E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 15 (3)
Cilt: 15  Sayı: 3 - 2009
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - III

2.
Atık Kuru Pillerdeki Grafitin Seramik Plastik Çamuruna Katkısı
The Addition of Graphite in Battery Waste to a Ceramic Soft Plastic Body
Kemal KÖSEOĞLU, Salih Uğur BAYÇA
Sayfalar 305 - 308
Bu çalışmada piyasadan toplanan atık kuru pillerdeki grafitin, seramik plastik çamurunda kullanılabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla kuru pilin içindeki grafit çıkarılmıştır. Elde edilen grafit az miktarda su ile karıştırılmış ve plastik çamura katılarak homojen bir şekilde yoğrulmuştur. Hazırlanan plastik çamurdan şekillendirilen parçalar, oda sıcaklığında kurutulmuş ve 900 oC’de pişirilmiştir. Elde edilen bisküvilerin kuru ve pişme küçülmesi, mukavemet ve su emme testleri yapılmıştır.
In this study, graphite which was found in the battery waste was investigated as an addition of ceramic soft plastic body. In this purpose, graphite was taken out from battery waste. This graphite was added to ceramic raw materials and kneaded with some water. Plastic prepared parts were shaped by hand and shaped parts were dried in the ambient temperature. Dried bodies were fired at 900 oC temperature. Drying and fired shrinkage, water absorption and fired strength of these bodies were studied..

3.
Atomize Tozlarda Katılaşma ve Mikroyapısal Karakterizasyon
Solidification and Microstructural Characterization on Atomized Powders
Şadi KARAGÖZ, Rıdvan YAMANOĞLU, Ş. Hakan ATAPEK
Sayfalar 309 - 316
Atomizasyon teknikleri ile üretilen tozların homojen mikroyapı, düşük empürite içeriği ve arzulanan boyut aralığında üretimi gibi sunduğu birçok avantajlar doğrultusunda endüstriyel uygulamalarda kullanımı söz konusudur. Bu çalışmada santrifüj atomizasyonu ile üretilmiş demir ve demir dışı esaslı bazı alaşım tozlarının katılaşması irdelenmiş olup tüm tozların mikroyapısal karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir
Powders produced by atomization techniques are commonly used in many industrial applications due to their many advantages such as homogeneous microstructure, low contamination and production of desired size range. In this study, the solidification of some ferrous and non-ferrous based alloy powders were considered and microstrucural characterization of all powder was carried out.

4.
Bir Taş Kırma Tesisinde Güç Kalitesi Seviyesinin Ölçümü ve Değerlendirilmesi
The Level of Power Quality Measurement and Evaluation in A Stone Crusher Plant
Mustafa ŞEKKELİ, A. Serdar YILMAZ
Sayfalar 317 - 323
Enerji kalitesi günümüzde hem üreticiyi hem de son tüketiciyi çok ilgilendirir hale gelmiştir. Kaliteli elektrik enerjisi kısaca, süreklilik (kesintisiz enerji), sabit frekans ve sabit genliğe sahip sinüzoidal gerilim ile açıklanabilir. Elektrik enerjisinin sinüzoidal formdan uzaklaşması harmonik olarak tanımlanır. Harmonikler enerji kalitesinde çok önemli bir yer tutarlar. Endüstriyel tesislerde özellikle harmoniklerin ve gerilim düşümlerinin sıkça rastlanması, hem tesiste hem de şebekede önemli sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar maliyetleri etkilemektedir. Bu çalışmada bir Taş kırma tesisinde güç kalitesi ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Güç analizörü ile harmonikler ve gerilim düşmeleri ölçülmüştür. Yapılan ölçümlerde tesisin güç kalitesi seviyesinin çok kötü olmadığı görülmüştür. Bununla beraber tesise, harmonik filtreli kompanzasyon sistemi kurulması önerilmektedir.
Both electric utilities and end users of electric power are becoming increasingly concerned about the quality of electric power. Quality of electrical energy in the electrical system that is requested continuous power (uninterrupted power), constant frequency and with constant amplitude can be explained by sinusoidal voltage. Deformation of voltage in the form of sinusoidal waveform is explained as a harmonic. Harmonics are most important factors in decreasing quality of energy in the electrical system. In industrial plants, existence of harmocins and voltage drop, causes serious problems both in plant and network. This problem affects the cost. In this study, a power quality measurements are carried out in stone crusher plant. Harmonics and voltage drop has been measured and evaluated with the power analyzer. In the power quality measurements, harmonic level of the plant is not so bad. However, it is recommended that compensation system with harmonic elimination can be established in plant.

