E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 9 (3)
Cilt: 9  Sayı: 3 - 2003
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - III

2.
OSTEMPERLENMİŞ KÜRESEL GRAFİTLİ DÖKME DEMİRİN VAGON TEKERLERİNE UYGULANMASI
APPLICATION OF AUSTEMPERED DUCTILE IRON TO RAIL WHEEL SETS
Sacit DÜNDAR
Sayfalar 283 - 287
Ostemperlenmiş küresel grafitli dökme demirin asiküler ferrit ve karbonca zenginleşmiş ostenitin bir kompoziti olarak tanımlanan bir mikroyapısı vardır. Karbonca zengin ostenitin gerilim altında martensite dönüşebilmesi sonucunda dışı sert, içi tok bir malzeme elde edilir. Bu özellikler vagon tekeri üretimi için alternatif bir malzemeyi ortaya çıkarmaktadır.
Austempered Ductile Iron (ADI) is made up of a composite structure of acicular ferrite and carbon-enriched austenite. The transformation of austenite to martensite under certain stress levels results in a material with a hard rim and a tough internal structure. These properties makes it an alternate material for the production of railcar wheelsets.

3.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ-YENİŞEHİR (ERZURUM) YERLEŞİM ALANI ZEMİNİ GEOTEKNİK ÖZELLİKLERİ
GEOTECHNICAL PROPERTIES OF THE SOIL IN THE ATATÜRK UNIVERSITYYENİŞHEHİR (ERZURUM) URBAN AREA
Necmi YARBAŞI, M. Salih BAYRAKTUTAN, Azer KADİROV
Sayfalar 289 - 298
Erzurum ikinci derece deprem bölgesinde yer alması ve şehrin büyük bölümünün aktif faylar tarafından kesilen alüvyon yelpazeler üzerinde gelişmiş olması nedeniyle, deprem tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu çalışma ile olasıbüyük bir depremde hasarın en aza indirilmesi amaçlanmıştır. İnceleme alanında zemin türü, iç yapısı, fiziksel ve mekanik özellikleri farklı dokuz geoteknik birim haritalanmıştır. Her birimden alınan örneklerde granülometri, kıvam limitleri, geçirgenlik, kompaksiyon ve kesme dayanımı gibi testler uygulanmıştır. Mekanik verilere ek olarak üç büyük zemin türünün jeolojik özellikleri, çökelim birimlerinin düşey ve yataydaki değişimleri incelenmiştir. Jeo-Mühendislik özelliklerin dağılımına bağlı olarak sahanın sığ geoteknik haritası hazırlanmıştır.
Erzurum is under seismic hazard, due to its location on the second-degree seismic zone and development of the city on alluvial fan deposits, which are cut and deformed by active faults. This work is performed to minimise the seismic hazard by a major possible earthquake. Nine geotechnical units have been identified each with different kinds of soil, geological structure, physical and mechanical properties. Samples collected from various points in each unit are tested for granulometry, atterberg limits, permeability, compaction and shear strength. In addition to the mechanical properties; geological features, vertical and lateral variations in physical properties of the depositional units are investigated. Shallow geotechnical zoning map of the research area was prepared depending on the geo-engineering properties.

4.
BURULMA MOMENTİ ETKİSİ ALTINDAKİ METAL-MATRİS KOMPOZİT MALZEMEDE GERİLME ANALİZİ
STRESS ANALYSIS OF THE METAL-MATRIX COMPOSITE MATERIAL UNDER TORSION
Fuat OKUMUŞ
Sayfalar 299 - 303
Bu çalışmada, burulma momenti etkisi altında şekil değiştirmeye zorlanan, dikdörtgen kesitli, dört tabakalı, çapraz takviyeli metal-matris kompozit malzemelerde oluşan gerilmeler incelenmiştir. Problemin çözümünde Elastisite teorisinin analitik çözüm yöntemi ile, homojen ortotropik levhalar için geliştirilen çözüm yöntemleri uygulanmış ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Çalışma, [0/45]s ve [45/0]s şeklinde düzenlenmiş, dört tabakalı, çelik fiber-alüminyum matristen oluşmuş kompozit malzemeler üzerinde gerçekleştirilmiştir. İnceleme sonucunda, burulma etkisi altındaki homojen ortotropik levhalar için geliştirilen çözüm yönteminin, gerekli dönüşümler yapılarak çok tabakalı çapraz takviyeli kompozit malzemelere uyarlanması sonucunda, analitik çözüme göre daha kullanışlı ve pratik bir çözüm yöntemi olduğu görülmüştür.
In this study, stress analysis has been investigated in the metal-matrix composite materials which has rectangular section, four ply and cross-forced. In the solution of the problem, the method of the analytic solution of the elasticity theory and the solution for torsion of homogeneous orthotropic plates has been used and the results of the study has been evaluated and compared to the other. The study has been realised on the composite materials which has four ply laminate and made of steel fiber–aluminium matrix and in both the [0/45]s and the [45/0]s lay –ups. In the results of the study has been demonstrated that the solution for the torsion of homogeneous orthotropic plates is more convenient and practice than the analytic solution by making requirement modifications.

