| 1. | Kapak-İçindekiler Cover-Contents Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri DergisiSayfalar I - VI |
| 2. | Mevcut binalarda beton basınç dayanımının karot sayısına bağlı değişiminin incelenmesi Investigation of concrete compressive strength of existing buildings depending on number of core samples Mehmet İnel, Bayram Tanık Çaycı, Hayri Baytan Özmendoi: 10.5505/pajes.2018.00236 Sayfalar 621 - 626 Beton basınç dayanımı betonarme yapıların sismik performansını etkileyen en önemli parametrelerden birisidir. Taşıyıcı sistem elemanlarından karot numunesi alınması, basınç dayanımının tayininde kullanılan en yaygın yöntemlerden birisidir. Ancak yapı büyüklüğüne de bağlı olarak hesaplanan beton basınç dayanımı alınan karot sayısına göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bu nedenle mevcut basınç dayanımının doğru şekilde tahmin edilebilmesi için optimum sayıda karot numunesi alınması büyük önem arz etmektedir. Gerçekleştirilen çalışmada bina mevcut beton dayanımının daha düşük sayıda karot numunesi ile tahmin edilmesinin mümkün olup olmadığı araştırılmıştır. Bu kapsamda Simav depremi sırasında az ve orta hasarlı olarak belirlenen 148 binadan alınan karot numuneleri kullanılmıştır. Alınan karot numunelerinin %50’si ve %70’i rastgele seçilerek her bina için 15 farklı set oluşturulmuştur. Oluşturulan setlerden hesaplanan basınç dayanım değerleri ile tüm karot numuneleri için hesaplanan basınç dayanımları karşılaştırılarak daha az sayısa karot numunesi alınması durumunda mevcut dayanımın ne ölçüde tahmin edilebildiği incelenmiştir. Ayrıca beton basınç dayanımının katlara göre değişkenliği ve zemin kat gibi belirli bir katın bina basınç dayanımını ne ölçüde yansıttığı da incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar incelendiğinde geniş ölçekli hızlı değerlendirme çalışmalarında ilgili yönetmeliklerce alınması gereken minimum karot sayısının %50’sinin kullanımın ortalama dayanımı 8 MPa’dan yüksek binalar için mümkün olduğu değerlendirilmektedir. Ortalama basınç dayanımı 8 MPa’dan daha düşük binalar içinse gerekli minimum karot sayısının %70’nin kullanılması mümkün görülmektedir. |
| 3. | Polikarboksilat-bazlı süperakışkanlaştırıcıların silis dumanı içeren çimento hamurlarının reolojik davranışına etkileri The effects of polycarboxylate-based superplasticizers on the rheological behaviours of cement pastes containing silica fume Sıddıka Gamze Erzengindoi: 10.5505/pajes.2019.06787 Sayfalar 627 - 634 İnşaat sektöründe üstün özelliklere sahip çimento-esaslı yapı malzemelerine olan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışmada, beton karışımlara yüksek oranda akışkanlık sağlayan yeni nesil polikarboksilat bazlı süperakışkanlaştırıcıların farklı türevleri sentezlenmiş, karakterize edilmiş ve silis dumanı içeren çimento hamurlarında performansları test edilmiştir. Farklı moleküler yapılara sahip bu polimerlerin çimento hamurlarının akışkanlık özelliklerine etkileri Kantro mini-çökme konisi ve reometre ile zaman bağlı olarak belirlenmiştir. Reolojik davranışların incelenmesinde Bingham ve Herschel-Bulkley olmak üzere iki farklı model yaklaşımı kullanılmıştır. Sonuç olarak, süperakışkanlaştırıcı yapısında fumarik asit gibi bir dikarboksilik asit bulunmasının hamurların işlenebilirliği ve işlenebilirliğin zamana bağlı korunmasında bir miktar etkileri olduğu belirlenmiştir. Sentezlenen süperakışkanlaştırıcıların hamur yayılma çapını %100’ün çok üzerinde arttırdığı, katkısız hamurla yapılan karşılaştırmalarda görülmüştür. Ayrıca çimento içerisinde yüksek performansları bilinen polikarboksilat bazlı katkıların, bu çalışma ile silis dumanı ve çimentoyu birlikte içeren karışımların da zamana bağlı (2 saat) etkin akışkanlık davranışı için tercih edilebileceği anlaşılmıştır. |
