E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 24 (7)
Cilt: 24  Sayı: 7 - 2018
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - VII

2.
Pamuklu Dokuma Kumaşın Ozonla Ağartılması
Ozone Bleaching of Woven Cotton Fabric
Semiha Eren, İdil Yetişir
doi: 10.5505/pajes.2017.82231  Sayfalar 1245 - 1248
Bu çalışmada; pamuklu kumaşların ağartılmasında hidrojen peroksit ile ağartmaya alternatif olarak ozon gazı ile ağartmanın etkinliği araştırılmıştır. Pamuk ağartmada geleneksel yöntem hidrojen peroksit ağartması olduğundan kontrol numunelerinin hazırlanmasında bu yöntem kullanılmıştır. Ozon denemeleri 2 farklı sıcaklıkta (30°C-80°C), tek süre (30 dakika) ile uygulanmıştır. Beyazlık/sarılık, haşıl sökme, kopma dayanımı, % ağırlık kaybı, KOİ (Kimyasal Oksijen İhtiyacı) değerleri test edilmiş ve raporlanmıştır. 30°-30' da işlem gören numunelerin beyazlık/sarılık, haşıl sökme değerlerinin 80°C-30' da işlem gören numunelerden daha iyi olduğu görülmüştür. Bunun muhtemel sebebi ozon gazının yüksek sıcaklıklarda çözünürlüğünün düşmesi olarak yorumlanmıştır. Klasik hidrojen peroksit ağartması ile deneylerde çalışılan şartlarda daha yüksek beyazlıklara ulaşılmıştır ancak KOİ değerleri ozon işlemleri için çok daha düşük çıkmıştır. Hidrojen peroksit ağartmasındaki değerler ekolojik açıdan ozon muamelesine göre daha az uygun çıkmıştır.
In this study, the effectiveness of ozone as an alternative bleaching agent to hydrogen peroxide was investigated for cotton bleaching. The conventional method for cotton bleaching uses hydrogen peroxide, therefore; hydrogen peroxide bleaching was applied for preparing control samples. Ozone treatment were applied on the fabric for 2 different temperatures (30°C-80°C) and one treatment time (30minute). The whiteness/yellowness, desizing, tensile strength, weight loss (%), COD (Chemical Oxygen Demand) values were tested and reported. Considering the whiteness/yellowness and desizing values of 30°C-30' and 80°C-30', the 30°C-30' values were better than 80°C-30' values. The reason is probably the less solubility of ozone gas at elevated temperatures. Conventional peroxide bleaching yielded higher whiteness values at the studied circumstances however the COD values were much less for ozone treatment. These values of the hydrogen peroxide were less suitable for the ecological approach compared to ozone treatment.

3.
Farklı hammaddeler kullanılarak üretilmiş olan konvansiyonel ve polyester özlü ipliklerin performans özelliklerinin karşılaştırılması
Comparison the performance properties of conventional and polyester core yarns produced using different raw materials
Sait Yılönü, Belkıs Zervent Ünal
doi: 10.5505/pajes.2017.43403  Sayfalar 1249 - 1256
Çalışma da farklı hammaddeler kullanılarak üretilmiş olan konvansiyonel ve polyester özlü ipliklerin performans özelliklerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla beş farklı (pamuk, viskon, modal, bambu, polyester) hammadde kullanılarak beş farklı polyester özlü iplik üretilmiştir. Ayrıca karşılaştırma yapmak amacıyla aynı üretim parametreleri ile beş farklı konvansiyonel iplik üretimi de gerçekleştirilmiştir. Üretilen ipliklerin tüylülük, düzgünsüzlük ve mukavemet özellikleri incelenmiştir. Test sonuçlarına göre, pamuk ve bambudan elde edilen özlü ipliklerin tüylülük değerleri konvansiyonel ipliklere göre yüksek; viskon, modal ve polyesterden elde edilen özlü ipliklerin tüylülük değerleri ise daha düşük çıkmıştır. Özlü iplikler ve konvansiyonel ring ipliklerin düzgünsüzlük değerleri arasında önemli bir fark görülmemiştir. Ayrıca modal ve polyester hariç tüm iplik türlerinde özde kullanılan polyesterin ipliklerin kopma mukavemeti değerlerini arttırdığı görülmüştür.
Purpose of this study is comparison the performance properties of conventional and polyester core yarns produced using different raw material. In this purpose, five different polyester core yarns were produced using five different raw materials (cotton, viscose, modal, bamboo, polyester). In addition to these yarns, five different conventional yarns were produced with the same production parameters for the comparison. These samples were investigated for hairiness, tensile strength and evenness. Core yarn and conventional yarn test results were compared and discussed. According to the test results, the hairiness values of core yarns obtained from viscose, modal and polyester were lower than that of conventional yarns. No significant difference was found between yarn evenness of core yarns and conventional yarns. Also, usage of polyester as a core in core yarns increased tensile strength except modal and polyester yarns.

4.
Doğal lif takviyeli mantar esaslı sandviç kompozitlerin viskoelastik özellikleri
Viscoelastic properties of natural fiber reinforced cork based sandwich composites
Yekta Karaduman
doi: 10.5505/pajes.2018.56492  Sayfalar 1257 - 1261
Doğal lif takviyeli kompozit malzemeler çevre dostu, ucuz ve sürdürülebilir malzemeler olması bakımından endüstride pek çok kullanım alanı bulmaktadır. Bu çalışmada jüt lifi takviyeli ve mantar esaslı sandviç kompozitler üretilerek viskoelastik özellikleri incelenmiştir. Bu amaçla öncelikle jüt lifi/polipropilen (PP) karışımı dokusuz yüzey (nonwoven) kumaşlar ve PP granül kullanılarak ince jüt/PP kompozit plakalar üretilmiştir. Üretilen bu plakalar bir adet mantar levhanın alt ve üst yüzeyine konumlandırılarak basınç altında birleştirilmiş ve sandviç yapılar oluşturulmuştur. Üretilen sandviç yapıların viskoelastik özelliklerini belirlemek amacıyla dinamik mekanik analiz (DMA) testi gerçekleştirilmiştir. Kompozit üretiminden önce liflere uygulanan sodyum hidroksit (NaOH) işleminin kompozit mekanik özelliklerini geliştirdiği gözlemlenmiştir. Üretilen sandviç kompozitlerin inşaat sektöründe yalıtım malzemesi olarak ve ofis alan ayırma panellerinde, aynı zamanda otomotiv endüstrisinde kullanımı amaçlanmaktadır.
Natural fiber reinforced composite materials have found many applications in various industries due to the fact that they are nature-friendly, low-cost and sustainable materials. In this study, jute fiber reinforced and cork based sandwich composites were produced and their viscoelastic properties were investigated. First, thin jute/polypropylene (PP) composite plates were produced by using jute/PP nonwoven fabrics and PP granules. Then these plates were placed on top and bottom faces of a cork plate and consolidated under pressure to produce sandwich composites. Dynamic mechanical analysis (DMA) was performed to determine the viscoelastic properties of the produced samples. It was found that sodium hydroxide (NaOH) treatment of fibers before composite preparation lead to higher mechanical properties of the composites. The produced sandwich composites can be used in construction industry as insulation materials and office partition panels as well as in automotive industry.

5.
Gömleklik kumaşların tuşe özelliklerinin duyusal analiz ve fiziksel test yöntemleriyle belirlenmesi ve aralarındaki ilişkinin değerlendirilmesi
Determination of tactile properties of shirt fabrics by sensory analysis and physical tests and evaluation of the relation between these two methods
Buket ARIK, Yüksel İKİZ, Mehtap ÇALIŞKAN, Kardelen KARAİBRAHİMOĞLU
doi: 10.5505/pajes.2018.99422  Sayfalar 1262 - 1271
Bu çalışmada, gömleklik kumaşların tuşe özelliklerinin duyusal analizle belirlenmesi ve duyusal analiz neticeleri ile kumaşların bazı fiziksel özellikleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla 90 katılımcıdan farklı kumaş özelliklerine sahip 18 adet kumaşı, tuşe özellikleri yönünden duyusal analiz yöntemiyle subjektif olarak değerlendirmeleri istenmiştir. Bu test, gözü kapalı ve açık olmak üzere iki aşamada yürütülmüş ve katılımcıların tercihlerindeki kararlılık test edilmiştir. Gömleklik kumaşların tuşe özelliklerinin fiziksel test yöntemleriyle belirlenmesinde kumaşların eğilme uzunluğu ve sertlik değerleri standartlara uygun şekilde ölçülmüştür. Ardından, anketler birleştirilip değerlendirilerek fiziksel test yöntemleriyle elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Kadın ve erkek katılımcıların gözü kapalı tercihlerinin birbirine oldukça yakın olduğu ancak gözü açık tercihlerinde renk ve desen gibi kişisel zevkler nedeniyle farklar oluştuğu bulunmuştur. Katılımcıların tercihlerinin fiziksel test sonuçlarıyla da uyumluluk gösterdiği gözlenmiştir.
In this study, determination of tactile properties of shirt fabrics by sensory analysis and evaluation of the relation between sensory analysis data and certain physical properties of fabrics have been aimed. For this aim, it was demanded from 90 participants to evaluate 18 shirt fabrics with different properties in terms of tactile by subjective sensory analysis. This test was conducted in two steps as blind and open eye and consistency of the participants in their preferences was tested by verification test. In the determination of tactile properties of shirt fabrics by physical test methods, bending length and stiffness values of the fabrics were measured according to standards. Then, the poll data were collected, evaluated and compared to physical test results. It was found that the blind eye preferences of the women and men participants were quite close, however there were differences in the open eye preferences due to personal interests like colour and design. It was also observed that the preferences of the participants were in correlation with physical test results.