5.
COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ İLE ISPARTA-ANTALYABURDUR KARAYOLUNUN KARA NOKTA ANALİZİ
DETERMINATION OF HAZARODUS LOCATIONS ON ISPARTA-ANTALYABURDUR HIGHWAYS THROUGH GIS
Mustafa KARAŞAHİN, Serdal TERZİ
Sayfalar 305 - 311
Çalışmada, Isparta-Antalya karayolu üzerinde 1996-1999 yılları arasında meydana gelen trafik kaza raporlarıteker teker incelenerek MS Excel programında veri tabanı oluşturulmuştur. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), coğrafi koordinatlara gereksinim duyduğundan, her kaza noktasında GPS ölçümleri gerçekleştirilmiştir. ArcView programı kullanılarak, coğrafi koordinatlar ile veri tabanı birbiri ile ilişkilendirilmiştir. Yapılan sorgulama sonunda trafik kazalarının büyük çoğunluğunun yolun alinyiman kesimlerinde meydana geldiği, gündüz ve açık havalarda trafik kazalarının daha sık meydana geldiği görülmüştür. Ayrıca, özellikle ölümlü kazaların Antalya sınırında yoğunlaştığı görülmüştür.
In the study, a database was developed for traffic accident records of Isparta-Antalya national road between 1996 and 1999 using MS Excel software. Since Geographic Information Systems (GIS) requires spatial coordinates, GPS measurements were carried out on each traffic accident site. A relation was then developed between spatial coordinates and database using ArcView software. After query it was seen that traffic accidents often occurred in the tangent sections of roads and daytime and clear weather conditions. Apart from this, it was seen that fatality accidents became heavily dense around Antalya border.

6.
ÇORUH HİDROLOJİK HAVZASINDA YILLIK YAĞIŞ VERİLERİNİN İSTATİSTİKSEL MODELLEMESİ
STATISTICAL MODELLING OF ANNUAL PRECIPITATION RECORDS IN ÇORUH HYDROLOGIC BASIN
Reşat ACAR
Sayfalar 313 - 317
Hidrolojik bir sistemdeki girdiler rasgele karakterdedir. Bu rasgele karakter, sistemin girdisi olan yağışın rasgele olmasından kaynaklanır.Yağışın rasgele karakteri, belirlenecek bir olasılık dağılım fonksiyonu ile ifade edilmelidir. Olasılık dağılım fonksiyonunun belirlenmesi ile istatistik karar verme kolaylaşmaktadır. Bu çalışmada Çoruh hidrolojik havzasındaki 34 adet yağış gözlem istasyonuna ait yıllık toplam yağış değerlerinin, model olarak en uygun olasılık dağılım fonksiyonları belirlenmiştir. Modelin uygunluğu, hem nonparametrik testler olan Kolmogorov-Smirnov ve Ki-kare testi, hem de grafik yöntemlerle analiz edilmiştir. Bazı istasyonlar en iyi normal dağılıma, bazıları ise en iyi lognormal dağılıma uymuştur. Yağışlı istasyonların bazıları lognormal dağılıma daha iyi uyarken, az yağış alan istasyonlar ise normal dağılıma daha iyi uymuşlardır.
Inputs in a hydrologic system are random characteristics. This randomness is due to precipitation which is random. This randomness of precipitation must be stated with a statistical distribution function. Determining of the probability distribution function will be easy by statistical decision making. In this study, it was determined the best fit probability distribution function of annual precipitation records of Çoruh hydrologic basin. There are 34 raingauge stations distributed fairly uniform in the basin. The best fit of the model investigated both graphically and using Kolmogorov–Smirnov, Chi-Square which are nonparametric tests. While set of the data obtained from some stations have best fitted to normal distribution well, whereas some of them have fitted to lognormal distribution. Some of the rainy stations have fitted to normal distribution, whereas some dry stations have fitted lognormal distribution.