| 4. | Çift simetri eksenli I kesi̇tli̇ çeli̇k elemanların doğrusal deği̇şen momentler altındaki̇ yanal burulmalı burkulma davranışı Lateral torsional buckling of doubly symmetric I-shaped steel members under linear moment gradient Ertuğrul Türker Uzun, Mutlu Seçerdoi: 10.5505/pajes.2018.46656 Sayfalar 635 - 642 Çelik yapılardaki teknik gelişmeler ve daha geniş uygulama alanları nedeniyle yapısal stabilite problemleri üzerine yapılan araştırmaların önemi artmaktadır. Yanal burulmalı burkulma, özellikle kuvvetli eksenlerinde eğilmeye maruz kalmış çift simetri eksenli I-kesitli çelik elemanlar için önemli bir sorundur. Bu elemanlar yatay yer değiştirme ve dönmeye karşı uygun bir şekilde desteklenmezlerse, yük taşıma kapasitelerine ulaşamadan önce yanal burulmalı burkulma riski altındadırlar. Bu çalışmada, farklı uç moment etkisi altındaki çift simetri eksenli I-kesitli çelik elamanların elastik yanal burulmalı burkulma davranışı, önerilen bir yöntem ile birlikte çeşitli tasarım standartları, literatürdeki yaklaşımlar ve sonlu eleman analizleri dikkate alınarak incelenmiştir. Burada önerilen yöntem, doğrusal değişen moment etkisi altında yanal burulmalı burkulma davranışını temsil eden diferansiyel denklemin sonlu farklar yöntemi ile çözümüne dayanır. Kritik moment ve moment düzeltme faktörü açısından bu yaklaşımları karşılaştırmak ve değerlendirebilmek için farklı yatay yönde tutulma uzunlukları ve çeşitli uç moment değerleri dikkate alınmıştır. Analiz sonuçları, yanal burulmalı burkulmanın, eğilme altında bulunan çift simetri eksenli I-kesitli çelik elemanlar için önemli bir konu olduğu ve önerilen yöntem ile tasarım standartları, literatürdeki yaklaşımlar ve sonlu elemanlar sonuçları ile karşılaştırıldığında sonuçların tatmin edici bir şekilde yansıtıldığını göstermektedir. |
| 5. | Döndürülmüş yer hareketleri için hesaplanacak ortalama sönüm azaltma katsayısının kestirimi için yeni bir yaklaşım A new approach for estimation of damping reduction factor of oriented ground motion records in an average sense Gokhan Ozdemir, Beyhan Bayhandoi: 10.5505/pajes.2018.70745 Sayfalar 643 - 654 Bu çalışma, sönüm azaltma katsayısının, yer hareketinin yönüne bağlı değişimini incelemektedir. Bu amaçla, seçilen orijinal yer hareketlerinin, birbirine dik yatay bileşenleri, maksimum yer hızlarına göre gruplandırılmış ve bu yatay bileşenler, 0°’den 180°’ye kadar, 10°’lik artımlarla döndürülmüştür. Orijinal ve döndürülmüş kayıtlara ait sönüm azaltma katsayıları, %10, %20 ve %30 sönüm oranları için hesaplanmıştır. Daha sonra, sönüm azaltma katsayısındaki değişimi, yer hareketinin yönüne bağlı olarak hesap etmek amacıyla, basitleştirilmiş yeni bir yöntem önerilmiştir. Sonuçlar, yer hareketi yönünün, sönüm azaltma katsayısının hesabında önemli bir parametre olduğunu ve bu çalışmada önerilen yöntemin, periyot ve sönüm oranından bağımsız olarak, sönüm azaltma katsayısını ortalama bazda hesaplanması bakımından oldukça başarılı olduğu gösterilmiştir. |
| 6. | Yapay bir göldeki termal değişikliklerin bir boyutlu sayısal model ile simülasyonu Thermal changes in an artificial lake simulated using a one-dimensional numerical model Talia Ekin Tokyay Sinha, Mehmet Yücel Yetgindoi: 10.5505/pajes.2018.78871 Sayfalar 655 - 664 Bu çalışma yüksek sıcaklıktaki suyun göl gibi akıntısız su kütlelerine verilmesini incelemektedir. Sayısal çalışmada PROBE isimli bir boyutlu (1B) sonlu hacim kodu kullanılmıştır. Kod, yüksek sıcaklıktaki suyun ve rüzgarın göl içindeki karışma süreçlerine etkisine, Koriolis etkisine ve güneş ışınımı etkisine açıklamalar getirmektedir. Bu koşullar nükleer santrallerdeki soğutma işlemleriyle alakalıdır. Göldeki mevsimsel doğal tabakalaşmanın ve termoklin formasyonunun sayısal analizinde ışık geçirim katsayısı, güneş ışınımı ve rüzgar hızı kalibre edilerek gerçek göl ölçüm sonuçlarına ulaşılmıştır. Göle su girişinde ve gölden su çıkışında oluşan termal tabakalaşma bir çok durum için çalışılmıştır. Çalışma, 1B modellemenin, bahsi geçen enerji santrallerinin soğutma işlemlerinde su giriş ve çıkışının uzun vadedeki sonuçlarının kısa sürede elde edilmesini gerektiren mühendislik uygulamalarında kullanışlı olduğunu göstermiştir. |
