E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 12 (2)
Cilt: 12  Sayı: 2 - 2006
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - III

2.
ÇOK KATMANLI TAKVİYELİ PLASTİKLERDE İNTERLAMİNAR KAYMA GERİLMELERİNİN ANALİTİK OLARAK BELİRLENMESİ
ANALYTISCHE ERMITTLUNG DER SCHUBSPANNUNGSVERTEILUNG DES MEHRSCHICHTVERBUNDES BEI QUERKRAFTBIEGUNG
Zakir TAŞ, Aytekin POLAT
Sayfalar 143 - 150
Takviyeli plastikler ucuz, dayanıklı ve korozyona karşı duyarsız malzemelerdir. Ancak bu malzemelerde yükleme sonucunda tabakalar arasında ayrışma (delaminasyon) tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Katmanlar kayma kuvvetleri sonucunda birbirinden ayrılmaktadır. Katmanlar arası kırılma takviyeli plastiklerin hem mukavemetini hem de direngenliğini düşürebilmektedir. Bundan dolayı delaminasyon mekanizmasını anlamak ve öngörüde bulunabilmek büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada farklı kalınlıklardaki cam, karbon ve aramid takviyeli plastiklerden oluşan çok katmanlı taşıyıcılarda kayma gerilmeleri analitik olarak incelenmiştir.
Die Faserverbundkunststoffe sind kostengünstig, haltbar und unempfindlich gegen die Korrosion. Aber bei diesen Werkstoffen besteht die Gefahr der Delamination. Die einzelnen laminierten Schichten werden durch Scherkräfte voneinander getrennt. Dieser Vorgang kann sowohl die Festigkeit als auch die Steifigkeit dieses Materials vermindern. Aus diesem Grund ist es wichtig, die Delaminationsmechanismen zu begreifen und das Bruch vorherzusagen. In der vorliegenden Arbeit wurde die Schubspannungsverteilung mehrschichtiger Beigeträgers aus Glas-, Kohle- und Aramidfaser bei verschiedenen Dicken analytisch untersucht.

3.
BİR ASANSÖR TAHRİK SİSTEMİ İÇİN BULANIK MANTIK DENETİMLİ ANAHTARLAMALI RELÜKTANS MOTOR SÜRÜCÜSÜ TASARIMI
FUZZY LOGIC CONTROLLED SWITCHED RELUCTANCE MOTOR DRIVER DESIGNING FOR A LIFT SYSTEM
Mahir DURSUN, Ali SAYGIN
Sayfalar 151 - 160
Bu çalışmada, 8/6 kutuplu, 4 fazlı, 3.44 kW gücündeki bir anahtarlamalı relüktans motor asansör yükünde kullanılmıştır. Oluşturulan model asansör sistemi için bir sürücü tasarlanmış ve sürme sisteminde TMS320LF2407 sayısal sinyal işlemcisi kullanılmıştır. Tasarımı tamamlanan sürücü, bulanık mantık yöntemi kullanılarak hız denetim algoritması oluşturulan anahtarlamalı relüktans motor asansör yükü altında çalıştırılmıştır.
In this study, a 8/6 poles, four phases, 3.44 kW switched reluctance motor driver was used for a elavator load. For this aim, it has been designed a swithed reluctance motor driver for a lift system. At the driver system was used a buck konverter. The speed was controlled by motor phase voltage control. The voltage value has been controlled with fuzzy logic controller by using TMS320LF2407 controller. Fuzzy controlled switched reluctance motor was used for a elavator load by using designed driver system.

4.
PROFIBUS-DP AĞ TABANLI BİNA OTOMASYONU TASARIMI
DESIGN OF BUILDING AUTOMATION BASED ON PROFIBUS-DP NETWORK
Cemal YILMAZ, İ. Serkan ÜNCÜ
Sayfalar 161 - 166
Bu çalışmada, Profibus-DP ağı kullanılarak bir Bina Otomasyonu tasarlanmıştır. Tasarımda; yangın algılama, hırsız algılama, aydınlatma, güç, nem ve sıcaklık denetimi gerçekleştirilmiştir. Binada veriler katlarda bulunan denetim noktalarında toplanarak arabirimler vasıtasıyla Profibus-DP ağına aktarılmaktadır. Binadan alınan veriler ana denetim biriminde toplanarak binanın tamamı denetim altına alınmıştır. Çalışma sonucunda enerji tasarrufu, güç denetimi, güvenlik, ısı ve nem denetiminde optimum verim sağlanmıştır.
In this study, a building automation has been designed by using the Profibus DP (Process Field Bus- Decentralized Periphery) network. In the study; fire alarm, thief alarm, lighting, power, humidity and temperature control have been implemented. The data from building has been transmitted to the Profibus-DP network via control point located on the flats. The data taken from the building has been collected in the main control unit to achieve overall control of the system. The work has provided an optimum efficiency in energy consumption, control of power, security, temperature and humidity.

