android-based software detection with trending metaheuristic algorithms
Mehmet Şirin Beştaş, Özlem Batur Dinler
doi: 10.5505/pajes.2024.93646  Sayfalar 98 - 115
Günümüzde Android kötü amaçlı yazılım tehdit ve saldırıları, kullanımları ve popülerlikleri nedeniyle hızla artmaktadır. Bu nedenle, kötü amaçlı yazılımları etkili bir şekilde tespit edebilecek sistemlere olan ihtiyaç da gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışma, Android kötü amaçlı yazılımların tespitinde optimum özellik seçimi (FS) için trend olan çeşitli meta-sezgisel algoritmaların sarmalama yöntemi ile kullanılmasını önermektedir. Bu amaçla, bu çalışmada Yapay Arı Kolonisi Algoritması (ABC), Ateş Böceği Algoritması (FA), Gri Kurt Optimizasyonu (GWO), Karınca Aslanı Optimizasyonu (ALO), Karga Arama Algoritması (CSA), Sinüs Kosinüs Algoritması (SCA), Balina Optimizasyon Algoritması (WOA), Salp Sürü Algoritması (SSA), Harris Şahin Optimizasyonu (HHO) ve Kelebek Optimizasyonu Algoritması (BOA) gibi özellik seçiminde en öne çıkan on güncel meta-sezgisel algoritma (RMA) kullanılmıştır. Bu algoritmaların verimliliği, Android uygulamalarının iyi bilinen iki veri kümesi (Drebin-215 ve Malgenome-215) üzerinde beş farklı makine öğrenmesi (ML) yöntemi ile değerlendirilmiştir. Ayrıca, elde edilen sonuçlar bu problemin çözümünde yaygın olarak kullanılan ve iyi bilinen beş geleneksel metasezgisel algoritma (CMAs) ile de karşılaştırılmıştır. Kapsamlı deneysel sonuçlar, RMA’nın Android kötü amaçlı yazılım tespitine dahil edilmesinin değerli bir yaklaşım olduğunu göstermektedir.

13. 
Sodyum hidroksit (NaOH) ile aktive edilmiş karo atıklı geopolimer harçların bazı mekanik ve fiziksel özelliklerinin değerlendirilmesi
Evaluation of some mechanical and physical properties of sodium hydroxide (NaOH) activated tile waste geopolymer mortars
Ömer Çoban, Tahir Akgül
doi: 10.5505/pajes.2024.00258  Sayfalar 116 - 124
Bu çalışmada öncelikle Bien Seramik Fabrikasından temin edilen kusurlu karo atıkları öğütülerek 212 μm elekten elenmiştir. Elde edilen karo atık tozları, kırma kum ve 10M, 12M, 14M’lık derişimlerde NaOH çözeltisi ile harç numuneleri hazırlanmıştır. Elde edile harç numuneleri taze haldeyken prizini alması için 90°C’de 24 saat süreyle etüv ortamında bekletilerek geopolimer harç numuneleri üretilmiştir. Numuneler 3, 7 ve 28 günlük hava kürüne tabi tutulmuştur. Geopolimer harç numunelerine birim ağırlık, yoğunluk, su emme, görünür porozite, ulrases geçiş hızı ve basınç mukavemeti deneyleri uygulanmıştır. Deneyler sonucunda, su emme değerleri, görünür porozite değerlerinin NaOH derişiminin artmasıyla azaldığı, birim ağırlık, ultrases ve basınç mukavemeti değerlerinin arttığı, yoğunluğun ise belirgin bir değişikliğe uğramadığı tespit edilmiştir.

14. 
Türkiye’de bisiklet ve e-skuter altyapısının kentsel ulaşım bakımından değerlendirilmesi
Evaluation of the bicycle and e-scooter infrastructure in turkey in terms of urban transportation
Abdulkadir Özden, Saniye Betül Kurtuluş Kün
doi: 10.5505/pajes.2024.09633  Sayfalar 125 - 140
Kentsel ulaşım ve sürdürülebilir hareketlilik gerek çevresel ve ekonomik faktörler gerekse hareketlilik ihtiyacının karşılanması bakımından son yıllarda sıklıkla vurgulanmaktadır. Artan nüfus ve araç sahipliğinin yanında daha yoğun bir yaşam tarzının getirdiği hareketlilik ihtiyacı da özellikle kentsel alanlarda alternatif ulaşım türlerine olan ihtiyacı artırmıştır. Sosyal, ekonomik ve çevresel alanlarda birçok faydası olması sebebiyle birçok şehir, sürdürülebilir kent içi ulaşıma yönelik politikalar üretmeye başlamıştır. Bu politikaların ortak noktaları; mikro hareketlilik araçlarıyla yapılan ulaşımı yaygınlaştırmak, toplu ulaşımı teşvik etmek ve bireysel motorlu araç kullanımını azaltmaktır. Bisiklet ve e-skuter gibi araçlarının kullanımı, bireysel ulaşımda kısa-orta mesafeli yolculukların daha etkin yapılmasına imkân tanımakta, düşük karbon ayak izi ile çevresel etkileri en aza indirmektedir. Bu çalışma, Türkiye’deki mevcut mikro hareketlilik altyapısının genel fotoğrafını çekmek, şehirlerin mevcut bisiklet ve e-skuter altyapısını belirlemek, yerel yönetimlerin kısa-orta vadeli planlarını değerlendirmek ve yerel yönetimlere mikro hareketlilik politikaları kapsamında çözüm ve uygulama önerileri sunmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu çalışma sonucunda, son yıllarda artan bisiklet yolları ve yerel yönetimlerin bu konudaki kısa ve orta vadeli planları, bisiklet ve e-skuter kiralama servisleri gibi ticari faaliyetler düşünüldüğünde ülkemizdeki mikro hareketlilik ile ilgili uygulamaların belirli ve yeterli standartları taşımadığı görülmektedir. Fiziksel altyapı yetersizliklerinin giderilmesi, bisiklet ve e-skuter yollarının kesiksiz ve süreklilik arz edecek şekilde planlanması ve ulaşım ana planları kapsamında mutlaka mikro hareketlilik vizyonunun belirlenmesi gerekmektedir. Toplumun her kesiminden destek görecek ve içselleştirilecek bir mikro hareketlilik kavramının yerleşmesi hem politikaların hem de yatırımların sürekliliği ve kalitesi ile orantılı olacaktır.