| 7. | Akdeniz Bölgesinde Kuraklık Analizi Drought Analysis in Mediteranean Region Ülker Güner Bacanlı, Gözde Nur Akşandoi: 10.5505/pajes.2019.64507 Sayfalar 665 - 671 Kuraklık gizlice gelişen bir doğal afettir. Bu çalışmada Standartlaştırılmış Yağış Evapotranspirasyon İndeksi (SPEI) Türkiye’nin Akdeniz Bölgesi’nde ilk kez uygulanmıştır. 8 meteoroloji gözlem istasyonun sıcaklık ve yağış verileri kullanılmıştır. Verilere göre 8 istasyon (Adana, Antalya, Burdur, Hatay/Antakya, Isparta, Kahramanmaraş, Mersin ve Osmaniye) 1970-2018 yılları arasında gözlem yapılmıştır. Her bir istasyon için 1, 3, 6, 9 ve 12 aylık SPEI değerlerinin frekans analizleri hesaplanmıştır. Aylık (1, 3, 6, 9 ve 12 aylık) frekans değerleri arasında kulak ve sulak dönemlerin dağılımlarının karşılaştırılmasının yapılması amaçlanmıştır. Bulunan SPEI değerlerinin kuraklık sınıflarında ne kadar mevcut olduğu ve bu mevcudiyet üzerinden karşılaştırmalar yapılmıştır. Sonuç olarak Akdeniz Bölgesindeki tüm istasyonlarda elde edilen veriler hafif kuraklık ile normale yakınlık arasındadır. Hem normale yakın hem de kurak durumlarda Mersin maximum değerler almıştır. Minimum değerlere bakıldığında ise diğer istasyonlara kıyasla Adana hem sulak hem de kurak durumlarda en az yüzdelik değerlerine sahiptir. |
| 8. | Ağ tarama ve K-ortalama kümeleme yöntemleri ile kaza kara noktalarının belirlenmesi: İstanbul D100 karayolu örneği Determination of accident black spots by using network screening and K-means clustering methods: a case study on D100 highway in Istanbul Abdullah Maltaş, Halit Özen, Abdulsamet Saraçoğludoi: 10.5505/pajes.2018.77012 Sayfalar 672 - 682 Trafik kazaları; ölüm, yaralanma ve maddi hasarların yanı sıra trafik tıkanıklıkları, yol güvenliğinde azalma, gürültü ve hava kirliliği gibi olumsuzluklara da neden olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2015 Küresel Yol Güvenliği Durum Raporu’na göre, trafik kazalarında yaralanma sonrası ölümlerin 2030 yılına kadar tüm ölüm nedenleri arasında yedinci sıraya yükseleceği öngörülmektedir. Bunun yanında, özellikle ülkemizin de yer aldığı gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere, ülke ekonomilerinde trafik kazalarından dolayı büyük miktarlarda ekonomik kayıplar da yaşanmaktadır. Trafik kazalarının azaltılması amacıyla, trafikte denetimlerin artırılması, yoldan kaynaklı kusurların giderilmesi, araç muayenelerinin sıklaştırılması, kaza önleme mekanizmalarının geliştirilmesi gibi çeşitli tedbirler alınmaktadır. Kazaların gerek şiddetinin gerekse sayısının azaltılmasında kaza kara noktaları olarak adlandırılan, trafik kazalarının yoğun bir şekilde yaşandığı kesimlerin tespiti ve iyileştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Coğrafi Bilgi Sistemleri’nden (CBS) yararlanılarak ağ tarama yöntemleri aracılığı ile kaza kara noktalarının tespiti yapılmakta ve bu yöntemlerin olumlu ve olumsuz yönlerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu amaçla, İstanbul D100 karayolunda, basit sıralama, hücre kaydırma ve maksimum nokta arama yöntemleri kullanılarak kavşak ve yol kesimleri ayrı ayrı sıralanmış ve kaza kara noktaları K-ortalama kümeleme yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. |