6.
DFT/B3LYP ve DFT/M06-2X Metotları ile Titreşimsel, Geometriksel ve HOMO/LUMO/MEP Analizleri: 3-Amino-1,2,4-triazole
Vibrational, Geometrical and HOMO/LUMO/MEP Analyses by Using DFT/B3LYP and DFT/M06-2X Methods: 3-Amino-1,2,4-triazole
Yusuf Sert
doi: 10.5505/pajes.2017.82195  Sayfalar 1272 - 1277
3-amino-1,2,4-triazole molekülünün teorik olarak hesaplanmış modları ve optimize yapı parametreleri (bağ uzunlukları ve bağ açıları) DFT-Yoğunluk Fonksiyon Teorisi (2 önemli metot için) 6-311++G(d,p) baz setini kullanarak hesaplandı. Tüm verilerimizi Gaussian 09W programını kullanarak hesapladık. İncelenen bileşiğin titreşimsel frekans ve teorik yapı değerlerinin deneysel değerlerle tutarlı sonuçlar verdiği gözlendi. Optimize geometrik parametrelerin (bağ uzunlukları ve bağ açıları) ve hesaplanmış frenkansların deneysel değerlerden biraz saptığını sonucuna varabiliriz. Çünkü teorik hesaplamalarda, gaz fazında izole bir molekül olduğunu farz ederiz. Fakat deneylerde gerçekte molekül katı fazdadır. Bu nedenle iç ve moleküller arası etkileşmeler gerçek durumdan izoledir. Özet olarak, bu çalışma gelecekteki spektroskopi ve diğer ilgili çalışmalara destek sağlayacaktır.
The theoretically calculated modes and optimized structure parameters of 3-amino-1,2,4-triazole have been computed with Density Functional Theory (for two important methods) by using 6-311++G(d,p) basis level. We have calculated all data by using Gaussian 09W. The theoretical structure values and vibrational frequencies of investigated compound have been found to be consistent with the experimental values. It was concluded that the optimized molecular geometric parameters (bond lengths and bond angles) and theoretical frequencies are slightly deviated from the experimental values. Because, in theoretical calculations we have assumed that isolated molecule is in gas phase. But in experiments in fact, molecule is solid phase. So, inter- and intra-molecular interactions have been isolated from real situation. In summary, this study will provide support in future spectroscopic and other related studies.

7.
Nem ve sıcaklık algılama için iletken poli(o-toluidin)/kaolinit kompozitlerinin sentezi ve karakterizasyonu
Synthesis and characterization of poly(o-toluidine)/kaolinite conductive composites for humidity and temperature sensing
Filiz Boran, Sevil Çetinkaya, Meral Karakışla, Mehmet Saçak
doi: 10.5505/pajes.2017.94557  Sayfalar 1278 - 1283
İletken poli(o-toluidin)/kaolinit kompoziti, kaolinit varlığında yükseltgen olarak amonyum persülfat kullanılarak o-toluidinin kimyasal polimerizasyonu ile hazırlandı. Hazırlanan iletken kompozitin nem ve sıcaklık algılayıcısı olarak kullanımını araştırabilmek için kompozitin içerdiği iletken POT miktarı ve kompozitin iletkenlik değerlerine polimerizasyon koşullarından HCl, o-toluidin ve yükseltgen madde derişimlerinin etkisi incelendi. En yüksek poli(o-toluidin) miktarı (% 29,4) ve iletkenliğe sahip (8,3×10-4 Scm-1) kompozitin 0,2 M amonyum persülfat, 0,4 M o-toluidin ve 1.0 M hidroklorik asit kullanılarak 20 ͦC sıcaklıkta ve 2 saat sürdürülen polimerizasyon ile elde edildiği bulundu. Saf poli(o-toluidin) ve poli(o-toluidin)/kaolinit kompozitinin direnç değerleri 0-100°C sıcaklık aralığında tekrar edilen ısıtma-soğutma işlemleri sırasında izlenerek sıcaklığa karşı duyarlılığı incelendi. Bağıl nem oranı %30-90 arasında değiştirilen ortamlarda saf poli(o-toluidin) ve kompozitin direnç değerleri ölçülerek nem sensör davranışı belirlendi. Hazırlanan kompozitin karakterizasyonu Fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FT-IR), X-Işınları kırınımı (XRD), termogravimetrik analiz (TGA) ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) teknikleri ile yapıldı.
Conductive poly(o-toluidine)/kaolinite composite was synthesized via chemical polymerization of o-toluidine in the availability of kaolinite using ammonium persulfate as oxidizing agent. To investigate the use of the prepared conductive composite as humidity and temperature sensor, the effect of polymerization conditions such as HCl, o-toluidine and oxidant concentrations on the amount of conductive POT contained in the composite and the conductivity values of composites were investigated. It was found that the composites with the highest poly (o-toluidine) content (29.4%) and conductivity (8.3 × 10-4 Scm-1) were obtained by 0.2 M ammonium persulfate, 0.4 M o-toluidine and 1 M hydrochloric acid for 2 hours of continuous polymerization at 20°C. The resistivity values of pure poly(o-toluidine) and poly(o-toluidine)/kaolinite composite were monitored during heating-cooling cycles in the range of 0-100°C. Changes in resistivity for pure poly(o-toluidine) and poly(o-toluidine)/kaolinite composite with humidity 30-90% were examined and humidity sensor behavior was determined. Characterization of the prepared composite was performed by Fourier transform ınfrared spectroscopy (FT-IR), X-ray diffraction (XRD), thermogravimetric analysis (TGA) and scanning electron microscopy techniques (SEM).

8.
A NOVEL Cu(II) DETECTION ASSAY VIA MODIFIED GLASSY CARBON ELECTRODE
MODİFİYE EDİLMİŞ CAMSI KARBON İLE YENİ BİR Cu(II) ANALİZ YÖNTEMİ
Onur Akyıldırım, Haydar Yüksek, Özlem Gürsoy Kol, Sevda Manap, Murat Beytur, Mehmet Lütfi Yola
doi: 10.5505/pajes.2017.46762  Sayfalar 1284 - 1286
Bakır (Cu (II)) çok düşük seviyelerde birçok bitki ve hayvan için gerekli ve gerekli bir mikro besleyicidir. Bununla birlikte, hücre zarları ile birleşmesi nedeniyle su bitkileri için yüksek seviyelerde toksiktir. Camsı karbon elektrot (GCE), 3-fenil-4-[2-(2-naftilsülfoniloksi)-benzilamino]-4,5-dihidro-1H-1,2,4-triazol-5-on (3-PNO) ile 0,1 M destek elektrot içinde modifiye edildi. Modifiye edilmiş yüzey dönüşümlü voltametri (CV) ve X-ışınları fotoelektron spektroskopisi ile karakterize edildi. Karakterizasyon sonuçlarına göre modifiye elektrot başarılı bir şekilde elde edildi. 3-PNO ile modifye edilmiş GCE, Cu(II) iyonunun su numunesinin içinde analizi için kullanıldı. Konsantrasyon aralığı ve deteksiyon limiti sırasıyla 1.0×10-10 - 2.0×10-8 M ve 2.0×10-11 M (S/N = 3), olarak bulundu.
Copper (Cu(II)) is an essential and necessary micronutrient for many plants and animals at very low levels. However, it is toxic to aquatic plants at high levels due to its association with cell membranes. Glassy carbon electrode (GCE) was modified by the 3-phenyl-4-[2-(2-naphthylsulfonyloxy)-benzylidenamino]-4,5-dihydro-1H-1,2,4-triazol-5-one (3-PNO) in 0.1 M supporting electrolyte. The modified surface was confirmed by cyclic voltammetry (CV) and x-ray photoelectron spectroscopy (XPS). According to characterization data, the GCE with 3-PNO was succesfully obtained. The GCE with 3-PNO was utilized for Cu(II) ions analysis in water samples. The concentration range and the limit of detection (LOD) were 1.0×10-10 - 2.0×10-8 M and 2.0×10-11 M (S/N = 3), respectively.