7.
ROTOR-RULMAN SİSTEMLERİNİN TASARIM OPTİMİZASYONU
DESIGN OPTIMIZATION OF ROTOR-BEARING SYSTEMS
Hamit SARUHAN
Sayfalar 319 - 326
Bu makale rotor-rulman sistemlerinin analizi ve optimizasyonunu göz önüne alarak yazarın çalışmaları ile birlikte literatürden kısa bir bilgi sunumu mahiyetinde bir çalışmadır. Çalışmayla, rotor-rulman sistemlerinin optimizasyonu alanında çalışmak isteyen tasarımcıya bir motivasyon ve fikir verme amaç edinilmiştir. Çalışmada genetik algoritmalar methoduyla elde edilen sonuçlar numeric metodla elde edilen sonuçlarla kıyas edilerek genetik algoritmaların kabiliyeti gösterilmiştir. Genetik algoritmalar tabii seleksiyon (seçim) tekniğini kullanarak tanımlanan sınırlar içinde tarama yapan ve genetik fikrine dayalı uygun araştırma teknikleridirler. Günümüzde genetik algoritmalar bir çok alanda kullanılmaktadır.
This paper presents a brief study of the information from the published literature and author’s works regarding rotor-bearing systems analysis with respect to optimization. The main goal of this work is to motivate and give an idea to designers who are willing to deal with optimization of rotor-bearing sytems. The results obtained and presented in this study are to provide a comparison with numerical optimum design methods such as gradientbased method, and to show the potential of genetic algorithms in optimization of rotor-bearing systems. Genetic algorithms have been used as optimization problem solving techniques. They are parameter search procedures based on the idea of natural selection and genetics. These robust methods have increasingly recognized and applied in many applications.

8.
DİKİMDE HATA OLUŞTURAN NEDENLERİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK İSTATİSTİKSEL BİR ARAŞTIRMA
A STATISTICAL INVESTIGATION INTO THE DETERMINING THE CAUSE OF SEAM DEFECTS THAT OCCUR IN THE SEWING OPERATIONS
Önder YÜCEL
Sayfalar 327 - 332
Bu araştırmada, konfeksiyon üretiminde meydana gelen dikim hataları ve bu hataların oluşum nedenleri analiz edilmiştir. Araştırmanın verileri bir konfeksiyon işletmesinden alınmıştır. İşletmenin üç aylık bir periyotta ürettiği 72.945 adet pantolonun dikim hataları pareto analizi tekniğine göre belirlenmiştir. Ayrıca dikim elemanlarının deneyim süreleri ve kumaş ağırlıklarının dikim hatalarına olan etkileri incelenmiştir.
In thıs study, seam defects and ıts causes that occur in the sewing operations had been analyzed. Data of the research had been taken the factory that produces trousers. Seam defects of 72.945 trousers produced in the factory during the three months were determined by using of pareto analysis technique. In addition to it, effects of experimention periot of workers and fabric weights to seam defects had been exeminated.