5.
BİNA DIŞ YÜZEYLERİNİN GÜNEŞ IŞINIMINI YUTMA ORANLARININ ISI AKISI AÇISINDAN ARAŞTIRILMASI
INVESTIGATION OF SOLAR ABSORPTANCE OF BUILDING EXTERNAL SURFACES FROM HEAT FLUX POINT OF VIEW
Meral ÖZEL, Kâzım PIHTILI
Sayfalar 167 - 171
Bu çalışmada, binaların dış yüzeylerinin güneş ışınımını yutma oranları, ısı kazanç ve kaybı açısından sayısal olarak araştırılmıştır. Bu amaçla yaz ve kış şartlarında farklı yönlere bakan bina duvarları ve çatısı dikkate alınarak tuğla ve beton yapı malzemeleri için dış yüzey yutma oranı 0’ dan 1’ e kadar 0.1’ lik bir oranla artırılarak ısı akıları hesaplanmıştır. Bunun yanı sıra, dış yüzey yutma oranı 0.2, 0.5 ve 0.9 alınarak, duvarın dış yüzeyinde artan yalıtım kalınlıklarına göre ısı kazanç ve kayıpları hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar grafikler halinde sunulmuştur.
In this study, solar absorptance of external surfaces of buildings has been numerically investigated from the heat gain and losses point of view. For this purpose, external surface solar absorptance was icreased from 0 to 1with an ratio of 0.1 and, for the summer and winter conditions, heat fluxs was calculated by considering orientations of the wall and its roof for brick and concrete structure materials. Besides, external surface absorptance was assumed as 0.2, 0.5 and 0.9, respectively. Than, heat gain and losses were calculated to insulation thickness increasing on the outdoor surface of wall. Results obtained were presented as graphics

6.
ÇAPRAZ TAKVİYE EDİLMİŞ KARE DELİKLİ TERMOPLASTİK KOMPOZİT LEVHALARDA ISIL GERİLME ANALİZİ
A THERMAL STRESS ANALYSIS ON CROSS-PLY THERMOPLASTIC LAMINATED COMPOSITE PLATES WITH SQUARE HOLE
Faruk ŞEN, Hakan PALANCIOĞLU
Sayfalar 173 - 181
Bu çalışmada, çapraz takviye edilmiş kare delikli termoplastik levhalarda ısıl gerilme analizi yapılmıştır. Çelik fiberlerle takviye edilmiş, tabakalı ve ortasında kare delik bulunan kompozit levhalara ısıl yük olarak, üniform sıcaklık dağılımı seçilmiştir. Oryantasyon açısı olarak simetrik ve antisimetrik düzenleme yapılmıştır. Analizde, sonlu elemanlar metodu kullanılmıştır. Bu amaçla, çözüm ANSYS programı kullanılarak yapılmıştır. Üniform sıcaklık yükü olarak 40 oC ve 80 oC arasındaki çeşitli sıcaklık değerleri seçilmiştir. Isıl analizlerden elde edilen sonuçlar şekillerde ve tablolarda gösterilmiştir.
In this study, a thermal stress analysis was carried out on cross-ply thermoplastic laminated composite plates with square hole. Steel fiber reinforced thermoplastic laminated composite plates with a centered square hole and uniform temperature distribution as thermal loading were selected for the analysis. The orientation angles were chosen symmetric and antisymmetric. The finite element method was used for the analysis. For this purpose, the solution was performed by using ANSYS programme. Uniform temperature loading was chosen between 40 oC and 80 oC. Results, which were obtained from thermal analysis, were illustrated in figures and tables.