15. 
Kar erimesi hacminin hidrograf ayrımı yöntemi ile tahmini
Estimating the snowmelt runoff volume through hydrograph separation
Emrah Pekkan, Celal Serdar Bayarı, Alparslan Arıkan
doi: 10.5505/pajes.2024.75332  Sayfalar 141 - 146
Kar erimesinin baskın olduğu havzalarda verimli su temini yönetimi için yağmur ve kar erime sürelerinin senkronizasyonunu sağlayan tahmin araçlarının geliştirilmesi istenmektedir. Bu çalışma, Yukarı Karasu Havzası’ndaki (Erzurum) kar erimesi simülasyon çalışmalarında kullanılmak üzere akarsu hidrografını taban akışı, yağmur suyu ve kar erimesi gibi bileşenlerine ayırmayı amaçlamaktadır. Bölge, yılda yaklaşık 150 gün kar örtüsünün hâkim olduğu 242 km2'lik bir alanı kaplamaktadır. Toplam akışın yüzey suyu akış bileşeni, yüzey suyu ve yeraltı suyu uç elemanlarının klorür içerikleri kullanılarak belirlenmiştir. Yüzey suyundaki yağmur ve eriyen kar suyu bileşenlerinin hacimleri, yağmurun, birikmiş karın ve yüzey suyunun oksijen-18 içeriklerinden belirlenmiştir. Hidrograf ayırma hesaplamaları, 6 Mart 2008 ile 15 Haziran 2008 tarihleri arasındaki kar erimesi döneminde toplam akışın uç bileşenlerinin izleyici içerikleri kullanılarak günlük bazda yapılmıştır. Sonuçlar, nehirdeki toplam akışın %9’unun yeraltı suyu, %73’ünün eriyen kar suyu ve %18’inin yağmur suyundan oluştuğunu göstermektedir. Akarsuyun oksijen-18 izotop içeriği akarsu akışı sırasında eriyen kar suyu ve yağmur suyu bileşenlerinin etkili bir şekilde karıştığını göstermektedir. Bu çalışma aynı zamanda izotop takasının kar erimesi suyunun izotop içeriğini belirleyen önemli süreç olduğuna işaret etmektedir.

16. 
Simav Havzası'nın gerilme alanı analizi
Stress field analysis of the Simav Basin
Nihan Hoskan
doi: 10.5505/pajes.2024.75505  Sayfalar 147 - 154
Bu çalışmada Simav Havzası’nın gerilme tensör analizi, çeşitli kaynaklardan derlenmiş 59 depremin odak mekanizması çözümlerinden elde edilmiş P- ve T- eksenlerinin azimut ve dalımları kullanılarak bulunmuştur. Çalışmada elde edilen tüm sonuçlar %95 güvenilirlik sınırları içerisinde hesaplanmıştır. Buna göre Simav Havzası için asal gerilme eksenleri derece olarak sırasıyla (56/74), (109/10), (17/12); R gerilme oranı ise 0.4 olarak bulunmuştur. Bölgesel analiz sonucunda en büyük gerilme ekseninin düşey olması, bölgenin genel gerilme alanının, KKD-GGB doğrultusunda açılma rejimi olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, Simav Havzası için diğer araştırmacılar tarafından elde edilen gerilme tensor sonuçları karşlaştırılmış, bu çalışmada elde edilen sonuçların daha hassas hesaplandığı belirlenmiştir. Ayrıca, bu çalışmada havzanın güneybatı ve kuzeydoğu kesimi için de ayrı ayrı gerilme analizi yapılmıştır. Havzanın güneybatısının gerilme tensör analizi için 23 adet deprem kullanılmıştır. Asal gerilme eksenleri sırasıyla (350/80), (127/7), (38/7); R değeri ise 0.45 olarak hesaplanmıştır. Minimum asal eksen K38D olarak elde edilmiştir. Havzanın kuzeydoğusu için 36 adet deprem verisi kullanılmış ve asal gerilme eksenleri sırasıyla (252/64), (109/21), (13/14) elde edilmiştir. R gerilme oranı, 0.35 olarak hesaplanmıştır. Havzanın güneybatısı ile kuzeydoğusu arasında minimum asal gerilme ekseni için 25 derecelik bir değişim olduğu görülmüştür. Bu durumun, havzanın GB ve KD kesimindeki fayların doğrultusu ile uyumlu olduğu düşünülmektedir.

LookUs & Online Makale