9.
ENGELLİLER İÇİN OTOBÜSLERE UYGUN ASANSÖR SİSTEMİ TASARIMI
DESIGN OF CITY BUS LIFT FOR THE HANDICAPPEDS
K. Turgut GÜRSEL, Aydın KATIRCIOĞLU
Sayfalar 333 - 341
Gelişen teknolojiye karşın, bedensel engelli insanların sosyal ve ekonomik yaşama katılımları binaların, çevre düzenlemelerinin ve özellikle de toplu ulaşım araçlarının elverişsizliği nedeniyle istenilen hızla gelişememektedir. Konu ile ilgili çalışmaların azlığı nedeniyle, bu çalışma kapsamında bedensel engellilerin arabalarını, standart bir belediye otobüsünde sınırlı değişiklikler yaparak, hidrolik bir sistemle yerden otobüs zemini seviyesine kaldıran ve bu seviyeden tekrar yer düzlemine indiren bir asansör sistemi tasarlanmıştır. Proje oluşturulurken ilk önce standart bir belediye otobüsünün orta kapı boyutlarına göre genel bir konstrüksiyon tasarlanmıştır. Mekanizmaların boyutları belirlendikten sonra, kaldırma sistemi olarak platformu, engelliyi ve arabasını rahatça kaldırabilecek hidrolik bir devre oluşturulmuştur. Daha sonra sistemi oluşturan elemanların konstrüksiyonları kesinleştirilmiş ve bunların mukavemet hesapları yapılarak sistemin tasarımı tamamlanmıştır.
Although the technological developments, the handicappeds do not take part sufficiently in the social and economic life, because buildings, road construction features and means of the transport are not suitable for them. In this study, a lift for handicappeds was designed, that is supposed to be installed to the middle door of city buses. The lift, whose installation should require a few changes at the bus, is driven by a hydraulic system from the street to the level of the bus floor and vice-versa. In the work, at first a construction was developed in accordance with the dimensions of the middle door of a city bus. After determining of dimensions of all elements, a hydraulic mechanism was constructed, that raises the handicapped, its wheelchair and the platform. Furthermore the construction of the elements of the system were determined, and its proofs of strength analysis were indicated

10.
BULANIK AMAÇ PROGRAMLAMA YARDIMI İLE OPTIMUM KAYNAK TAHSİSATI : YÜKSEK EĞİTİM SİSTEMİ UYGULAMASI
IMPLEMENTATION OF OPTIMUM RESOURCE ALLOCATION BY FUZZY GOAL PROGRAMMING : THE CASE OF HIGHER EDUCATION SYSTEM
Mustafa GÜNEŞ, Nurullah UMARUSMAN
Sayfalar 343 - 347
Çok amaçlı karar problemlerinin çözümü için kullanılan Amaç Programlama , enbüyükleme veya enküçükleme maksadı ile kullanılan diğer metodlar arasında daha kapsamlı ve büyük potansiyele sahiptir. Amaç programlamanın esas gayesi, hedeflerin optimizasyonu yerine, hedeflerden sapmaları enküçüklemektir.Charnels tarafından geliştirilen Amaç Programlama, farklı önem seviyelerine sahip birden çok amacın, minumum sapmalarla, aynı anda gerçekleşmesini hedeflemektedir. Bu enküçükleme tekniği, önceliklendirme ve ağırlıklandırma olmak üzere iki kategoride uygulanmaktadır. Bu çalışmada, Bulanık Amaç Programlama tekniği,bir fakültede çalışan personele dağıtılması düşünülen bilgisayar,yazıcı, tarayıcı gibi eğitim araçlarının, bütçe ve makine sayısı kısıtları dikkate alınarak, en iyi tahsisini belirlemek için kullanılmıştır.
The Goal Programming, which is using to solve the multiple objective decision problems, has wide and great potential among other methods targeting maximization or minimization of goals. The main aim of the goal programming is to minimize the biases from each objective, instead of optimization of goals. Goal Programming algorithms, as originally developed by Charnels, attempts to achieve as many of these goals possible by minimizing deviation variables from the goal levels, depending on their relative weights. This minimization process has been forming in two categories, which involves preemptive and weighted techniques. In this study, Fuzzy Goal Programming has used to determine optimum allocation of education equipment such as computer and laptop to the faculty members and officers at different level of positions.