7.
ÇELİK LİF DONATILI BETONUN EĞİLME TOKLUĞU
FLEXURAL TOUGHNESS OF STEEL FIBER REINFORCED CONCRETE
Fehmi ÇİVİCİ
Sayfalar 183 - 188
Lifli beton, donatısız betondan farklı mekanik ve fiziksel özelliklere sahip bir kompozit malzemedir. Lifli betonun en önemli mekanik özeliklerinden birisi enerji yutabilme kapasitesidir. Tokluk olarak da adlandırılan bu özellik, yük-sehim eğrisinin altında kalan alan ile ifade edilir. Çatlak direnci, düktilite, darbe direnci gibi birçok malzeme özelliği enerji yutabilme kapasitesi ile ilişkilidir. ASTM C 1018 ve JSCE SF-4’e göre yapılan tokluk hesaplamaları bir eksenli eğilme deneylerine göredir. Oysa; köprü tabliyeleri, park sahaları, havaalanı kaplamaları vb. yapılarda sıkça uygulanan lifli beton, bu elemanlarda plak davranışına sahiptir. Bu çalışmada , tokluk ASTM C 1018 ve JSCE-SF4 ’e göre kiriş testlerinden hesaplanarak, donatısız ve çelik lifli betonun enerji yutma kapasiteleri karşılaştırılmıştır. Tokluk hesabında kullanılan iki metodun birbirine göre değerlendirmesi yapılmıştır. Ayrıca, iki eksenli eğilme altında,donatısız ve çelik lifli beton plak numunelerin davranışları her bir numunenin deneylerinden elde edilen yük-sehim diyagramları aracılığıyla karşılaştırılmıştır.
Fiber concrete is a composite material which has mechanical and physical characteristics unlike plain concrete. One of the important mechanical characteristics of fiber concrete is its energy absorbing capability. This characteristics which is also called toughness, is defined as the total area under the load-deflection curve. A number of composite characteristics such as crack resistance, ductility and impact resistance are related to the energy absorbtion capacity. According to ASTM C 1018 and JSCE SF-4 the calculation of toughness is determined by uniaxial flexural testing. Fiber concrete is often used in plates such as bridge decks, airport pavements, parking areas, subjected to cavitation and erosion. In this paper, toughness has been determined according to ASTM C 1018 and JSCE SF-4 methods by testing beam specimens. Energy absorbing capacities of plain and steel fiber reinforced concrete has been compared by evaluating the results of two methods. Also plain and steel fiber reinforced plate specimens behaviors subjected to biaxial flexure are compared by the loaddeflection curves of each specimen.

8.
ÇELİKLERİN BORLANMASI
BORONIZING OF STEEL
Arzum ULUKÖY, Ahmet Çetin CAN
Sayfalar 189 - 198
Geleneksel sertleştirme yöntemlerine kıyasla, borlamanın pek çok avantajı vardır. Yüzeyde oluşan borür tabakası, yüksek sertlik değerleri ve yüksek sıcaklıklarda sertliğini koruması yanında, iyi aşınma, oksidasyon ve korozyon dayanımı gibi üstün özelliklere sahiptir. İşlem çelik, dökme demir, dökme çelik, nikel alaşımları, kobalt alaşımları, sermetler vb çok geniş bir malzeme grubuna uygulanabilir. Bu çalışmada borlama yöntemleri, çeliklerde oluşan bor tabakası ve özellikleri ile bor tabakasına etki eden faktörler incelenmiştir.
Boride layer has many advantages in comparison with traditional hardening methods. The boride layer has high hardening value and keeps it’s hardeness at high temperatures, and it also shows favorible properties, such as the resistance to wear, oxidation and corrosion. The process can be applied at variety of materials, for instance steel, cast iron, cast steel, nickel and cobalt alloys and cermets. In this rewiew, boronizing process properties, boride layer on steel surfaces and specifications and the factors that effect boride layer are examined

9.
ÇİFT YAKITLI (BENZİN + SIVILAŞTIRILMIŞ PETROLGAZI) BİR BENZİN MOTORUNUN İDEAL EMİSYON ÜRÜNLERİ
IDEALIZED ENGINE EMISSIONS RESULTING FROM THE COMBUSTION OF GASOLINE SUPPLEMENTED WITH LPG
Cenk SAYIN, Mustafa ÇANAKÇI, İbrahim KILIÇASLAN, Necati ÖZSEZEN
Sayfalar 199 - 205
“İçten yanmalı motorlarda, yakıt tüketimi ve egzoz emisyonlarını en az düzeye indirme çalışmaları, çift yakıtla çalışan motorlar üzerine yapılan çalışmaların başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Bu çalışmada çift yakıt (benzin + SPG) kullanım oranına bağlı olarak yanma ürünlerinin değişimi, bir bilgisayar programı kullanarak hesaplanmış ve elde edilen sonuçlar yorumlanmıştır.
In the internal combustion engines, the studies to reduce brake specific fuel consumption and exhaust emissions to the lowest level are the start of the investigations on the dual fuel engines. In this study, the changes in the exhaust emissions of the dual fuel (gasoline + LPG) at different ratios have been calculated using a computer program and the results are discussed.