| 9. | Elazığ ilinde çok kriterli karar verme analizi ve coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak katı atık depolama sahası seçiminin değerlendirilmesi Evaluating solid waste landfill site selection using multi-criteria decision analysis and geographic information systems in the city of Elazığ, Turkey Murat Çeliker, Osman Yıldız, Nilüfer Nacar Koçerdoi: 10.5505/pajes.2018.70493 Sayfalar 683 - 691 Katı atık depolama sahası seçimi nispeten karmaşık bir süreçtir ve çeşitli kriterlere ve resmi düzenlemelere bağlıdır. Bu çalışmada, Elazığ ilinde için katı atık depolama sahası seçiminin uygunluğu, Çok Ölçütlü Karar Analizi (MCDA) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile belirlenmiştir. Bu amaçla, dokuz farklı kriter göz önünde bulundurulurak MCDA ile göreli önem dereceleri tanımlanmakta ve her bir kriter için şematik haritalar CBS uygulamaları ile hazırlanmıştır. Çalışma alanı için son depolama sahası uygunluk haritası, ArcGIS 9.3'ün yer paylaşımı analiz aracı ile elde edilmiştir. Çalışma sonuçları, seçilen saha için dolgu uygunluk indeksi değerlerinin 2.64 ile 6.10 arasında olduğunu ortaya koymuştur. Depolama sahasının önemli bir kısmı, seçilen alanın katı atık düzenli depolama için uygun olduğunu ima eden nispeten düşük endeks değerlerine sahiptir. |
| 10. | Kentsel Atık Yönetiminde Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi: Bursa Analizi Life Cycle Assessment for Municipal Waste Management: Analysis for Bursa Güray Salihoğlu, Zehra Poroy, Nezih Kamil Salihoğludoi: 10.5505/pajes.2018.33603 Sayfalar 692 - 699 Bursa kentinde uygulanan katı atık yönetim modeli, kentin atık yönetim ihtiyaçlarına yanıt verirken, her faaliyet gibi aynı zamanda çevre üzerinde bir yük oluşturmaktadır. Bu çalışmada Bursa’da kentsel katı atık yönetiminden kaynaklanan çevresel yükün analiz edilmesi ve bu yükü azaltmak için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında çevresel yük, yaşam döngüsü değerlendirmesi (YDD) ve deponi gazı etki modellemesi ile analiz edilmiştir. Uygulanan YDD sürecinde kentsel katı atığın yönetimi boyunca izlediği toplama, taşıma, aktarma istasyonuna iletilme, düzenli depolama alanında depolanma ve oluşan gazdan enerji eldesi süreçleri sistem sınırlarına dahil edilmiştir. YDD çalışması için SimaPro 8.5.0 yazılımı, deponi gazının değerlendirilmesi için EPA LandGem Modeli kullanılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda Bursa’da bir yılda deponi gazından enerji üretim tesisiyle azaltılan toplam emisyonun yaklaşık 0,5 milyon ton karbondioksit eşdeğeri düzeyinde, bir yılda depolama yoluyla bertaraf edilen kentsel atığın küresel ısınmaya katkısının ise yaklaşık 44 milyon ton CO2 eşdeğeri düzeyinde olduğu görülmüştür. Katı atık yönetiminin kirli sis (smog) oluşumuna katkısı yaklaşık 55 milyon ton O3 eşdeğeri, ozon tabakasındaki incelmeye katkısı 647 kg CFC-11 eşdeğeri, kanserojen madde oluşumuna katkısı 22,5 CTUh ve solunum etkisi 1732 ton PM10 eşdeğeri olarak hesaplanmıştır. |
| 11. | Biyolojik Atık Çamurdaki Azot ve Fosforun Darbeli Elektrik Alan Tekniği İle Geri Kazanımı ve Strüvit Eldesi Recovery of Nitrogen And Phosphorus In Sewage Sludge by Pulsed Electrical Field Technique and Strüvite Production Özlem Selçuk Kuşçudoi: 10.5505/pajes.2018.41524 Sayfalar 700 - 704 Biyolojik arıtma çamurları organik madde, azot ve fosfor içeriği yönünden zengin bir kaynaktır. Bu nedenle tarımda kullanımı oldukça önemlidir. Magnezyum amonyum fosfat (MAP) çöktürmesi sonucu elde edilen strüvit, endüstriyel hammadde ve tarımsal gübre olarak kullanım için uygundur. Arıtma çamurlarından azot ve fosfor geri kazanımı için kullanılan yöntemlerin başında asidik şartlarda azot ve fosforun sıvı faza geçirilmesi gelmekte ve akabinde MAP çökelmesi ile strüvit elde edilmesi sağlanmaktadır. Bu yöntem için en büyük sorun asidifikasyon işlemi ile sıvı faza geçen ağır