11.
İYONİK KANAL AKTİVASYON VE İNAKTİVASYON KAPILARININ DİNAMİK DAVRANIŞI İÇİN ALTERNATİF DENKLEMLER
ALTERNATIVE EQUATIONS FOR DYNAMIC BEHAVIOR OF IONIC CHANNEL ACTIVATION AND INACTIVATION GATES
Mahmut ÖZER
Sayfalar 349 - 356
Bu makalede, iyonik kanal aktivasyon ve inaktivasyon kapılarının dinamik davranışı için yol ihtimaliyet yöntemine dayalı olarak elde edilen alternatif denklemler sunulmaktadır. Gerilim-kapılı iyonik kanalın dinamik davranışı, geleneksel Hodgkin-Huxley (H-H) matematiksel biçimciliği ile modellenmektedir. Bu modelde kanal iletkenliği, aktivasyon ve inaktivasyon kapılarına göre tanımlanmaktadır. Aktivasyon ve inaktivasyon kapılarının dinamiği, kapı değişkenine ve membran potansiyeline bağlı birinci dereceden diferansiyel denklemlerle modellenmektedir. Bu çalışmada sunulan yeni yaklaşımda, aktivasyon ve inaktivasyon kapısının dinamik davranışı, istatistik fizikte yaygın olarak kullanılan yol ihtimaliyet yöntemi kullanılarak iç enerji ve membran potansiyeline bağlı birinci dereceden diferansiyel denklemlerle modellenmektedir. Yeni model, H-H modelinde açıkça kullanılan zaman sabiti ve sürekli-hal değerlerini de gerektirmemektedir. Sayısal sonuçlar önerilen yöntemin geçerliliğini göstermektedir.
In this paper, alternative equations for dynamics of ionic channel activation and inactivation gates are proposed based on the path probability method. Dynamic behavior of a voltage-gated ionic channel is modeled by the conventional Hodgkin-Huxley (H-H) mathematical formalism. In that model, conductance of the channel is defined in terms of activation and inactivation gates. Dynamics of the activation and inactivation gates is modeled by first-order differential equations dependent on the gate variable and the membrane potential. In the new approach proposed in this study, dynamic behavior of activation and inactivation gates is modeled by a firstorder differential equation dependent on internal energy and membrane potential by using the path probability method which is widely used in statistical physics. The new model doesn’t require the time constant and steadystate values which are used explicitly in the H-H model. The numerical results show validity of the proposed method.

12.
MOTORLU TAŞIT KAVRAMASININ DİNAMİK ANALİZ
DYNAMIC ANALYSIS OF A VEHICLE CLUTCH
Emin GÜLLÜ, Osman KOPMAZ
Sayfalar 357 - 367
Bu çalışma, kapsamlı bir araştırmanın ilk aşaması olarak motorlu taşıtlarda yaygın biçimde kullanılan mekanik kavramalarda hareket ve güç aktarımının dinamiğini incelemeye yönelik bir modelin geliştirilmesini ele almaktadır. Modelde sürücünün debriyaj ve gaz pedalları üzerindeki kontrolü yansıtılabilmektedir. Burada baskı plakasının sabit hız ve ivme ile ilerlemesi halleri incelenmektedir. Ayrıca sürücünün gaz kumandası da belirli bir senaryo ile modele dahil edilmiştir. Kavrama sırasında ve kavrama gerçekleştikten sonra farklı gaz verme halleri ile yük momentinin kavrama süresi ve kavrama sonrası taşıt hızına etkileri incelenmektedir.
In this study as a first step of an ongoing investigation, a dynamic model was developed to analyse motion and power transmission phenomen in mechanical clutches used commonly in motor vehicles . The control of a driver on clutch and speed pedals was reflected in the model. The movement of clutch disk with constant speed and acceleration can be investigated by using the model. In addition, the control of speeding by driver was included to the model via a certain scenario. During clutch engagement and after, the effects of loading torques in different gears on the time of perfect engagement and on the speed of the vehicle were investigated.