10.
ÇİMENTONUN HİDRATASYON ISISININ ÖLÇÜMÜNDE KULLLANILAN YÖNTEMLERİN KARŞILAŞTIRILMASI
COMPARISION OF MEASUREMENT METHODS FOR DETERMINING THE HEAT OF HYDRATION OF CEMENT
Hanifi BİNİCİ, İsmail H. ÇAĞATAY, Hasan KAPLAN
Sayfalar 207 - 216
TS 687’de verilen Beckman Termometresi ve Isotermal olan ToniCAL kalorimetresi yöntemleri kullanılarak aynı tip çimentonun hidratasyon ısıları bulunmuştur. Çimentonun Hidratasyon ısısının belirlenmesinde, ısının kesintisiz saptanması ve hesaplamalar otomatik olarak yapıldığından kullanımı kolaydır. Bu yöntemi sabit ısıdaki hidratasyonun incelenmesinin söz konusu olduğu hallerde çimentonun hidratasyon ısısının bulunmasında çok yararlı bir yöntemdir. ToniCAL Kalorimetresinde, çimento ile su arasındaki reaksiyon izlenmektedir. Kalorimetre yönteminde hidratasyon ısısının değişimi de gözlemlenebilmektedir. Bu çalışmada her iki yöntemle de bulunan hidratasyon ısılarında büyük farklılıkların görülmediği ortaya konulmuştur.
In this study, hydration heat values of same type cements are determined using two different methods. These methods are Beckman Thermometer method, which is stated at TS 687 standard, and ToniCAL Calorimeter method. Usage of ToniCAL calorimeter is easier. It can be calculated automatickly. While determining hydration heat of cement, using ToniCAL calorimeter is more advantageous because of uninterrupted determination of heat. It is a very useful method for determination of hydration heat of cement, when it is to study hydration at fixed heat. ToniCAL calorimeter method is more realistic than Beckman Thermometer method. In ToniCAL calorimeter method, the reaction between cement and water is observed. Period of experiment is very short and process is very easy. Also, time saving is another is superiority of ToniCAL instrument. Change of hydration heat can be observed in calorimeter method. At the end of the study, it is not observed that so many differences of the hydration heats, which are determined using both methods.

11.
DAİRESEL KESİTLİ BİR BORUNUN GİRİŞİNE YERLEŞTİRİLEN DELİKLİ SABİT KANATÇIKLI DÖNME ÜRETİCİNİN ISI GEÇİŞİ VE BASINÇ DÜŞÜŞÜNE ETKİLERİ
THE EFFECTS OF SWIRL GENERATOR HAVING WINGS WITH HOLES ON HEAT TRANSFER AND PRESSURE DROP IN TUBE HEAT EXCHANGER
Zeki ARGUNHAN, Cengiz YILDIZ
Sayfalar 217 - 223
Bu çalışmada iç içe borulu ısı değiştirgecinde farklı delik sayılı dönme üreticilerin ısı transferine ve basınç düşüşüne etkisi deneysel olarak araştırılmıştır. Bu amaçla değiştirgecin 60 mm çapındaki iç borunun girişine 55º kanat açısına sahip ve kanatlarında birer, ikişer, üçer ve dörder adet dairesel delikler bulunan dönme üreticiler yerleştirilerek deneyler yapılmıştır. Bunlar iç borunun girişine rahat takılıp sökülebilecek şekilde dizayn edilmişlerdir. İç borunun içinden sıcak akışkan olarak hava, iç borunun dışından ise soğuk akışkan olarak su geçmektedir.
This paper examines the effect of turbulance creators on heat transfer and pressure drop used in concentric heat exchanger experimentaly. Heat exchanger has an inlet tube with 60 mm in diameter. The angle of swirl generators wings is 55º with each wing which has single, double, three and four holes. Swirl generators is designed to easily set to heat exchanger entrance. Air is passing through inner tube of heat exhanger as hot fluid and water is passing outer of inner tube as cool fluid.