metallarin strüvite bağlanmasıdır. Çalışmamızda yeni bir çamur dezentegrasyon yöntemi darbeli elektrik alan (PEF) tekniği ile evsel nitelikteki biyolojik atık çamurdan azot ve fosfor geri kazanımı gerçekleştirilmiştir. Çalışma iki aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşama; biyolojik atık çamurdaki azot ve fosforun kimyasal eklemeden PEF tekniği ile geri kazanımı. İkinci aşama ise PEF ön arıtımı sonrası sıvı fazda elde edilen yüksek azot ve fosfordan MAP çöktürmesi ile strüvit elde edilmesi şeklindedir. MAP çökeltim testlerinde optimum sıcaklık, pH ve çökelme süresi sırasıyla 20 oC, 9,5 ve 24 saat olarak belirlenmiştir. En iyi çökelme ve giderim verimi 2,5 ml MgCl2.6H2O (0,015 M) ve 2,5 ml H3PO4 (0,049M) eklenmiş örnekte elde edildi. Çökeltim sonrası TN ve TP giderim verimleri sırasıyla % 52 ve % 14’dür. Çökeltim sonrası kristal yapılı çökelti oluşumu gözlenmiş ve XRD analizi sonucunda bu çökeltinin strüvit olduğu tespit edilmiştir. |
| 12. | İstatistiksel yaklaşım kullanarak heterojen Foto-Fenton benzeri oksidasyon ile Atrazin arıtımı Atrazine treatment with heterogeneous Photo-Fenton like oxidation using statically approach Ebru Cokaydoi: 10.5505/pajes.2018.20633 Sayfalar 705 - 710 Atrazin (ATZ) triazin herbisit olup tarım arazileri üzerindeki kontrol bitkileri için kullanılmaktadır. Endokrin bozucu bir pestisit olarak sınıflandırılmaktadır. ATZ, yarı ömrnün uzun olması, güneş ışığı ve mikroorganizma ile parçalanması yavaş olması nedeni ile nedeniyle su ve toprakta kalıcıdır. Heterojen Fenton prosesi ile kirletici maddelerin hidroksil radikali ile oksitlenmesi ve adsorpsiyonu mümkün olup atrazinin parçalanması için etkili bir yöntemdir. Hidroksil radikal oluşumu hidrojen peroksit ve manyetit kullanımı ile artırılabilmektedir. Bu çalışmada atrazini giderebilmek için heterojen Foto-Fenton benzeri oksidasyon yöntemi uygulanmıştır. İstatiksel yöntemi olan yüzey yanıt yönteminde; atrazin, hidrojen peroksit ve manyetit konsantrasyonlarının bağımsız değişkenlerin atrazin giderme verimi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Atrazinin tamamen parçalanması bir saatlik reaksiyon süresinde gerçekleştirilmiştir. Optimum H2O2/Manyetit/ATZ oranı 10/5/0.7 olarak belirlenmiştir ve optimum oranda atrazin giderme verimi % 97.5 olarak elde edilmiştir. |
| 13. | Meteorolojik Kuraklık Analizi ve yeraltı suyu değişimleri Üzerindeki Etkileri, Marand Ovası (Iran) Örneği Analyses of Meteorological Drought and its Impacts on Groundwater Fluctuations, a Case Study: Marand Plain (Iran) Behnam Khorrami, Orhan Gunduzdoi: 10.5505/pajes.2019.63600 Sayfalar 711 - 717 Meteorolojik kuraklık, spesifik bir kuraklık türü olarak, bir bölgede yağışın uzun vadeli ortalamalardan daha az olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Yeraltı sularında gözlemlenen bu olayın tehlikeli etkilerinden biri, kuraklıklara tepki olarak su seviyesinin düşmesidir. Bu çalışmada, iklimsel ve yeraltı suyu verileri, aralarındaki muhtemel ilişkiyi anlamak için son yıllarda kuzeybatı İran’da Marand ovasında yer alan eğilimlerini analiz etmek için kullanılmıştır. Buna göre, ilk olarak yeraltı suyu seviyesi verileri analiz edilmiş ve zamansal eğilimleri çıkarılmıştır. Daha sonra bölgenin iklimsel durumunu anlamak için Ombrotermik diyagramı kullanılmıştır. Son olarak kuraklık indeksi (SPI) ile kuraklık analizleri yapılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, yeraltı suyu seviyesinin hem aylık hem de yıllık değişimlerinde azalış eğilimi tespit edilmiştir. Ayrıca, bölgede Mayıs ve Ekim ayları arasındaki periyodun kurak geçtiği ve bölgenin kısmen kuru bir iklime sahip olduğu da tespit edilmiştir. SPI değerleri bölgenin 2001 ve 2002 yıllarında ve genel olarak Temmuz ve Haziran ayları arasında oldukça kurak