13.
OTOMOBİL İÇİNDEKİ HAVA HIZI VE HAREKETLERİNİN ISIL KONFOR ŞARTLARINA ETKİSİNİN İNCELENMESİ
AN INVESTIGATION OF THE EFFECTS OF AIR VELOCITY AND MOVEMENT ON THE THERMAL COMFORT INSIDE AN AUTOMOBILE
Ömer KAYNAKLI, Recep YAMANKARADENİZ
Sayfalar 369 - 377
Bu çalışmada, insan vücudunun çeşitli kısımlarından olan ısı kayıpları, üretilen ter miktarı ve buna bağlı olarak deri ıslaklıkları belirlenmiş ve bunların ısıl konfor şartlarına etkisi incelenmiştir. Vücut üzerindeki hava hızlarının ve giyilen giysilerin ısıl ve buharlaşma dirençlerinin farklılığı göz önünde bulundurularak 16 alt kısma ayrılan insan vücudunun her bir kısmının çevreyle olan ısı ve kütle transferinin simülasyonu yapılmıştır. Kurulan modelin geçerliliği deneysel bir çalışmanın sonuçlarıyla karşılaştırılarak ortaya konduktan sonra ısı transfer katsayısı, duyulur ve gizli ısı kayıpları, deri ıslaklığı ve tahmini memnuniyetsizlik oranı PPD’nin değişimi, farklı hava hızı, sıcaklığı ve giysi grupları için incelenmiştir. Sonuç olarak, hava hızları arttıkça vücut üzerindeki ortalama deri ıslaklıkları azalmaktadır ve ısı transfer katsayıları hava hızı ile arttığından vücuttan çevreye olan duyulur ve gizli ısı kayıpları artmaktadır. Ancak duyulur ısı kaybındaki artış gizli ısı kaybına göre daha fazla olmaktadır. Hava hızlarından en çok etkilenen parametre ise PPD indeksi olmuştur.
In this study, heat loss from various parts of human body, generated sweat mass and skin wetness depends on this are determined and their effect on thermal comfort are investigated. In the model human body is examined as divided into 16 parts and heat and mass transfer from each parts is simulated, as air flow velocity over the surface and thermal and evaporation resistance of clothing are accounted for the model. After checking the validity of the model (in comparison with results as an experimental study) heat transfer coefficients, sensible and latent heat loss, skin wetness and variations of predicted percentage of dissatisfied (PPD) are investigated for various air velocities, air temperatures and clothing groups. It is included that, average skin wetness decreases with increasing air velocity and sensible and latent heat losses increase due to the increase in heat transfer coefficient with increasing air velocity. However increase in sensible heat loss is more than latent heat loss. The most sensitive parameter to the air velocity is PPD.

14.
PAMUK İPLİKLERİNDE İPLİK TÜYLÜLÜĞÜ VE TÜYLÜLÜĞE ETKİ EDEN FAKTÖRLER (KAYNAK TARAMASI)
YARN HAIRINESS ON COTTON YARN AND FACTORS EFFECTING ON HAIRINESS (LITERATURE REWIEW)
Yahya CAN, Erhan KIRTAY
Sayfalar 379 - 385
Son yıllarda iplik tüylülüğü; tüylülük ölçümündeki gelişmeler sayesinde ve iplikten beklentilerin artması sonucu, önemli bir kalite parametresi halini almıştır. Bu çalışmada; öncelikle iplik tüylülüğünün önemi vurgulanmış daha sonra iplik tüylülüğü tanımlanarak, % 100 pamuk ring ipliklerinde tüylülüğe etki eden faktörler ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. İplik tüylülüğü; lif özeliklerinden, iplik özelliklerinden, eğirme prosesindeki parametrelerden ve eğirme prosesinden sonra gelen işlemlerden etkilenmektedir. İplik tüylülüğüne etki eden faktörlerin çokluğu sebebiyle, tüylülük problemi tamamen çözülememektedir.
Yarn hairiness is important quality parameter thanks to novelty of hairiness measurement and increasing of expectation from yarn, in recent years. In this study; firstly the importance of yarn hairiness was stressed after that yarn hairiness is defined and lastly the factors which effect on 100 % cotton ring yarn hairiness were examined in detail. Yarn hairiness is caused by fibre properties, yarn properties, machine parameters in spinning process and operations after spinning process. Hairiness problem could not be solved completely because of the complexity of the factors affecting on it.