9.
Atenolol tayini için nafion ve çok duvarlı karbon nanotüp kaplı camsı karbon elektrot kullanılarak ultra hassas yöntem geliştirilmesi
Development of an ultra-sensitive method using nafion and multi-walled carbon nanotube coated glassy carbon electrode for atenolol determination
Hilal Celik Kazici
doi: 10.5505/pajes.2017.54366  Sayfalar 1287 - 1292
Atenolol (Şekil 1), hipertansiyon tedavisinde yaygın olarak kullanılan β-bloker grubunu oluşturan antihipertansif ilaçtır. Bu çalışmada; Tansiyon tedavisinde kullanılan Tensinör ilacının redoks özellikleri, modifiye camsı karbon elektrot ve bu modifiye elektrot üzerine karbon nano tüp kaplanarak hazırlanmış elektrotlarda incelenmiştir. Nafion kaplı çok duvarlı karbon nanotüp (MWCNT/NGCE) elektrot yanıtı ile Nafion kaplı camsı karbon elektrot (NGCE) ve sadece camsı karbon elektrot (GCE) yüzeylerinin elektrot yanıtlarının destek elektroliti, pH, ve tarama hızı üzerine etkilerini araştırmak için Çevrimsel voltametri (CV) ve Diferansiyel puls voltametri (DPV) yöntemleri kullanılmıştır. Atenolol (ATN) Britton–Robinson (BR) tampon çözeltisinde (pH 7.0) 1.11 V (vsAg / AgCl (3.0 mol L-1 KC1) civarında gözlenmiştir. Voltametrik yöntem, optimum analitik deney koşulları altında, 3x10-5 µM -9x10-2 mM konsantrasyon aralığında lineer tepki göstermiştir. Britton–Robinson (BR) (pH=7) tamponundaki Tensinör belirme sınırı sonuçları, sırasıyla 7.67 x 10-5 mM ve 2.5 x 10-4 mM olarak bulunmuştur. Ayrıca çalışmada ilaçların hazırlanmasında kullanılan yardımcı maddeler ile girişim etkisi deneyleri gerçekleştirilmiş ve olumsuz bir etkiye rastlanmamıştır.
Atenolol (Scheme 1) is antihypertensive drug that form β-blocker group, which widely used in the treatment of hypertension In this study, the redox properties of the Tensinor drug used in blood pressure treatment were examined on modified glassy carbon electrode and the electrodes prepared by coating carbon nanotubes on this modified electrode. In order to investigate the effects of nafion coated multi-walled glass nanotube (MWCNT / NGCE) electrode response and nafion coated glassy carbon electrode (NGCE) and electrode responses of only glassy carbon electrode (GCE) surfaces on the support electrolyte, pH and scan rate, the cyclic voltammetry (CV) and differential pulse voltammetry (DPV) methods were used. Atenolol (ATN) was observed in the Britton-Robinson (BR) buffer solution (pH 7.0) thereabouts 1.11 V (vsAg / AgCl (3.0 mol L-1 KCl). voltammetric method reacted linear at a concentration range between 3x10-5 μM and 9x10-2 μM under optimum analytical experimental conditions. The results of Tensinor's limit of detection on the Britton-Robinson (BR) (pH = 7) buffer were found to be 7.67 x 10-5 mM and 2.5 x 10-4 mM, respectively. Additionaly, in the study, interference effects experiments were performed with auxiliary substances used in the preparation of medicines and no negative effect was observed.

10.
5-(3'-Amino-4'-Arilazo-1H-Pirazol-5'-il Azo) Barbitürik Asit Boyarmaddelerin Sentezi ve Spektroskopik Özelliklerinin İncelenmesi
Synthesis of 5-(3'-Amino-4'-Arylazo-1H-Pyrazol-5'-yl Azo) Barbituric Acid Dyes and Investigation of Spectroscopic Properties
Aykut Demirçalı
doi: 10.5505/pajes.2017.36450  Sayfalar 1293 - 1297
Bu çalışmada öncelikle anilin türevleri diazolanmış ve daha sonra diazolanan bu bileşikler, aril-azo-malononitril (1a-1m) bileşiklerini sentezlemek için malononitril ile reaksiyona sokulmuştur. İkinci olarak 4-arilazo-3,5-diamino-1H-pirazol (2a-2m) türevleri, aril-azo-malononitril (1a-1m) bileşikleri ile hidrazin monohidrat etkileştirilerek sentezlenmiştir. Son olarak bu bileşiklerin diazonyum tuzları barbitürik asit ile reaksiyona sokulmuş ve hedef bileşikler olan 5-(3'-amino-4'-arilazo-1H-pirazol-5'-il-azo) barbitürik asit (3a-3m) bileşikleri elde edilmiştir. 3a-3m bileşiklerinin yapıları AT-IR, 1H-NMR ve Ultraviyole–görünür bölge spektroskopisi gibi spektral yöntemlerle karakterize edilmiştir. Böylece hem diazo hem de kenetlenme bileşeni heterosiklik olan 13 adet yeni pirazol türevi dispers disazo boyarmaddeleri sentezlenmiştir.
In this study, firstly aniline derivatives were diazotized and then these diazotized compounds were reacted with malononitrile for synthesizing the aril-azo malononitrile compounds (1a-1m). Secondly, 4-arylazo-3,5-diamino-1H-pyrazole (2a-2m) derivatives were synthesized by effecting hydrazine monohydrate with aril-azo malononitrile compounds (1a-1m). Finally, the diazonium salts of these compounds were reacted with barbituric acid and 5-(3'-amino-4'-arylazo-1H-pyrazole-5'-yl-azo) barbituric acid compounds (3a-3m) which target compounds were obtained. The structures of (3a-3m) compounds were characterized with AT-IR, 1H-NMR and UV–visible spectroscopy. Thus, it was synthesized 13 novel disperse disazo dyes for the first time which contains both diazo and coupling component heterocyclic structure.

11.
Asit turuncu II boyasının kitosan ve zirkonyum(IV)-kitosan üzerine adsorpsiyonunun karşılaştırılması
Comparison of adsorption of acid orange II dye on chitosan and zirconium(IV)-chitosan
Pelin Demirçivi
doi: 10.5505/pajes.2018.35492  Sayfalar 1298 - 1303
Yaygın olarak kullanılan bir biyopolimer olan kitosanın (Cht) adsorpsiyon kapasitesini arttırmak amacıyla zirkonyum (IV)-kitosan (Zr(IV)-Cht) kompoziti sentezlenmiş ve asit turuncu II (T-II) sentetik boyası kullanılarak Cht ile adsorpsiyon kapasiteleri karşılaştırılmıştır. Kesikli sistemde yapılan denemelerde Zr(IV) miktarı, çözelti pH’ı, adsorban miktarı, temas süresi ve sıcaklıklığın T-II adsorpsiyonuna olan etkileri incelenmiştir. Langmuir, Freundlich ve Temkin izoterm modelleri denenerek elde edilen deneysel verilere en uygun cevap veren izoterm modelinin Langmuir izoterm modeli olduğu bulunmuştur. Maksimum adsorpsiyon kapasiteleri sırasıyla Cht için 256.41 mg/g ve Zr(IV)/Cht için 666.67 mg/g olarak bulunmuştur. Kinetik veriler yalancı-birinci dereceden ve yalancı-ikinci dereceden kinetik modellerine uygulandığında yalancı-ikinci dereceden kinetik modelinin en uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Termodinamik veriler ışığında, T-II adsorpsiyonunun hem Cht, hem de Zr(IV)/Cht için endotermik olarak kendiliğinden gerçekleşen bir işlem olduğu belirlenmiştir. Adsorpsiyon/desorpsiyon denemelerinde yedinci döngü sonunda Cht’ın adsorpsiyon kapasitesi %65, Zr(IV)-Cht’ın adsorpsiyon kapasitesinin %95 olduğu bulunmuştur. T-II adsorpsiyonu için sentezlenen Zr(IV)-Cht kompoziti yüksek adsorpsiyon kapasitesine sahip, ucuz ve toksik olmayan bir adsorban olarak boya gideriminde kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.
To increase the adsorption capacity of chitosan (Cht), which is an abundant biopolymer, zirconium (IV)-chitosan (Zr(IV)-Cht) composite was synthesized and adsorption capacity was compared with Cht using acid orange II (T-II). Batch studies were conducted to analyze the effect of Zr (IV) loading amount, solution pH, adsorbent dosage, contact time and temperature on T-II adsorption. The best responding isotherm model to the experimental data was found Langmuir adsorption isotherm model by analyzing Langmuir, Freundlich and Temkin isotherm models. The maximum adsorption capacities were found as 256.41 mg/g and 666.67 mg/g for Cht and Zr(IV)-Cht, respectively. Application of kinetic data to the pseudo-first order and pseudo-second order kinetic models, pseudo-second order model was the best-fitted model for the kinetic data. The adsorption process was found endothermic and spontaneously occurred for both Cht and Zr(IV)-Cht. According to adsorption/desorption experiments, after seventh cycle adsorption capacities were found 65% for Cht and 95% for Zr(IV)-Cht. The synthesized Zr(IV)-Cht composite was found as the high adsorption capacity, low-cost and non-toxic material for T-II adsorption and can be used for dye adsorption.