dönemler geçirdiğini göstermiştir. Yeraltı suyu seviyesi ve SPI değerlerinin ortak analizi, kuraklığın etkilerinin yeraltı suyu seviyesi değişikliklerinde belirgin olduğunu ortaya çıkarmıştır. Buna göre, bölgenin yeraltı suyu değişimlerinin çoğunlukla aylık kuraklıklarla ilişkili olduğu ve su seviyesinin beklenen şekilde ıslak ve kurak aylara tepki verdiği tespit edilmiştir. Ancak, aynı zamanda, çalışma alanının yeraltı suyu seviyesindeki yıllık değişikliklerinin, kuraklık dönemleriyle doğrudan ilişkili olmadığı ve bu olguda diğer faktörlerin de etkili olabileceği ortaya koymuştur. |
| 14. | Anaerobik çürütme prosesi ile stabilize edilen arıtma çamurları için modeller ve ADM1 Models and ADM1 for stabilized sewage sludge by anaerobic digestion process Murat Mert Otuzaltı, Nuriye Altınay Perendecidoi: 10.5505/pajes.2018.53011 Sayfalar 718 - 733 Arıtma çamurlarının stabilizasyonunda kullanılan ve net enerji üretimi ile ön plana çıkan anaerobik çürütme proseslerinin modellenmesi konusunda literatürdeki mevcut çalışmalar proses ve model kompleksliği nedeniyle oldukça sınırlı sayıdadır. Güvenilir dinamik modellenme yaklaşımları; prosesin izlenmesi, proses dinamiğindeki temel mekanizmaların daha iyi anlaşılması ve tanımlaması ile proses davranışının tahmin edilmesine, kontrol algoritmalarının geliştirilmesine ve dizaynın kolaylıkla yapılmasına yönelik önemli bilgiler sunmaktadır. Bu çalışmada; arıtma çamurlarının anaerobik çürütülmesi ile stabilizasyonu ve anaerobik çürütme prosesinin modellenmesinde kullanılan basit substrat karakterizasyon modelleri, ara substrat karakterizasyon modelleri ve ileri düzey substrat karakterizasyon modelleri tanıtılmıştır. Son olarak, Anaerobik Çürütme Modeli (ADM1), ADM1 uygulamaları ve modifikasyonları ve arıtma çamurlarının ADM1 ile modellenmesi konusunda literatürde mevcut çalışmalar detaylı olarak incelenmiştir. |
| 15. | Türkiye’de tarım kaynaklı pestisit kirliliğinin durumu ve alternatif kontrol tedbirlerinin incelenmesi Current status of agricultural pesticide pollution in Turkey and evaluation of alternative control methods Fatma Nihan Doğan, Mahmut Ekrem Karpuzcudoi: 10.5505/pajes.2018.53189 Sayfalar 734 - 747 Pestisitler, yeterli miktarda ve kalitede tarımsal üretim gerçekleştirmek için modern tarımının vazgeçilmezi olmuşlardır. Kontrolsüz ve aşırı pestisit kullanımı, doğal kaynaklar, insanlar ve diğer canlılar için tehlike oluşturmaktadır. Özellikle su kaynaklarındaki pestisit kirliliğinin kontrolü için, pestisit kullanım ve satışına dair verilerin sağlıklı tutulması, pestisit uygulaması birlikte pestisitlerin taşınım ve dönüşüm mekanizmalarının bilinmesi, izleme çalışmaları ile pestisit varlığının tespit edilmesi gerekmektedir. Matematiksel modeller vasıtası ile de pestisit kirliğinin yönetiminde zaman ve ekonomik açıdan tasarruf sağlanabilecektir. Ayrıca En İyi Yönetim Uygulamaları (EİYU) gibi doğal arıtım yöntemlerinin ve alternatif kontrol tedbirlerinin havzada uygulanabilirliği araştıralabilecektir. Bazı çalışmalarda EİYU kapsamında uygulanan bitkilendirilmiş filtre şeritler ile su kaynaklarında %40 üzerinde pestisit giderimi sağlandığı görülmüştür. EİYU’ların verimliliğini araştırmak için karar destek sistemleri (KDS) önemli bir araç olup, pestisit türlerine ve havza yapısına göre giderim oranları değişmektedir. Bir metre uzunluğundaki bir bitkilendirilmiş şerit uygulamasının etkinliğini KDS ile ölçen bir çalışmada Kaliforniya’daki domates tarlalarında %40-60 oranında pestisit giderimi sağlanırken aynı uygulama Oregon’daki buğday tarlalarında %15-20 oranında giderim sağlamaktadır. Bu tarz çalışmaların ulusal düzeyde artması ile yoğun pestisit kullanımı olan tarımsal havzalarda pestisit kirliliğinin kontrolü kolaylaşacak, alınabilecek tedbirler kolayca belirlenebilecektir. |