15.
ROTOR- YATAK SİSTEMLERİNİN KARARLILIĞI
STABILITY OF ROTOR-BEARING SYSTEMS
Uğur YÜCEL
Sayfalar 387 - 392
Endüstrideki çeşitli uygulamalarda yüksek hızının yanısıra güvenli olarak çalışan dönen rotorlu makinaya ihtiyaç vardır. Bu tür bir makinayı elde etmedeki anahtar faktörün rotor-yatak sisteminin dinamik tepkisini ve kararlılığını doğru tahmin edebilme olduğu geçerliliğini korumaktadır. Bu makale basit analitik modellerle rotor dinamiği kavramının doğasını tanıştırmakta ve açıklamaktadır. İki ucundan sabit yataklarla desteklenen en basit rotor modeli ile başlanarak, daha gerçekçi ve daha detaylı durumlar esnek yatak etkileri de katılarak ele alınmıştır. Bu olguların bilinmesi gerçek turbomakinaların rotorlarını temsil eden karmaşık modellerin davranışını anlamada esastır.
In various industrial applications there is a need for higher speed, yet reliably operating rotating machinery. A key factor in achieving this type of machinery continues to be the ability to accurately predict the dynamic response and stability of a rotor-bearing system. This paper introduces and explains the nature of rotordynamic phenomena from comparatively simple analytic models. Starting with the most simple rotor model that is supported in two rigid bearings at its ends, the more realistic and more involved cases are considered by incorporating the effects of flexible bearings. Knowledge of these phenomena is fundamental to an understanding of the behavior of complex models, which corresponds to the real rotors of turbomachines.

16.
SÜT ÜRÜNLERİNİN DEMİR İLE ZENGİNLEŞTİRİLMESİ
ENRICHMENT OF MILK PRODUCTS WITH IRON
Özer KINIK, Oğuz GÜRSOY, Ramazan GÖKÇE
Sayfalar 393 - 401
Demir kırmızı kan hücrelerinin üretimi ve redoks reaksiyonları gibi pek çok biyolojik fonksiyonu olan bir eser elementtir. Bir çok sağlık sorununa neden olan demir eksikliği dünya nüfusunun % 20’sini etkilemektedir. Bundan dolayı gıdaların demirce zenginleştirilmesi etkili ve son derece önemli bir yaklaşımdır. Bu makalede süt proteinlerinin demir ile interaksiyon mekanizmaları, demir biyoyararlılığına etkili faktörler, gıdaların zenginleştirilmesi için kullanılan demir bileşikleri ve süt ve süt ürünlerinin demir ile zenginleştirilmesi yaklaşımı değerlendirilmektedir.
Iron is a trace element which has several biological functions such as production red blood cells and redox reactions. Iron deficiency may cause many health problems and effects approximately 20 % of the world population. For this reason, enrichment of foods with iron is effective and very important concept. This review will focus on interaction mechanisms of milk proteins with iron, effective factors for iron bioavaliability, iron compounds for food enrichment and enrichment of milk and milk product with iron.

17.
KAPALI TERMOSİFON DÖNGÜSÜNDE AKIŞ VE ISI TRANSFERİNİN TEORİK VE DENEYSEL İNCELENMESİ
EXPERIMENTAL AND NUMERICAL ANALYSIS OF FLOW AND HEAT TRANSFER IN CLOSED THERMOSYPHON LOOP
Tahsin BAŞARAN, Serhan KÜÇÜKA
Sayfalar 403 - 410
Bu çalışmada, dikdörtgen formdaki kapalı döngü bir termosifon üzerine, analitik, sayısal ve deneysel bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Termosifon döngünün düşeyde olan ısıtma ve soğutma bölgelerinde, sabit yüzey sıcaklığı sınır koşulu kullanılarak, dairesel borudaki tam gelişmiş laminer akış için, bir-boyutlu analitik ve iki-boyutlu sayısal çözümleme yapılmıştır. Isı transfer bölgelerinde sabit yüzey sıcaklığı kabulü ile elde edilen bir-boyutlu analitik yaklaşımın, akışı ve ısı transferini belirlemedeki yetersizliği gösterilmiştir. İki-boyutlu yaklaşımda ise, sayısal modelden elde edilen ısı transfer miktarı, akışkan hızı ve sıcaklığı, Reynolds sayısının 310’a kadar olduğu deneysel çalışmalardan elde edilen sonuçlarla uyumludur. Buna karşılık, bu değerin üzerindeki Reynolds sayılarında; deneysel çalışmalar ile sayısal modelden elde edilen sonuçlar; akış içindeki türbülans etkilerinden dolayı, akış hızını ve sıcaklığını belirlemede yeterli değildir. Fakat, sistemde taşınan ısının hesaplanmasında; ikiboyutlu model, sayısal sonuçlarla yeterince uyumludur.
In this study, closed loop rectangular thermosyphon was studied using an analytical, numerical and experimental techniques. One-dimensional analytical and two-dimensional numerical models were solved using uniform surface temperature boundary condition in the vertical heating and cooling sections of the thermosyphon loop for fully developed laminar flow in circular tube. It was shown that the one-dimensional model was inappropriate for estimating the heat transfer and the flow characteristics of the loop at the uniform surface temperature. However, two-dimensional numerical model provides results which are in good agreement with experiments for Reynolds numbers up to 310. At higher values of Reynolds numbers, due to turbulent distortion of the flow, a discrepancy in the calculated and measured velocity as well as temperature values was noted. In calculating the heat transfer rate, however, the two-dimensional model provides meaningful results.