12.
Kaolenin Kırılma Parametrelerine Malzeme Doluluk Oranının Etkisi
Effect of Fractional Powder Filling on Breakage Parameters of Kaolinite
Serhan Haner
doi: 10.5505/pajes.2018.74436  Sayfalar 1304 - 1307
Bu çalışmada, malzeme doluluk oranının kaolen örneğinin kinetik modele dayalı öğütme özellikleri ve model parametrelerine etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla, 0.106-0.045 mm arası √2 elek serisine göre 4 dar tane boyutu fraksiyonu hazırlanmıştır. Laboratuvar ölçekli değirmen ünitesinde, sulu öğütme ortamında 10 mm alümina bilya ile fc=0.072, 0.096, 0.120 ve 0.144 malzeme yüklerinde ve %30 bilya yükünde farklı öğütme sürelerinde elde edilen tane boyutu dağılımlarından özgül kırılma hızı ve kümülatif kırılma dağılımı fonksiyonlarına ait model parametreleri (Si, aT, α, γ ve Φj) bulunmuştur. Testlerin sonucunda, azami kapasite açısından malzeme doluluk oranı (fc) için en ideal boşluk doldurma oranı 1.00 olarak tespit edilmiştir.
In this study, the effects on grinding conditions based on a kinetic model and model parameters of fractional powder filling were investigated on the kaolinite sample. For this purpose, firstly, four different mono-sized fractions were prepared between 0.106 and 0.045 mm formed by √2 sieve series. Si and Bi,j (breakage distribution function and related model parameter) equations were determined from the size distributions at different grinding period, and the model parameters (Si, aT, α,γ and ΦJ) 10 mm alumina ball and wet grinding medium, four different filling ratios (fc=0.072, 0.096, 0.120 and 0.144) and 30% ball filling loads. The results of tests, the optimum interstitial filling ratio for material filling rate (fc) in terms of maximum capacity is determined as 1.00.

13.
Deniz suyundan saf su eldesine yönelik zeolit 4A katkılı polieter blok amid membran hazırlanması ve desalinasyon uygulaması
Preparation of a zeolite 4A loaded polyether block amide membrane and usage for seawater desalination
Filiz Uğur Nigiz
doi: 10.5505/pajes.2018.34635  Sayfalar 1308 - 1314
Bu çalışmada, gözeneksiz zeolit 4A katkılı polieter blok amid membranı hazırlanarak, pervaporasyon tekniği ile tuzlu su ve deniz suyundaki tüm çözünmüş iyonların ve kimyasaların yüksek oranda sudan ayrılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda, farklı oranlarda zeolit eklenen membranların, önce laboratuvar ortamında hazırlanan tuzlu sular ile, ardından da gerçek deniz suyu ile farklı sıcaklıklarda (30-60 °C) desalinasyonu yapılarak sistem performansı akı ve tuz tutma oranının fonksiyonu olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca saflaştırılan suların kimyasal madde içerikleri İndüktif Eş Plazma Kütle Spektrometresi (Perkin Elmer Elan DRC-e ICP-MS) ile analiz edilmiştir. Deneyler sonucunda, NaCl-su çözeltisi ile yapılan saflaştırma işleminde en yüksek akı ( 3.43 kg/m2.h) ve tuz tutma oranı (%99.78) %30 zeolit yüklemeli membran ile elde edilirken, deniz suyu desalinasyonunda %10 zeolit 4A katkılı membran ile diğerlerine oranla daha yüksek akı (4.61 kg/m2.h) ve tuz tutma oranı (%99.85)40 °C sıcaklıkta elde edilmiştir. ICP sonuçları değerlendirildiğinde, %10 zeolit katkılı membranın çözünmüş tuzların yanısıra, arsenik, kadmiyum ve civa gibi ağır metallerin sudan ayrılmasında oldukça başarılı olduğu ve tüm element konsantrasyonları değerlendirildiğinde üretilen membran ile saflaştırılan suyun hem sulama suyu hem de içme suyu limit değerlerinden çok daha düşük değerlerde kimyasal içerdiği görülmüştür.
In this study, it was aimed to remove all hydrated ions and chemicals from the seawater by using pervaporation technique. For this purpose, polyether block amide membrane was prepared. The model saline water and the real seawater desalination experiments were performed with temperature ranging from 30 °C to 60 °C using different amount of zeolite loaded membranes. The performance of the experiments were evaluated as function of water flux and salt rejection. The ion concentration of the desalinated water were analyzed using Inductively Coupled Plasma–Mass Spectrometer (Perkin Elmer Elan DRC-e ICP-MS). In conclusion, the highest salt rejection of %99.78 and a flux of 3.43 kg/m2.h were obtained using 30 wt. % of zeolite 4A loaded membrane when the model NaCl-water solution was desalinated at 40 °C. In the case of the real seawater experiments, 10 wt. % zeolite 4A incorporated membrane gave the highest rejection of %99.85 with a flux of 4.61 kg/m2.h at 40 °C. When the ICP analysis was evaluated, it was seen that the 10 wt. % zeolite incorporated membrane was very effective to separate hydrated ions, heavy metals from the seawater. When the all results were considered, contaminant concentration in desalinated water was found to be low to meet with drinking and irrigation water standards.

14.
Elektrokimyasal Büyütme Tekniğiyle Büyütülen Geçirgen NiO İnce Filmlerin Hazırlanması ve Karakterizasyonu
Characterization and Preparation of Transparent NiO Thin Films Growth by Electrochemical Deposition Technique
Kübra Çınar Demir
doi: 10.5505/pajes.2017.54926  Sayfalar 1315 - 1324
ITO altlık üzerine geçirgen NiO (nickel oxide) ince filmler farklı katodik akımlarda elektrokimyasal büyütme tekniği ile büyütüldü. Büyütme sonrası filmler 350 °C’de hava ortamında 2 saat tavlandı. X-ışını kırınım (XRD) örnekleri altlık üzerine büyütülen filmlerin (111), (200) ve (222) yönelimlere sahip tek fazlı kübik yapılı polikristal olduklarını gösterdi. Soğurma ölçümleriyle büyütülen NiO filmlerin band aralığı 2.85 eV olarak hesaplandı. 310-800 nm aralığında alınan Fotolüminesans (PL) ölçümlerinden NiO ince filmlerin üç emisyon pikine sahip olduğu görüldü. Taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve atomik kuvvet mikroskobu (AFM) ile büyütülen filmlerin yüzey morfolojisi incelendi. Fourier Dönüşümlü infrared Spektroskopi (FTIR) analizleriyle filmlerin oluşumunda Ni-O bağların titreşim modlarına sahip olduğu ortaya çıkarıldı ve filmlerin görünür bölgede %50 ile %80 arasında ortalama bir optik geçirgenliğe sahip olduğu görüldü. XPS ölçümleri Ni/O yönelimi ve farklı büyütme koşullarına bağlı olarak büyütülen NiO filmlerin kimyasal bağlanma durumları gibi kimyasal özelliklerini incelemek için gerçekleştirildi. Raman ölçümleri elektrokimyasal olarak büyütülen NiO filmlerinin stokiyometrik olmadığını gösterdi. Farklı büyütme şartlarına bağlı olarak büyütülen Görüldüğü gibi, NiO nanoparçacıkların yoğunluğu ve morfolojisinin optoelektronik aygıtların oluşumunda oldukça önemli olduğu anlaşılmıştır.
Transparent NiO thin films were growth in different cathodic currents by using electrochemical deposition technique on ITO substrates. After deposition, thin films were annealed at 350° for 2 hours in air environment. X-ray diffraction (XRD) patterns indicated that thin films growth on substrates have a single-phased cubic polycrystalline structure with orientations of (111), (200) and (222). Band gap of NiO films growth by using absorption measurements were calculated as 2.85 eV. The data obtained from the measurements of photoluminescence (PL) carried out between 310-800 nm, indicated that NiO thin films have three emission peaks. NiO thin films growth were investigated from the point of surface morphology by Scanning electron microscopy (SEM) and atomic force microscopy (AFM). It has been revealed that there are the vibrational modes of Ni-O bonds in the formation of the films with Fourier transform infrared spectroscopy (FTIR) analysis and showed that the films have an average optical transmittance between 50% to 80% in the visible region. XPS measurements were studied to examine the chemical features as chemical bonding states of the NiO films deposited depending on Ni/O orientation and different conditions. Raman measurements displayed that the growth NiO films have not a stoichiometric nature. As seen, it has been understood that the density and morphology of NiO particles are very important in the formation optoelectronic devices.