| 16. | Hasanoğlan (Ankara) Petrol Sisteminin Organik Hidrojeokimyasal Kanıtları Organic Hydrogeochemical Evidences of Hasanoğlan (Ankara) Petroleum System Adil Özdemirdoi: 10.5505/pajes.2018.12316 Sayfalar 748 - 763 Bu makale, Hasanoğlan (Ankara) bölgesinin organik hidrojeokimyasal, iyot jeolojisi ve tektonik özellikleri incelenerek bölgenin petrol ve doğalgaz potansiyelinin değerlendirilmesine yönelik bir çalışmadır. Çalışma, üç aşamada yürütülmüştür. Birinci aşamada, bölgenin stratigrafik ve tektonik ilişkilerini konu alan öncel çalışmalar incelenmiştir. Böylece, organik hidrojeokimyasal ve jeofizik değerlendirmeler için gerekli olan veriler derlenmiştir. İkinci aşamada, manyetik ve bölgesel gravite haritaları hazırlanarak çalışma alanındaki tektonik yapıların özellikleri incelenmiş ve olası petrol kapanı belirlenmiştir. Son aşamada ise, elde edilen tüm veriler birlikte yorumlanarak Hasanoğlan bölgesinin petrol ve doğalgaz potansiyeli değerlendirilmiştir. Bölgedeki su kaynaklarından alınan su numunelerinde yapılan TPH (Toplam Petrol Hidrokarbonları) analizlerinde, n-alkan hidrokarbonlar tespit edilmiştir. Su numunelerindeki n-alkanların tamamı, ham petrol (petrojenik) hidrokarbonlardır. Olgun petrol hidrokarbonları içeren ve iyotça zengin suların varlığı nedeniyle, bölge yüksek petrol ve doğalgaz potansiyeline sahiptir. |
| 17. | Donma-çözülmeye tabi tutulan farklı oranlarda obsidiyen (volkanik cam) katkı maddesi ile güçlendirilmiş taneli zeminlerin performansı Performance of granular soils reinforced with obsidian (volcanic glass) additives in different proportions subjected to freeze-thaw Necmi Yarbaşıdoi: 10.5505/pajes.2019.39049 Sayfalar 764 - 767 Zeminlerin zayıf mühendislik özelliklerini artırmak için doğal malzemelerin kullanımı günümüzde daha yaygın hale gelmiştir. Bu durumun temel sebeplerini ekonomi, sürdürülebilirlik ve çevresel etki oluşturmaktadır. Bu çalışmada özellikle, Doğu Anadolu Bölgesinde yayılım gösteren volkanik bir kayaç olan obsidiyenin (volkanik cam) özellikle taneli zeminlerin iyileştirilmesi ve donma-çözülme olaylarının sıkça yaşandığı bölgelerdeki mühendislik yapılarının temel ve alt temel uygulamalarında kullanılabilirliğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Taneli zemine, %5, %10 ve %15 oranlarında öğütülmüş obsidiyen ilave edilerek elde edilen numunelerin donma-çözülme öncesi ve sonrası serbest basınç mukavemetleri belirlenmiştir. Deneyler standart proktor enerjisi altında sıkıştırılması ile hazırlanan taneli zemin numuneleri üzerinden yürütülmüştür. En yüksek serbest basınç mukavemetin elde edildiği 28 günlük kür sonunda, taneli zemin+%5 Obsidiyen karışımı, ana malzeme olan taneli zemin ile karşılaştırıldığında donma-çözülme öncesi %63.50, donma-çözülme sonrası ise %52.62 oranında mukavemet artışı meydana gelmiştir. Sonuç olarak, en yüksek mukavemet artışlarının elde edildiği taneli zemin+5% obsidiyen karışımının özellikle soğuk iklim bölgelerinde kullanılabileceği kanaatine varılmıştır. |
| 18. | Ankara Çevresi İçin Arias Şiddetinin İncelenmesi Investigation of Arias Intensity for Ankara and Surroundings Koray Ulamışdoi: 10.5505/pajes.2018.07992 Sayfalar 768 - 774 Kuvvetli yer hareketi incelemelerinde genlik, en büyük yatay yer ivmesi ile spektral parametreler sismik açıdan tehlikeli alanlarda yapı dizaynında kullanılan temel bileşenlerdir. Bu çalışmada, bir çok aktif fayın kesişme noktasında yer alan Ankara çevresindeki ivme kayıtları derlenerek, sıvılaşma ve sismik şev duraylılığında da kullanılan Arias şiddetinin değişimi incelenmiştir. Büyüklüğü 4.0’den büyük olan deprem kayıtları incelenerek, özellikle odak noktası Ankara şehir merkezine en yakın olan 27 Aralık 2007 Bala depremi kayıtları dikkate alınmıştır. Bu