12.
GIDA ENDÜSTRİSİNDE KULLANILAN YÜKSEK HİDROSTATİK BASINÇ SİSTEMLERİ
HIGH HYDROSTATIC PRESSURE SYSTEMS USE IN FOOD INDUSTRY
Yahya TÜLEK, Gökçe FİLİZAY
Sayfalar 225 - 231
Gıda muhafazası, gıda maddelerinin mikrobiyal bozulmalara karşı korunması veya gıda güvenliğini tehdit edici unsurlara karşı korunması için yapılan sürekli bir mücadeledir. Daha besleyici, yüksek duyusal kalitede daha taze gıda ürünlerine artan müşteri talebinin karşılanması ve kabul edilebilir bir raf ömrü elde edebilmek için yapılan çalışmalar, son on yıllık dönemde, özellikle ısıl işlem içermeyen (non-thermal) inaktivasyon teknikleri üzerine yoğunlaşmıştır. Yapılan çalışmalarda; iyonize radyasyon, yüksek hidrostatik basınç (YHB), vurgulu elektrik alanı, yüksek basınç homejenizasyonu, UV ışınlama vb. inaktivasyon teknikleri incelenmektedir. Araştırmaların çoğu, YHB sistemleri ve uygulamaları üzerine yoğunlaşmış olup, bu makalede YHB sistemlerinin detaylı bir incelemesi yapılmıştır.
Food preservation is a continuous fight against microorganisms spoiling the food or making it unsafe. The last decade, non-thermal inactivation techniques have been a major research issue, driven by an increased consumer demand for nutritious, fresh like food products with a high organoleptical quality and an acceptable shelf life. Investigated inactivation technologies are ionisation radiation, high hydrostatic pressure (HHP), pulsed electrical fields, high pressure homogenisation, UV decontamination, etc. Most research has focussed on HHP and is therefore discussed in detail here.

13.
KUMAŞ KALİTE KONTROL SİSTEMLERİ
FABRIC QUALITY CONTROL SYSTEMS
Özlem KISAOĞLU
Sayfalar 233 - 241
Dokuma kumaş kalitesi iplik özelliklerinden başlayarak dokuma hazırlık ve dokuma sırasındaki işlemlerin tümüne bağlı olarak oluşur. Ham ya da bitmiş kumaşların hata kontrolü ışıklı kontrol masalarında manuel ya da otomatik olarak yapılır. Kumaşların görüntü analizi yöntemiyle de kontrol edilebilmesi mümkündür. Böyle bir sistemde, kontrol edilecek kumaşın görüntüsü bir video kamera ile alınarak kaydedilir ve belleğe alındıktan sonra bilgisayar tarafından çeşitli işlemlerden geçirilerek kontrol edilir. Günümüzde sinir ağları, bulanık mantık, dalgacık tabanı modeli temeline dayanan otomatik kumaş kalite kontrol sistemlerinden de faydalanılmaktadır. Bu çalışmada manuel kumaş kontrolü ile otomatik ve on-line kumaş kontrol sistemlerinin avantaj ve dezavantajları karşılaştırmalı olarak verilmiştir.
Woven fabric quality depends on yarn properties at first, then weaving preparation and weaving processes. Defect control of grey and finished fabric is done manually on the lighted tables or automatically. Fabrics can be controlled by the help of the image analysis method. In image system the image of fabrics can be digitized by video camera and after storing controlled by the various processing. Recently neural networks, fuzzy logic, best wavelet packet model on automatic fabric inspection are developed. In this study the advantages and disadvantages of manual and automatic, on-line fabric inspection systems are given comparatively.

14.
MIKRODENETLEYICI TABANLI GÜNEŞ TAKIP SISTEMI VE UYGULAMASI
MICROCONTROLLER BASED SOLAR-TRACKING SYSTEM AND ITS IMPLEMENTATION
Okan BİNGÖL, Ahmet ALTINTAŞ, Yusuf ÖNER
Sayfalar 243 - 248
Bu çalışmada, mikrodenetleyici tabanlı bir güneş takip sistemi önerilip gerçeklenmiş ve test edilmiştir. Sunulan tasarım, sistemin kurulmuş olduğu coğrafik bölgeden bağımsız olarak çalışabilmektedir. Sistem, güneş ışığının güneş panelleri yüzeyine dik gelmesini sağlamak için güneşin konumunu test edip güneş panellerinin hareketini kontrol eder. Geliştirilen güneş takip sistemi güneşi, yükselti ve açıklık düzlemlerinin her ikisinde de izleyebilmektedir. Tasarıma, bilgisayar tabanlı sistem gözetleme birimi de ilave edilmiştir.
In this paper, a new micro-controller based solar-tracking system is proposed, implemented and tested. The scheme presented here can be operated as independent of the geographical location of the site of setting up. The system checks the position of the sun and controls the movement of a solar panel so that radiation of the sun comes normally to the surface of the solar panel. The developed-tracking system tracks the sun both in the azimuth as well as in the elevation plane. PC based system monitoring facility is also included in the design.