15.
Schiff Bazı Temelli Yeni Geliştirilmiş Cu2+-Seçici Elektrot Kullanılarak Çevresel Örneklerdeki Cu2+ İyonlarının Potansiyometrik Tayini
Potentiometric Determination of Cu2+ Ions in Environmental Samples Using a Newly Developed Cu2+-Selective Electrode Based on Schiff Base
Faruk Kardaş, Cihan Topcu
doi: 10.5505/pajes.2017.33349  Sayfalar 1325 - 1331
Bu çalışmada, yeni sentezlenen bir schiff bazı kompleksi kullanılarak katyonik türler için iyon seçici elektrotların hazırlanabilmesi durumu araştırıldı. Schiff bazı kompleksi, polivinilklorür, o-nitrofenil oktileter ve potasyumtetrakis paraklorotetrafenilborat maddeleri ile farklı kompozisyonlarda PVC-membran karışımları hazırlandı. Hazırlanan membran karışımları, katı-kontak elektrotlara kaplandı ve iyon seçici elektrotlar oluşturuldu. Yapılan potansiyometrik ölçümler, hazırlanan elektrotların Cu2+ iyonlarına karşı seçici davranış sergilediğini gösterdi. Elektrotun en uygun membran bileşiminin ise % 3.9 iyonofor, % 32.0 PVC, % 64.0 o-nitrofenil oktileter (plastikleştirici) ve % 0.1 potasyumtetrakis paraklorotetrafenilborat olduğu belirlendi. Hazırlanan Cu2+-seçici elektrotun, çeşitli katyonik türlerin yanında Cu2+ iyonları için 1.0×10-5-1.0×10-1 M derişim aralığında her on katlık konsantrasyon değişiminde 29.8±0.7 mV eğimle doğrusal cevap sergiledi ve doğrusallık katsayısının ise 0.9996 (R2= 0.9966) olduğu belirlendi. Elektrotun 5 saniye içerisinde denge potansiyeline ulaştığı ve 4.1×10-6 M tayin limitine sahip olduğu gözlendi. Geliştirilen elektrotun pH= 3.0-8.0 arasında deney çözeltilerinin pH değişiminden etkilenmeden potansiyometrik davranış sergilediği test edildi. İlaveten, 12 haftalık kullanım ömrü olan potansiyometrik Cu2+-seçici elektrot, Cu2+ iyonlarının EDTA ile potansiyometrik titrasyonunda ve çeşme suyu, nehir suyu ve baraj suyu gibi farklı matriks ortamlarına sahip su numunelerinde bulunan Cu2+ iyonlarının potansiyometrik tayininde başarılı bir şekilde uygulandı.
In this study, we investigated the possibility of preparing ion-selective electrodes for cationic species by using a newly synthesized Schiff base. PVC-membrane compositions in different ratios were prepared by using schiff base complex, polyvinylchloride, o-nitrophenyl octylether and potassiumtetrakis parachlorotetraphenylborate. The prepared membrane compositions were coated on the surfaces of solid state contact electrodes and ion selective electrodes were fabricated. Potentiometric measurements showed that; prepared electrodes exhibited selective behavior towards Cu2+ ions. The most suitable membrane composition of electrode was determined as 3.9% ionophore, 32.0% polyvinylchloride, 64.0% o-nitrophenyl octylether (plasticizer) and 0.1% potassiumtetrakis parachlorotetraphenylborate. The prepared Cu2+-selective electrode showed potentiometric working range to Cu2+ between the concentration of 1.0×10-5 and 1.0×10-1 M with a slope of 29.8±0.7 mV per decade (R2= 0.9966) in the presence of the common cationic species. It was observed that the electrode reached the equilibrium potential within 5 seconds and had a limit of 4.1×10-6 M.
It was tested that the developed electrode exhibited potentiometric behavior at pH = 3.0-8.0 without being affected by the pH change of the test solutions. In addition, the potentiometric Cu2+-selective electrode had 12-week lifetime. The electrode was successfully used in the potentiometric titration of Cu2+ ions with EDTA and the potentiometric determination Cu2+ ions in water samples with different matrix structures such as tap water, river water and dam water.

16.
Zingiber officinale bitkisinden toplam polifenollerin ekstraksiyonunun modellenmesi
Modeling of extraction of total polyphenols from Zingiber officinale
Sibel Yiğitarslan
doi: 10.5505/pajes.2018.67934  Sayfalar 1332 - 1337
Bu çalışmada, Zingiber officinale’den toplam polifenollerin ekstraksiyonun kinetiği incelenmiştir. Numuneler farklı sıcaklıktaki suyla ekstrakte edilmiş ve kinetik değişimleri gözlemlemek için ekstraksiyon karıştırılmış ve karıştırılmamış ortamlarda gerçekleştirilmiştir. Ekstraksiyonun fiziksel davranışını matematiksel ifadelerle tanımlamak için Peleg, Kütle Aktarımı, Logaritmik ve Page Modelleri olmak üzere dört farklı model kullanılmıştır. Gallik asit eşdeğeri olarak belirlenen polifenol verimlerinin sıcaklık ve karıştırma koşullarına bağlı olarak 2.29-5.23 mg/g arasında değiştiği bulunmuştur. Araştırılan tüm koşullarda en yüksek regresyon katsayısına sahip olan Peleg Modeli’nin yatışkın durumda, Kütle transfer modelinin ise yatışkın olmayan koşulların ifadesinde deneysel verilere en uygun model olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, bu çalışmada ekstraksiyonun moleküler ve konvektif diffüzivitesi ve aktivasyon enerjisi de hesaplanmıştır. Ekstraksiyonun aktivasyon enerjisini azalttığı için sıcaklık ve karıştırma hızındaki artışın difüzyon katsayılarını arttırdığı belirlenmiştir. Proseste, sıcaklığın karıştırma hızına oranla çok daha etkili olduğu tespit edilmiştir.
In this paper, kinetics of extraction of total polyphenols from Zingiber officinale was investigated. Samples were extracted using water at different temperatures and the extraction was realized under mixed and unmixed medium to observe the changes in the kinetics. Four different models, namely Peleg, Mass Transfer, Logarithmic and Page’s Models, were used for mathematically describing the physical behavior of the extraction. The yields of polyphenols determined as gallic acid equivalents ranged between 2.29-5.23 mg/g depending on the temperature and mixing conditions. Peleg’s model, having the highest regression coefficients at all conditions investigated for steady-state conditions, and Mass transfer model for unsteady-state conditions were found as the best fit to the experimental data. Also, molecular and convective diffusivities and activation energy of extraction were evaluated in this study. It was found that increase in temperature and mixing rate increased the diffusion coefficients because they decreased the activation energy of extraction. It has been found that temperature was much more effective than mixing rate, on the process.

17.
İnce Agrega ile Yer Değiştirmiş Olan CaCO3 Takviyeli ve Takviyesiz Polipropilenlerin Geleneksel Beton Özelliklerine Etkilerinin İncelenmesi
Examination of the effects of CaCO3 reinforced and unreinforced polypropylenes which is substituted with a fine aggregate on traditional concrete properties
Barış Şimşek, Tayfun Uygunoğlu
doi: 10.5505/pajes.2018.42966  Sayfalar 1338 - 1342
Düşük yoğunluk değerine, yüksek ısı ve korozyon direncine sahip olan polipropilen gittikçe yapı malzemeleri sektörü için daha cazip hale gelmektedir. Bununla birlikte polipropilenin tek başına kullanımı yapı malzemesinin mekanik dayanımını düşürmesi bakımından bazı dezavantajlar içerir. Polipropilenin yapı malzemeleri içerisindeki uygulamalarında bu dezavantajın ortadan kaldırılması için PP kompozitleri tercih edilmektedir. Bu çalışmada, CaCO3 takviyeli polipropilen içeren betonun tanımlanan kalite ölçütleri sırası ile termal iletkenlik, elektrik direnci, 3, 7, 28 gün basınç dayanımları, 28 günlük yarmada çekme dayanımı ve su emme oranı olarak belirlenmiştir. Deneylerde ince agrega yerine %0, %10, %20, %30 ve %40 oranlarında CaCO3 takviyeli polipropilen kullanılmıştır. Dolgulu CaCO3/PP takviyeli beton özellikleri kontrol betonu ile kıyaslandığında % 34.5 daha düşük 28 günlük basınç dayanımına, % 24.7 oranında daha düşük termal iletkenliğe, %50.7 daha yüksek elektrik direncine sahiptir.
Polypropylene with low density and high heat, corrosion resistance is becoming increasingly more attractive for the building materials sector. However, the use of polypropylene alone has some disadvantages in terms of reducing the mechanical strength of the building material. PP composites are preferred in order to eliminate this disadvantage in polypropylene construction materials applications. In this study, the thermal conductivity, electrical resistance, 3, 7, 28-day compressive strength, 28-day tensile strength and water absorption ratio of concrete containing CaCO3-reinforced polypropylene were determined as quality criteria. In the experiments, 0%, 10%, 20%, 30% and 40% of CaCO3 reinforced polypropylene was used instead of fine aggregate. The reinforced concrete properties of filled CaCO3/PP have a 28 day compressive strength of 34.5% lower than that of the control concrete, 24.7% lower thermal conductivity and 50.7% higher electrical resistance.