depremin ana şoku Ankara ilinin batısında, yeni yerleşimlerin bulunduğu yerlerde yoğun şekilde hissedilmiştir. Ayrıca; Afyon-Dinar (1995) ile Çay (2002) depremleri, Düzce (12 Kasım 1999) depremi, Çankırı-Orta (2002) depremi ve Eskişehir’ de 2014 ve 2015 yıllarında kaydedilmiş olan iki adet deprem incelenerek çalışmanın kapsamına alınmıştır. Kuvvetli yer hareketi incelemelerinde, özellikle depremin toplam süresi ve frekans içeriğinin dikkate alındığı Arias şiddetinin kayıtçılardaki zamana bağlı değişimi hesaplanarak enerji boşalım süreleri belirlenmiştir. Kaya ve zemin için geliştirilen eşitliklerin farklı fay türlerine göre gerilme azaltma değerleri de değerlendirilerek, Ankara ve yakın çevresi için dizayn Arias şiddeti belirlenmiştir. Ankara’ya 50 km ve 100 km mesafede oluşacak bir depremde en yüksek Arias şiddeti 0.2 m/s ve 0.1 m/s elde edilmiştir. Elde edilen değerlerin sıvılaşma ve sismik şev duraylılığı çalışmalarında kullanılması için daha detaylı çalışmalar yapılmalıdır. |
| 19. | Orta Anadolu'da kabuğa ait sismik P ve S dalga hızı yapısının belirlenmesi Determination of seismic P and S wave velocity structure of crust in central Anatolia İbrahim Hakan Demirsıkan, Şakir Şahin, Erdinç Öksümdoi: 10.5505/pajes.2018.45548 Sayfalar 775 - 784 Bu çalışmada, Orta Anadolu’da yerel depremlerin varış zamanlarından hareketle Poisson oranı Tomografisi metodu kullanılarak üç boyutlu (3-B) hız yapısını belirlenmiştir. Bu çerçevede, toplam 27.141 adet depreme ait 109.740 adet P dalgası ve 102.934 adet S dalgası varış zamanı verisi kullanılmıştır. Depremler Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’ne (KRDAE) bağlı Ulusal Pasif Hareket Sismik Ağı’na bağlı istasyonlar tarafından kaydedilmiştir. İnceleme alanında bulunan deprem istasyonları ve deprem merkez üssü dağılımı, elde edilen Vp ve Vs hız dağılımının 40 km’ye kadar güvenilir sonuç verdiğini göstermektedir. Dama tahtası (Checkerboard) çözünürlük testi ve ışın yolu dağılımları bu durumu doğrulamaktadır. Tomografik sonuçlar, Orta Anadolu’da kabuk ve üst mantoda yanal heterojenliklerin varlığına işaret etmektedir. Depremlerin bölgedeki karmaşık tektonik ve jeolojik yapıdan dolayı genel olarak sismik hızın düştüğü alanlarda oluştuğu dikkati çekmektedir. Düşük veya yüksek hız değerlerine sahip olan tüm bölgelerin gerilme enerjisi birikimi için potansiyel alanlar olduğunu görülmektedir. Elde edilen Vp ve Vs modelleri, Orta Anadolu'daki mevcut sismotektonik yapıyı net bir şekilde ortaya koymaktadır. |
| 20. | Elazığ ili ve çevresinin çizgisel yapılarının gravite verisine sınır analizi teknikleri uygulanarak belirlenmesi Determination of linear features of Elazığ province and surrounding by applying boundary analyzing techniques to gravity data Fatma Figen Altınoğludoi: 10.5505/pajes.2018.50469 Sayfalar 785 - 793 Gömülü yeraltı yapılarının yerlerinin ve sınırlarının belirlenmesi, yerbilimlerinde önemli bir problemdir. Sınır belirleme yöntemleri olarak bilinen birçok süzgeç, potansiyel alan verileri uygulamalarında kullanılmaktadır. Bu çalışmada, önce yapay olarak oluşturulan yeraltı modeline süzgeçler uygulanmıştır. Elde edilen sonuçların yorumlanmasıyla, yöntemlerin becerisi tartışılmıştır. Gerçek arazi verisi uygulamasında, Doğu Anadolu bölgesinde yer alan, Elazığ ili ve çevresini içine alan bölgenin, Bouguer gravite anomali verisine sınır belirleme yöntemlerinin uygulanmasıyla, bölgedeki ana faylar ve fay sistemleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bölgenin hakim tektonik yapıları olan Doğu Anadolu fayı ve Güney Doğu Anadolu fayı başarılı bir şekilde belirlenmiştir. Bunun yanında çalışma alanının kuzey kesiminde Elazığ ili ve Elazığ-Pertek-Akpazar arasında yaklaşık D-B ve GB-KD uzanımlı çizgisellikler belirlenmiştir. |