15.
NİĞDE, ELMALI GÜNEYİ S-TİPİ BİYOTİT GRANİTOİDLERİ VE ANKLAVLARININ PETROLOJİSİ
PETROLOGY OF S-TYPE BIOTITE GRANITOIDS AND THEIRS MAFIC ENCLAVES, SOUTH OF ELMALI, NİĞDE
Hüseyin KURT, Kerim KOÇAK, Kürşad ASAN, Mustafa KARAKAŞ
Sayfalar 249 - 258
Biyotit granitoidler başlıca kuvars, biyotit, plajiyoklas, K-feldispat, muskovit nadiren amfibol içerirler. Tali bileşen olarak apatit, zirkon, allanit ve ikincil olarak klorit ve serisit içerirler. Anklavlar başlıca plajiyoklas, amfibol, ojit, biyotit, tali bileşen olarak sfen, zirkon ve ikincil olarak kalsit ve epidot minerallerini içerirler. Metalumino bileşimli anklav içeren, granitoidler S-tip granitlere ait kimyasal ve mineralojik özellikler gösterirler: peralumino (A/CNK oranı >1.15) bileşim ve muskovit minerali. Granitoidler büyük iyonlu litofil element (BİLE) ve hafif nadir toprak elementlerce (HNTE) zenginleşme ve ağır nadir toprak elementlerce fakirleşme (ANTE) sunarlar. Bu durum granitoidlerin kabuk ergimesiyle oluştuğunu, negatif Eu anomalisi ve büyük iyon litofil elementlerince zenginlik göstermeleri plajiyoklasların fraksiyonlaşmada etkisini göstermektedir. Anklavlarda büyük iyonlu litofil element (BİLE) zenginleşmesi, yüksek alan enerjili elementlerde (YAEE) fakirleşme, nadir toprak element (NTE) dağılımlarında yataya yakın desen vermeleri ve negatif Eu anomalisi göstermeleri, anklavların litosferik mantodan kaynaklandığını ve hornblend, plajiyoklasların fraksiyonlaşmada etkisini göstermektedir. Arazi, petrografik ve jeokimyasal verilere dayanarak, volkanik yay özellikli granitlerin mafik magmanın kabuğa sokulması ve muhtemelen kabuk kalınlaşması ile oluştuğu ve mafik magma ile fiziksel olarak karışarak anklavları oluşturduğu ileri sürülmüştür.
Biotite granitoid contain mainly quartz, biotite, plagioclase, K-feldspar, muscovite as main phases with minor amphiboles, and apatite, zircon, allanite and chlorite and serisite as accessory components. In contrast, enclaves are composed mainly of plagioclase, amphibole, augite, biotite, with accessory sphene, zircon and calcite and epidote. The granitoids including enclaves with metaluminous composition, display chemical and mineralogical characteristics of S-type granitoids, such as peraluminous composition (A/CNK ratio mostly >1.15) and existence of muscovites. Granitoids are enriched in LILEs and LREEs, and depleted in HFSEs; suggesting that they were developed by crustal melting. Granitoid also have negative Eu anomalies and large ion lithophile element enrichment suggest crystal fractionation of plagioclase. Enclaves are enriched in LILEs and depleted in HFSEs and show flat REE pattern with large negative Eu anomaly, suggesting they were derived from enriched lithospheric mantle, with possible crystal fractionation involving plagioclase and amphibole. Based on field, petrographic and geochemical data, it has been suggested that volcanic-arc granitoids could be formed by intrusion of mantle-derived mafic magmas into the lower crust and with possible crustal thickening, and mingled with mafic magma producing enclaves.