18.
Cr(VI)'nın grafen oksit bazlı polimer içerikli membran ile uzaklaştırılması
The removal of Cr(VI) through graphane oxide based polymer inclusion membrane
Canan Onaç, Ahmet Kaya
doi: 10.5505/pajes.2018.54810  Sayfalar 1343 - 1347
Gerçekleştirilen çalışmada yeni nesil karbon bazlı nanomalzemelerden olan grafen oksit polimer içerikli membranın yapısına ilave edilmiş ve sentezlenen bu yeni nesil membran ile çevre için oldukça toksik bir özelliğe sahip olan Cr(VI) metali donör fazdan akseptör faza taşınarak uzaklaştırılması sağlanmıştır. Cr (VI) 'nın yüksek toksisitesi ve kanserojenitesi bu bileşiği acilen kontrol edilmesi gereken en tehlikeli metallerden biri yapmaktadır. Membran yapısına ilave edilen grafen oksit, mevcut reaksiyon hız sabiti, geçirgenlik, akı ve geri dönüşüm faktörü değerlerine etki ederek verilerde gözle görülür bir artışa neden olmuştur. Modifiye edilen membran yapısındaki plastikleştirici etkisi incelenmiş ve % 99.044 gibi oldukça yüksek bir geri kazanım faktörü ile Cr(VI)’nın transportu gerçekleştirilmiştir. İncelenen parametreler doğrultusunda, GO/PIM bizlere daha geniş bir pH aralığında çalışma fırsatı sunmaktadır. Modifiye membranın yüksek sıcaklıklarda kullanım kolaylılığı, uygulanabilirliği, yüksek geçirgenlik ve akı değerleri önemli bir avantaj sağlamaktadır. Oda sıcaklığının üzerindeki sıcaklıklarda GO/PIM membranının yüksek transport verimi sağlaması modifiye edilen membanın termal karalılığının ne derecede iyileştirildiğine dair bir kanıttır. Gerçekleştirilen çalışma GO’in yeni nesil su arıtım teknolojileri için oldukça cazip, uygun ve yenilikçi bir yaklaşım sunmaktadır.
In this study, graphane oxide which is the new generation carbon-based nanomaterials were added to the structure of polymer inclusion membrane, and Cr (VI) metal, which is highly toxic to the environment, was removed,with this new generation synthesized membrane from the donor phase to the acceptor phase. The high toxicity and carcinogenicity of Cr(VI) make this compound one of the most alarming and urgent metals that must be controlled. Graphane oxide which was added to the membrane structure caused a visible increase in the kinetic results by affecting the rate constant, permeability, flux and recovery factor. The effect of plasticizer was investigated in the modified membrane and the removal of Cr(VI) ions was obtained with highly selective and a high recovery value of 99.044 %. In the direction of the parameters were examined, GO/PIM offers us the opportunity to work in a wider range of pHs. The ease of use, applicability and high permeability and flux values of the modified membrane at high temperatures provide a significant advantage. The high transport efficiency of the GO/PIM membrane at temperatures above room temperature is an evidence of how far the thermal stability of the modified membrane has improved. The present study presents a very attractive, appropriate and innovative approach to GO's new generation of water treatment technologies.

19.
Kromat kaplama suyundan Cr(VI)'nın karbon bazlı nanomalzeme içeren polimer içerikli membran ile transportu
The transport of Cr(VI) from chrome plating water by polymer inclusion membrane based carbon nanomaterial
Ahmet Kaya, Canan Onaç
doi: 10.5505/pajes.2018.03789  Sayfalar 1348 - 1354
Gerçekleştirilen çalışma ile kaplama sanayinde kromatlama prosesinde kullanılan ve çevre için oldukça toksik bir özelliğe sahip olan Cr(VI)’nın, kromat kaplama suyundan mekanik özellikleri ve geçirgenliği grafen oksitle modifiye edilerek arttırılmış polimer içerikli membran (GO/PIM) kullanılarak uzaklaştırılması sağlanmıştır. Sentezlenen grafen oksit TEM, SEM, IR, Raman, XRD ve XPS ile karakterize edilmiştir. Çalışmada, modifiye edilen membrandaki optimum grafen oksit miktarı belirlenmiş ve GO/PIM ile gerçekleştirilen deneylerde membran kullanım ömrü ve membranın mekaniksel kararlılığı araştırılmıştır. Sentezlenen GO/PIM kromat kaplama sularından Cr(VI) iyonlarının uzaklaştırılması ve arıtımı için oldukça seçici ve %96.83 gibi yüksek bir geri kazanım değeri elde edilmiştir. GO/PIM'in mekanik kararlılığının ve membran ömrünün artması ile yeni nesil membranların yakın gelecekte ülkemizde üretilebilir hale gelmesine ve bu membranların endüstriyel uygulamalarda kullanılabilirliğine yönelik bir araştırma gerçekleştirilmiştir.
In this study, we have implemented; Cr (VI), which is used in the chromate plating process in the plating industry and is highly toxic to the environment, has been removed from the chromate plating water by using an enhanced polymer inclusion membrane with modifiyinggraphane oxide (GO/PIM) which is increased mechanical structure and permeability of PIM.The synthesized graphene oxide was characterized by TEM, SEM, IR, Raman, XRD and XPS.In the study, the optimum amount of graphene oxide in the modified membrane was determined and the membrane lifetime and the mechanical stability of the membrane were investigated in GO / PIM experiments. It was obtained highly selective and a high recovery value of 96.83 % for the removal of Cr(VI) ions from the chromate plating water with synthesized GO/ PIM.This research contributes the production of new generates membranes in our country in the near feature with increasing of the mechanical stability and the membrane lifetime of the GO/PIM and on the usability of these membranes in industrial applications.

20.
Mikro Boyutta pH Temelli Potansiyometrik Glukoz Biyosensör
Micro-Sized Glucose Biosensor Based On Composite pH Sensor
Derya Bal Altuntaş, Özlem Tavukcuoglu
doi: 10.5505/pajes.2018.00868  Sayfalar 1355 - 1359
Günümüzdeki bilimsel ve teknik ilerlemeler, biyosensör teknolojisinde önemli gelişmelere yol açarak biyosensörlerin yiyecek teknolojileri, çevre, farmasi ve klinik teşhis, biyokimya, analitik kimya gibi alanlarda yaygın olarak kullanılmasına neden olmuştur. Potansiyometrik biyosensörlerin hazırlanmasında kullanılan iyon-seçici sensör teknolojisindeki gelişmeler ve sensör materyallerin sayılarının artması, yeni tip potansiyometrik biyosensörlerin geliştirilmesini de hızlandırmıştır. Nitekim, bu çalışmada, kompozit pH sensörüne dayalı yeni bir mikro boyutlu potansiyometrik glikoz biyosensörünün geliştirilmesi ele alınmıştır. Glikoz oksidaz, biyotanıma elemanı olarak kompozit tabaka üzerinde immobilize edildi. Kompozit pH algılama esaslı glikoz biyosensör matriksinin yüzeyi ilk olarak elektrokimyasal tanımlama için siklik voltametri ve elektrokimyasal empedans spektroskopisi kullanılarak incelendi. Yüksek elektron transfer hızı, biyosensörün kararlı bir tepki davranışına sahip olduğunu ve glikozun saptanması için uygun bir potansiyometrik sensör olduğunu göstermektedir. Glikozun potansiyometrik tespiti için 2x10-5 mol / L saptama sınırı ile 5x10-5 ila 1x10-1 mol / L konsantrasyon aralığında lineer bir cevap elde edildi. Biyosensör hızlı bir tepki süresi (10 s) gösterdi, iyi bir kararlılığa ve uzun bir ömre sahipti.
Today's scientific and technical advances have led to significant advances in biosensor technology, leading to widespread use of biosensors in areas such as food technology, the environment, pharmaceuticals and clinical diagnostics, biochemistry, and analytical chemistry. Improvements in the ion-selective sensor technology used in the preparation of potentiometric biosensors and the increase in the number of sensor materials have also accelerated the development of new types of potentiometric biosensors. Thus, in this study, information is given on the development of a new micro sized potentiometric glucose biosensor based on composite pH sensor. Glucose oxidase was immobilized on the composite layer as the biorecognition element. The surface of glucose biosensor based composite pH sensing matrices was first examined for electrochemical elucidation by using cyclic voltammetry and electrochemical impedance spectroscopy. The rate of electron transfer resulted in a stable response behavior of the biosensor and made it a suitable potentiometric sensor for detection of glucose. A linear response in concentration range from 5x10-5 to 1x10-1 mol/L was obtained with a detection limit of 2x10-5 mol/L for the potentiometric detection of glucose. The biosensor exhibited a fast response time (10 s), had good stability, and an extended lifetime.