18.
ÜÇGEN YAYILI YÜKE MARUZ ANKASTRE KİRİŞLERDE ELASTİK-PLASTİK GERİLME ANALİZİ
AN ELASTIC-PLASTIC STRESS ANALYSIS IN CANTILEVER BEAMS SUBJECTED TO TRANSVERSE LINEARLY DISTRIBUTED LOAD
Ümran ESENDEMİR, Ayşe ÖNDÜRÜCÜ
Sayfalar 411 - 417
Bu çalışmada üçgen yayılı yüke maruz ankastre bir kiriş için analitik elastik-plastik gerilme analizi yapılmıştır. Örnek malzeme olarak 1045 C çeliği alınmıştır. Elastik-plastik çözümde malzeme tamamen plastik kabul edilmiştir. Akma kriteri olarak izotrop malzemeler için geçerli olan Von-Mises akma teorisi kullanılmıştır. Akmanın kirişin üst ve alt yüzeylerinde serbest uçtan itibaren aynı mesafede başladığı görülmüştür. ?x artık gerilme bileşeni en alt ve en üst yüzeylerde maksimum, x ekseninde sıfırdır. Buna karşılık; xy ? artık gerilme bileşeni alt ve üst yüzeylerde sıfır, x ekseninde maksimumdur. Elde edilen ?x ve xy ? artık gerilme değerleri tablolar halinde verilmiştir.
In this study, an elasto-plastic stress analysis is carried out for a cantilever beam subjected to linearly distributed load. In this solution, 1045 C steel is used. The Von Mises theory is used as a yield criterion. In the elasto-plastic solution, the material is assumed to be perfectly plastic. The yielding begins at the upper and lower surfaces of the beam at the same distances from the free end. The intensity of residual stress component of ?x is maximum at the upper and lower surfaces, however residual stress component of xy? is zero and maximum the upper and lower surfaces and on the x axis of the beam, respectively. The intensity of obtained the residual stress components of ?x and xy ? are given as Tables.

19.
UZAY ÇERÇEVE SİSTEMLERİN İKİNCİ MERTEBE TEORİSİ İLE ÇÖZÜMLENMESİ İÇİN BİR ARDIŞIK YAKLAŞIM YÖNTEMİ
A METHOD FOR THE ANALYSİS OF SPACE FRAMES USİNG SECOND-ORDER THEORY
Turgay ÇOŞGUN
Sayfalar 419 - 426
Bu çalışmada, yapı sistemlerinin; artan yükler altında ikinci mertebe etkileri göz önüne alarak hesaplanması için bir ardışık yaklaşım yöntemi geliştirilmiştir. Geliştirilen ardışık yaklaşım yönteminde, yapı sistemini oluşturan çubuk elemanlarının eksenel kuvvetleri başlangıçta bilinmemesi nedeni ile sistem lineer elastik olarak çözülmektedir. Çözüm ile bulunan normal kuvvetler kullanılarak çubuk rijitlik matrisleri ? fonksiyonları yardımıyla yeniden oluşturulmakta ve yapı tekrar çözülerek çubuk uç kuvvetleri hesaplanmaktadır. Böylece yapı sisteminin çözümünde II. mertebe etkileri hesaba katılabilmektedir.
In this study, a method which analyses structures under increasing loads and second-order theory of structural systems is developed. The displacement method used for programming considers the effects of axial loads on stiffness of the structural elements by using stability functions. At the first stage of the analysis, it is assumed that the frame is completely elastic and the stifness matrix of the frame is determined by taking the axial loads on the element as zero. The iterative analysis, which are carried out under increasing loads will continue until the difference between two successive sets of axial loads is smaller than a specific tolerance.

LookUs & Online Makale