16.
ORTOGONAL ÇERÇEVELİ BETONARME BİNALARDA KOLON KIRILMALARININ İÇ KUVVETLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
EFFECTS OF COLUMN FAILURES ON THE INTERNAL FORCES OF ORTHOGONAL REINFORCED CONCRETE BUILDING FRAMES
Nilay KAYA, M. Arif GÜREL, A. Sayıl ERDOĞAN, Mehmet GÜMÜŞÇÜ, R. Kadir PEKGÖKGÖZ
Sayfalar 259 - 270
Bu çalışmada, patlama, araç çarpması, yetersiz veya yanlış tasarım gibi özel nedenlerle meydana gelebilecek kolon kırılmalarının ortogonal çerçeveli betonarme binaların iç kuvvetleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Hesaplar SAP2000 yapı analiz programı ile tamamen statik koşullar altında yapılmıştır. Ele alınan tipik bir çerçeveli sistemde, önce dolgu duvarsız durum için çeşitli kolon kırılma senaryoları düşünülerek sistemin iç kuvvetleri belirlenmiş ve bunlar hasarsız durumdakilerle karşılaştırılmıştır. Benzer hesaplar daha sonra yığma dolgu duvarların mevcut olması hali için yapılmıştır. Analiz sonuçları, kolon kırılmalarının etkilerinin bu kolonların üzerinde bulunduğu birbirine dik akslardaki komşu kolon ve kirişler üzerinde yoğunlaştığını göstermiştir. Ayrıca, dolgusuz çerçevelerde, kırılan kolonlara bağlı olan kirişlerin eğilme momenti kapasiteleri aşılırken, yığma dolgu duvarlı çerçevelerde duvarların sistem elemanlarına önemli desteklerinin olduğu ve kiriş kapasitelerinde aşılma olmadığı belirlenmiştir.
In this study, the effects of column failures which may take place due to the special causes such as blast, vehicle impact, insufficient or deficient design, on the internal forces of orthogonal reinforced concrete building frames have been investigated. Calculations have been performed with SAP2000 structural analysis program, under static conditions. For a typical frame system, firstly, various column failure scenarios have been considered for uninfilled case and internal forces have been calculated and compared with those in the intact case. Then, similar calculations have been implemented for the case of presence of infill walls. The results of analyses have shown that the effects of column failures had condensed on the neighbor columns and beams of orthogonal frames on which the columns had been failed. Moreover, it has been determined that, while the bending moment capacities of the connected beams to the failed columns had exceeded in the bare frames, in the masonry infilled frames, walls give substantial support to the structural elements of the building, and capacities of the beams had not exceeded.

17.
TERMİK SANTRALLARDA JEOTERMAL ENERJİDEN YARARLANMANIN YAKIT TASARRUFUNA VE SANTRAL PERFORMANSINA ETKİLERİ
THE EFFECTS OF UTILIZING GEOTHERMAL ENERGY IN THERMAL POWER PLANTS ON THE PLANT PERFORMANCE AND FUEL SAVING
Ahmet DAĞDAŞ
Sayfalar 271 - 277
Ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamada termik santralların payı % 61’dir. Termik santrallarda kullanılan fosil yakıtların hızla tükenmesi, yakıt tasarrufunun önemini ortaya koymaktadır. Bu çalışmada termik santrallarda kazan besleme suyunun, düşük sıcaklıklı jeotermal kaynaklardan yararlanarak ön ısıtılmasının, santral genel verimi ve yakıt tasarrufu üzerindeki etkileri incelenmiştir. Yapılan analizlere göre bir termik santralda, jeotermal ön ısıtma ile sağlanacak verim artışı % 2-4 aralığında olmaktadır. Bu çalışmada incelenen ve klasik Rankine çevrimine göre çalışan bir kömür yakıtlı termik santralın, jeotermal ön ısıtma ile yıllık parasal yakıt tasarrufu yaklaşık olarak 1 milyon US$ ve verim artışı da % 4.1 olmaktadır.
The share of electricity production from thermal power plants for Turkey is about 61 %. Since the fossil fuels are rapidly consumed, the concept of fossil fuel saving is very important for humanity. In this paper, the effects of boiler feed water preheating by means of geothermal brine on overall performance and fossil fuel savings in thermal power plants are examined. According to the performed analysis, power plant thermal efficiency could be increased of 2-4 % via geothermal preheating. In this analysis, a hypothetical thermal power plant is considered and its performance is evaluated. According to analysis, 1 million US$ in fossil fuel savings and 4.1 % increase in thermal efficiency could be achieved by the use of geothermal preheating.