21.
2-Aminobenzotiyazolün Karışık Ligandlı Metal Kompleksleri ve Biyolojik Özellikleri Hakkında Literature Çalışması
A Review on Biological Properties and Mixed Ligand Metal Complexes Of 2-Aminobenzothiazoles
Halil İlkimen
doi: 10.5505/pajes.2017.30164  Sayfalar 1360 - 1369
2-Aminobenzotiyazol ile bazı organik bileşiklerin [β-pikolin, γ-pikolin, isokinolin, asetilaseton, o-hidroksiasetofenon, 1,2-etilendiamin, piperazin, N, N'-bis(4-antipirilmetil)piperazin, N,N'-tetra(4-antipirilmetil)-1,2-diaminoetan, N,N'-bis(4-antipirilmetil) piperazin, N, N'-tetra(4-antipirilmetil)-1,2-diaminoetan, ftalamid, malonamid, benzilaseton, tetrametilen sulfoksit, katekol, p-klorofenoksiasetik asit, 7-oksobisiklo[2.2.1] heptan-2,3-dikarboksilik asit, 2,2’-bipridin, 1.10-fenantrolin, propanoik asit, fenoksiasetik, 2-imino-3-allilbenzotiyazol, sakarin, trifenilfosfin, trifloroasetik asit, adipik asit, 1,4-benzendikarboksilik asit, süksinik asit, formik asit, pikrik asit, amino asit, p-formilfenoksiasetik asit ve 2,6-piridindikarboksilik asit] karışık ligandlı metal komplekslerinin (M = Mn, Fe, Co, Ni, Cu, Zn, Ag, Au, Ru, Os, Ir, Pd, Rh, U, Eu ve Tb) yapıları ve biyolojik özelliklerini anlatan çalışmalar literatürde gözlenmiştir. Bu bileşiklerde 2-aminobenzotiyazol metale tiyazol halkasının N ve/veya S ve/veya animo grubundan bağlanmakta yada tamamlayıcı iyon şeklinde yapıda yer almaktadır. Bu komplekslerinin antibakteriyel, antikanser, antifungal, anti-inflamatuar, antitümör ve karbonik anhidraz inhibisyonu gibi biyolojik özellikleri bilinmektedir.
The studies about the structures and biological properties of the mixed ligand metal complexes (Mn+, M = Mn, Fe, Co, Ni, Cu, Zn, Ag, Au, Ru, Os, Ir, Pd, Rh, U, Eu, and Tb) of the 2- aminobenzothiazole and some organic compounds (β-picoline, γ-picoline isopicoline, acetylaceton, o-hydroxyacetophenone, 1,2-ethylenediamine, piperazine, N,N'-bis(4-antipyrylmethyl)piperazine, N,N'-tetra(4-antipyrylmethyl)-1,2-diaminoethane, phtalamide, malonimide, benzylacetone, tetramethylenesulphoxide, catechol, p-chlorophenoxyacetic acid, 7-oxobicyclo[2.2.1]-heptan-2,3-dicarboxylic acid, 2,2’-bipyridine, 1,10-phenanthroline, propionic acid, phenoxyacetic acid, 2-amino-3-allylbenzothiazole, saccharine, triphenylphosphine, trichloroacetic acid, adipic acid, 1,4-benzenedicarboxylic acid, succinic acid, formic acid, picric acid, amino acid, p-formylphenoxyacetik acid and 2,6-pyridinedicarboxylic acid) have been observed in the literatüre. In these compounds, 2-aminobenzothiazole connected to the metal from N or S or amine group of thiazole ring or take part in the structure as the complementary form. Some biological properties such as antimicrobial, anticancer, antifungal, anti-inflammatory, antitumor and inhibition of carbonic anhydrase of these complexes are well-known.

22.
Kuşburnu (Rosa canina l) nektarında rutin ve toplam fenolik bileşiklerin ısıl parçalanma kinetiği
Thermal degradation kinetics of rutin and total phenolic compounds in rosehip (Rosa canina L) nectar
Çetin Kadakal, Tolga Duman
doi: 10.5505/pajes.2017.03779  Sayfalar 1370 - 1375
Bu çalışmanın amacı, kuşburnu nektarının 70 ile 95 °C sıcaklık aralığında periyodik olarak farklı süreyle (0, 5, 10, 15, 20 ve 30 dk.) ısıl işleme tabi tutulmasına bağlı olarak rutin ve toplam fenolik bileşik içeriğinde meydana gelen değişimin belirlenmesidir. Kuşburnu nektarının rutin içeriği sıvı kromatografisi (HPLC) ve toplam fenolik madde miktarı spektrofotometrik yöntemle analiz edilmiştir. Isıl işlem sırasında, kuşburnu nektarında ısıl işlem uygulamasına bağlı olarak rutin ve TFB içeriğinin bozunması birinci dereceden kinetik modele uymuştur. Reaksiyonun sıcaklık bağımlılığı Arrhenius ilişkisi ile tanımlanmıştır. Rutin ve TFB içeriğinin 70 ile 95 °C sıcaklık aralığındaki aktivasyon enerjileri sırasıyla 46.90 ve 35.72 J/mol olarak bulunmuştur.
In this research it is attempted to determine the loss of rutin and total phenolic compounds in rosehip nectar with the heating periods (0, 5, 10, 15, 20 and 30 min) at temperatures ranging from 70 to 95 °C. Spectrophotometric and liquid chromatographic (HPLC) methods were used to determine the concentrations of total phenolic compounds and rutin, respectively. Thermal degradations of TPC and rutin in rosehip nectar were fitted to a first-order reaction kinetic model. Arrhenius relationship was used in order to describe the temperature dependence of reaction. Activation energies for rutin and TPC between 70 to 95 °C were found to be 46.90 and 35.72 J/mol, respectively.

23.
Kızılcık (Cornus mas L.) ekstraktı kullanımının sucuk kalite karakteristikleri üzerine etkisi
Effects of cornelian cherry (Cornus mas L.) extract on quality characteristics of sucuk
Haluk Ergezer, Ramazan Gökçe, Şeyma Elgin, Tolga Akcan
doi: 10.5505/pajes.2018.00921  Sayfalar 1376 - 1381
Sucuk ülkemizde sevilerek tüketilen et ürünlerinin başında yer almaktadır. Ancak içerdiği yüksek oranda yağ nedeniyle sucukta lipid oksidasyonu önemli ölçüde kalite kayıplarına neden olmaktadır. Yağ içeriği yüksek gıdalarda oksidasyonun önlenmesine yönelik stratejilerden biri de antioksidan kullanımıdır. Et endüstrisinde bazı sentetik antioksidanlar kullanılmasına rağmen bunlarda gözlenen toksikolojik etkiler nedeniyle son yıllarda doğal antioksidanlara doğru bir eğilim gözlenmektedir. Özellikle meyveler yapılarında önemli oranda doğal antioksidan bulundurmaktadırlar. Kızılcık meyvesi de fenolik karakterdeki pek çok doğal antioksidanı yapısında bulundurmakta olup, bu çalışmada kızılcıktan elde edilen ekstraktın farklı konsantrasyonlarda sucukta kullanılması hedeflenmiştir. Bu amaçla %20 yağ oranında ayarlanmış sucuklar kontrol, 200, 500 ve 1000 ppm kızılcık ekstraktı ilave edilmiş gruplar olarak 4’e ayrılmış ve 4 farklı deneme grubu 4°C’de 28 gün süreyle muhafaza edilmişlerdir. Muhafaza süresi boyunca sucuklara 7, 14, 21 ve 28. günlerde çeşitli analizler (kimyasal kompozisyon, toplam fenolik madde miktarı, antiradikal aktivite, peroksit ve TBA değeri ile renk analizi) yapılarak kızılcık ekstraktlarının sucuğun kalite karakteristiklerine etkileri araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre artan konsantrasyonlardaki kızılcık ekstraktının lipid oksidasyonunu engellemede başarılı olduğu ve rengin korunmasına yardımcı olduğu belirlenmiştir.
Sucuk is the most popular consumed meat product in Turkey. However, due to the high fat content of sucuk, lipid oxidation causes significant quality losses. One of the strategies for preventing lipid oxidation in foods that are high of fat content is the use of antioxidants. Despite the use of some synthetic antioxidants in meat industry, but in recent years there is a trend towards natural antioxidants has been observed due to the toxicological effects observed in them. Especially some fruits contains high amounts of natural antioxidants. Cornelian cherry has also contains high levels of natural antioxidants as a phenolic substances. and in this study it was aimed to use of extract at different concentrations obtained from the cornelian cherry in the production of sucuk. For this purpose, sucuks set at 20% fat were divided into 4 groups as control, 200, 500 and 1000 ppm cornelian cherry and 4 different groups were kept at 4 ° C for 28 days. During the storage period, sucuks were analyzed (chemical composition, total phenolic content, antiradical activity, color values, peroxide and TBA values) on 7th, 14th, 21st and 28th days to evaluate the effects of cornelian cherry extracts on the quality characteristics of sucuk. As a result of study, it was observed that the increasing concentrations of cornelian cherry extracts was successful for preventing lipid oxidation and it helped to protect the color of final product.

24.
Et ürünlerinde nitrit/nitrat azaltılmasına yönelik doğal uygulamalar
Natural applications for nitrite/nitrate reduction in meat products
Tuba Candan, Aytunga Bağdatlı
doi: 10.5505/pajes.2017.80269  Sayfalar 1382 - 1387
Nitrit ve nitratın et ürünlerindeki en temel görevi; gıda zehirlenmesine neden olan Clostridium botulinum’un çoğalmasını ve toksin oluşturmasını engellemesidir. Salam ve sosis gibi kürlenmiş, ısıl işlem uygulanmış ürünlerin arzu edilen parlak, pembemsi-kırmızı rengini nitrit ve nitrat kullanımıyla oluşan nitrosohemokrom sağlamaktadır. Et ürünlerinde fazla miktarda kullanılan nitrit veya nitratların bakteriyel indirgenmesi veya gıdada bulunan sekonder ve tersiyer aminlerin nitrit ile reaksiyonu sonucu kanserojenik etkili nitrosaminler oluşmaktadır. Nitrit/nitratların kansorejen risk taşıması sebebiyle tüketiciler doğala yakın gıdalar talep etmektedir. Son zamanlarda bilim insanları et ürünlerinin üretiminde nitrit veya nitrat kullanımına alternatif doğal maddeler üzerine çalışmaktadırlar. Bu çalışmada ise et endüstrisinde kullanım potansiyeli olan nitrit/nitrata alternatif maddeler konusunda yapılmış çalışmaların derlenmesi amaçlanmıştır.
The main function of nitrite and nitrate in meat products is to prevent Clostridium botulinum growth which causes food poisoning and toxic information. The desired bright, pinkish-red color of the cured, heat treated products such as salami and sausage provides nitrosohemochromium formed by the use of nitrite and nitrate. Bacterial reduction of excess nitrite or nitrates in meat products or reaction with nitrite in secondary and tertiary amines present in food form carcinogenic nitrosamines. Due to the risk of carcinogenicity of nitrite/nitrates, consumers are demanding natural foods. Scientists have recently been working on alternative natural ingredients for the use of nitrite or nitrate in the production of meat products. In this study, it is aimed to compile the studies about nitrite/nitrate alternative substances which have potential use in meat industry.

25.
Gıdalarda biyojen amin oluşum mekanizmalarına etki eden faktörler ve biyojen aminlerin diğer bileşiklere dönüşümleri
The factors affecting biogenic amines formation in the foods and transformation of biogenic amines to other compounds
Sadiye Akan, Mustafa Kemal Demirağ
doi: 10.5505/pajes.2017.90022  Sayfalar 1388 - 1392
Biyojen aminler daha çok proteince zengin ve fermente gıdalarda mikroorganizma faaliyetleri sonucu oluşan ve sağlık üzerinde önemli etkileri olan bileşikler olmakla birlikte yüksek konsantrasyonlarda toksik etki gösteren bileşiklerdir. Bu nedenle mikroorganizma gelişimlerini etkileyen faktörler, biyojen amin oluşumunu da etkilemektedir. Biyojen aminlerin oluşumunu etkileyen temel faktörler; şeker konsantrasyonu, pH, sıcaklık, tuz konsantrasyonu, gıdadaki mikroorganizma türleri, starter kültürler, oksijen ve benzeri faktörler olarak gösterilmektedir. Biyojen aminler nitrit ve azot oksitler ile reaksiyona girebilmekte ve kanserojen nitrozaminleri oluşturabildikleri gibi, bir biyojen amin formundan diğer bir biyojen amin formuna da dönüşebilmektedirler. Ayrıca bazı poliaminlerin, poliamin oksidaz enzimiyle katabolizması sonucu toksik bir bileşik olan akrolein de oluşabilmektedir. Bu derlemede; biyojen aminlerin oluşum mekanizmaları, etkili faktörler ve diğer bileşiklere dönüşümleri literatür verileri incelenerek ele alınmıştır.
Biogenic amines mainly occur by microbial activity in high-protein foods and fermented foods and have important health effects, but may cause toxicological effects at high concentrations. For this reason, the factors influencing microbial growth also affects production of biogenic amines. The factors that affect the formation of biogenic amines are carbohydrate concentration, pH, temperature, sodium chloride concentration, types of microorganisms in the foods, starter cultures, oxygen and so on. While biogenic amines can react with nitrosating reagents such as nitrite and nitrogen oxides to form carcinogenic nitrosamines, they are also able to transform from one biogenic amine form to another. In addition, some polyamines could produce toxic acrolein by their catabolism with polyamine oxidase. The aim of this paper is to give information about the occurrence and formation mechanisms of biogenic amines, factors influencing their formation, and transformation of biogenic amines to other compounds.

26.
Biyoteknolojik Materyallerin Kurutulması: Püskürtmeli-Dondurarak Kurutma İşlemi
Drying of Biotechnological Materials: Spray-Freeze Drying
Hilal İşleroğlu, İzzet Türker, Banu Koç, Mehmet Tokatlı
doi: 10.5505/pajes.2017.40374  Sayfalar 1393 - 1402
Üretildiklerinde genellikle sıvı formda olan biyoteknolojik materyallerin kurutularak toz haline getirilmesi, hem stabilitelerini uzun süre korumaları hem de depolama ve nakliye masraflarını düşürmesi açısından oldukça avantajlıdır. Ancak bu ürünlerin kurutulması sırasında hücre canlılığının, biyolojik aktivitenin veya besleyici değerin kaybolması gibi arzu edilmeyen bir takım değişiklikler meydana gelebilmektedir. Kendine has avantaj ve dezavantajları olan püskürtmeli kurutma ve dondurarak kurutma işlemleri biyoteknolojik materyallerin kurutulması için en sık kullanılan yöntemlerdir. Püskürtmeli kurutma işleminde yüksek giriş sıcaklıkları nedeniyle ısıya duyarlı olan materyaller parçalanabilir. Dondurarak kurutma işlemi ise düşük sıcaklık ve basınçta uzun sürede gerçekleşmesi sebebiyle oldukça yüksek işletme maliyetine sahiptir. Püskürtmeli-dondurarak kurutma işlemi (PDK), konvansiyonel dondurarak kurutma ve püskürtmeli kurutma işlemlerinin dezavantajlarını ortadan kaldırarak her iki yöntemi kombine eden oldukça yeni bir kurutma yöntemidir. PDK işleminde sıvı besleme ilk aşamada püskürtülerek küçük damlacıklar haline getirilir. Bu damlacıklar kriyojenik bir ortam ile temas ettirilerek dondurulur ve düşük sıcaklık ve basınç altında süblimasyon ile kurutulur. Püskürtme işlemi ile materyalin boyutunun küçültülmesi donma ve kurutma süresini kısaltarak işletme maliyetini düşürür. Ayrıca, PDK işlemi konvansiyonel dondurarak ve püskürtmeli kurutma işlemlerine göre daha küçük partikül boyutlu, yüksek spesifik yüzey alanına sahip, poroz yapıda partiküller ile sonuçlanır. Bu çalışmada yeni bir kurutma metodu olan PDK işleminin prensibi, avantajları, uygulama alanları üzerinde durulacak, literatürde yapılmış çalışmalar derlenecektir.
Production of dried powder forms of biotechnological materials which are generally in liquid form when they are produced is advantageous in terms of both protecting their stability for a long time and reducing storage and transportation costs. However, during drying of these materials, some undesired changes might occur such as loss of cell viability, biological activity and nutritional value. Spray drying and freeze drying with their unique advantages and disadvantages are the most commonly used methods for drying of biotechnological materials. In spray drying, degradation of heat-labile materials can take place because of the high inlet temperatures. Freeze drying has high operation costs because of being carried out at low temperature and low pressure for a long time. Spray-freeze drying (SFD), is a novel drying method which combines conventional freeze and spray drying by eliminating the disadvantages of both methods. In SFD process, the liquid feed solution is first sprayed into small droplets. These droplets are frozen by contacting with a cryogenic medium and dried by sublimation at low temperature and pressure. Reduction of the particle size by spraying process reduces the operation costs by shortening the freezing and drying time. Moreover, the SFD process results in smaller particle size, higher specific surface area and porous structured particles than conventional freeze drying and spray drying. In this study, principles, advantages and application areas of SFD process, which is a novel drying method, will be emphasized and the studies in the literature will be reviewed.

LookUs & Online Makale