18.
YAPAY SİNİR AĞLARI İLE KONUŞMACI KİMLİĞİNİ TANIMA UYGULAMASI
AN APPLICATION OF SPEAKER RECOGNITION USING ARTIFICIAL NEURAL NETWORKS
Murat CANER, Seydi Vakkas ÜSTÜN
Sayfalar 279 - 284
Bu çalışmada konuşma işaretinin incelenmesi ve son günlerde en popüler tanıma yöntemi olan Yapay Sinir Ağlarını (YSA) kullanarak Türkçe sesli harflerden kimlik tanıma uygulaması yapılmıştır. Tanıma işlemi genellikle, işaretin işlenmesi, belirgin özelliklerinin çıkarılması ve bunların karşılaştırılması safhalarından oluşmaktadır. Alınan ses örnekleri ses kartının özelliğine göre örnekleme yapılarak sayısal veri şekline dönüştürülmüştür. Ses analizi aşamasında, tüm ses verilerindeki tekrar eden periyotlar ve gürültüler hamming pencereleme metodu kullanılarak kırpılmış ve sesin özniteliğini temsil eden kısmı elde edilmiştir. Analiz edilen ses verilerinin özniteliğinin bulunması için LPC (doğrusal öngörü analizi) ve DFT (ayrık fourier dönüşümü) metodları kullanılmıştır. Kimlik tanıma işlemi için kullanılan 28 parametrenin 12 si LPC, 16 sı da DFT metodu ile elde edilmiştir. Yapay Sinir Ağlarında eğitme ve test için konuşmacının sesini temsil eden bu 28 parametre kullanılmaktadır. YSA yapısı için çok katmanlı algılayıcı modeli, eğitim için de genelleştirilmiş delta kurallı hatanın geriye yayılması algoritması kullanılmıştır. 7 farklı kişiden alınan ‘a’ sesli harfinin öznitelikleri bulunmuş ve bunlar sesli harfin alındığı kişiyi bulacak şekilde oluşturulan YSA mimarisi eğitilmiştir. Daha sonra eğitim setinde olmayan verilerle YSA nın başarısı test edilmiş, kabul edilebilir bir hata ile iyi sonuçlar elde edilmiştir.
In this study an artificial neural network (ANN) is implemented, which has been used frequently as an implementation model in recent years, to recognize speaker identification. Generally, recognition is consist of three stages that, processing of signal, obtaining attributes and comparing them. Speech samples are transformed into digital data according to voice card of PC. In the analysis of voice stage, recurrent periods and white noise of voice data are trimmed by hamming window method and voice attribute part of the digital data is obtained. For obtaining attribute of voice data LPC (linear predictive coding) and DFT (discrete fourier transform) methods are used. Of those 28 coefficents, that is used for speaker recognition, 16 were obtained by the analysis of DFT and 12 were obtained by the analysis of LPC. The parameters that represent speaker voice, is used for training and test of ANN. Multilayer perceptron model is used as an architecture of ANN and backpropagation algorithm is used for training method. Voices of “a” is taken from 7 different person and their attributes are found. ANN is trained with these features to find the speaker who is the owner of the sample voice. And then using the test data that is not used for training part, recognition achievement of ANN is tested. As a result, good results were obtained with low failure rate.

19.
YERALTI SUYU AKIMI İLE DİĞER METEOROLOJİK DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİNİN BULANIK MANTIKLA MODELLENMESİ
MODELING OF RELATIONSHIP BETWEEN GROUNDWATER FLOW AND OTHER METEOROLOGICAL VARIABLES USING FUZZY LOGIC
Şaban YURTÇU, Tayfun UYGUNOĞLU, Yılmaz İÇAĞA
Sayfalar 285 - 292
Bu çalışmada, bağımsız değişkenler olarak, yağış, akış ve buharlaşmanın etkisiyle, bağımlı değişken olan yeraltı su seviyesindeki (YSS) değişimin, bulanık mantık ile modellenmesi araştırılmıştır. Çalışmada, Akarçay havzası içerisinde yer alan Afyon alt havzasına ait 6 gözlem istasyonundan alınan 1977-1989 yıllarına ait toplam 936 adet veri kullanılmıştır. İstasyonların aylık ortalama verileri kullanılarak, YSS’deki değişim bulanık mantık yaklaşımı ile modellenmiştir. Bulanık mantık yaklaşımından elde edilen sonuçlar ile istasyonlardan alınan verilerin aylık ortalama değerlerinin birbirine çok yakın olduğu görülmüştür.
In this study, modeling of the effect of rainfall, flow and evaporation as independent variables on the change of underground water levels as dependent variables were investigated by fuzzy logic (FL). In the study, total 396 values taken from six observation stations belong to Afyon inferior basin in Akarçay from 1977 to 1989 years were used. Using the monthly average values of stations, the change of underground water level was modeled by FL. It is observed that the results obtained from FL and the observations are compatible with each other. This shows FL modeling can be used to estimate groundwater levels from the appropriate meteorological value.

LookUs & Online Makale