5.
Bulanık Adaptif PI Denetimli Şebeke Etkileşimli Eviricinin Benzetimi
Simulation of Fuzzy Adaptive PI Controlled Grid Interactive Inverter
Necmi ALTIN
Sayfalar 325 - 335
Bu çalışmada gerilim kaynaklı şebeke etkileşimli evirici MATLAB/Simulink’de modellenmiş ve benzetim çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Evirici akım kontrollü olarak tasarlanmış ve evirici akımını şekillendiren anahtarlama sinyallerinin üretilmesi için bulanık-PI denetim tekniği kullanılmıştır. Şebeke etkileşimli evirici bünyesinde şebeke frekanslı transformatör ve LC çıkış filtresi bulunmaktadır. Şebeke frekanslı transformatör, şebeke ile yenilenebilir enerji kaynağı arasında elektriksel izolasyonun sağlanmasında kullanılmış ve LC filtre ile de akım dalga şeklindeki PWM anahtarlamadan kaynaklanan yüksek frekanslı bileşenler süzülmüş, çıkış akım THD’si azaltılmıştır. MATLAB/Simulink benzetim çalışmalarından elde edilen sonuçlar evirici çıkış akımının sinüsoidal dalga şeklinde ve şebeke gerilimi ile aynı faz frekansta olduğu, akım harmoniklerinin de uluslararası standartlarda belirtilen sınırlar dâhilinde olduğu görülmüştür(<5%).
In this study, a voltage source grid interactive inverter is modeled and simulated in MATLAB/Simulink. Inverter is designed as current controlled and a fuzzy-PI current controller used for the generation of switching pattern to shape the inverter output current. The grid interactive inverter consists of a line frequency transformer and a LC type filter. Galvanic isolation between the grid and renewable energy source is obtained by the line frequency transformer and LC filter is employed to filter the high frequency harmonic components in current waveform due to PWM switching and to reduce the output current THD. Results of the MATLAB/Simulink simulation show that inverter output current is in sinusoidal waveform and in phase with line voltage, and current harmonics are in the limits of international standards (<5%).

6.
Darbe Yükü Altındaki Hibrit Kompozit Plakalara Sıcaklığın Etkisi
Temperature Effects on Hybrid Composite Plates Under Impact Loads
Metin SAYER, Numan Behlül BEKTAŞ
Sayfalar 337 - 343
Bu çalışmada, karbon-cam elyaf/epoksi (hibrit) kompozitlerin sıcaklık ve artan darbe enerjisi altındaki darbe davranışları incelenmiştir. Bununla ilgili olarak iki tip tabaka dizilim açısına sahip, 8 tabakalı hibrit kompozit numunelere -20, 0, 20 ve 40 oC sıcaklıklarında, numunelerde delinme meydana gelene kadar darbe enerjisi uygulanmıştır. Hibrit kompozitlerin saplanma ve delinme sınır değerlerinin belirlenmesinde, darbe enerjisi ve absorbe edilen enerji arasındaki ilişkiyi göstermede kullanılan enerji profili diyagramı kullanılmıştır. Bunun yanı sıra, maksimum temas kuvveti (Fmax), toplam çökme (d) ve maksimum temas süresi (t) gibi önemli darbe karakteristiklerinin sıcaklık geçişlerindeki değişimleri de sunulmuştur. Sonuç olarak, cam ve karbon fiberlerin -20 oC’de, diğer sıcaklıklara göre daha çok gevrekleştiği görülmüştür. Buna göre her iki tip hibrit kompozit için -20 oC’de meydana gelen delinme sınırı diğer sıcaklıklara göre en yüksek değerde bulunmuştur.
In this work, impact responses of carbon-glass fiber/epoxy (hybrid) composites were investigated under various temperatures and increasing impact energies. The increasing impact energies were applied to the specimens at various temperatures as -20, 0, 20 and 40 oC until perforation took place of specimens. Those specimens are composed by two types of fiber orientation with eight laminates hybrid composites. An Energy profiling diagram, used for showing the relationship between impact and absorbed energy, has been used to obtain penetration and perforation thresholds of hybrid composites. Beside those, temperature effects on impact characteristics such as maximum contact force (Fmax), total deflection (d) and maximum contact duration (t) were also presented in figures. Finally, glass and carbon fibers exhibited more brittle characteristics at -20 oC according to other temperatures. So, perforation threshold of each hybrid composites at -20 oC was found higher than other temperatures. Keywords : Hybrid composite

7.
A356 Döküm Alaşımında Elektromanyetik Karıştırmanın Mikroyapı ve Mekanik Özelliklere Etkisi
The Effect of Electromagnetic Stirring on the Microstructural and Mechanical Properties of A356 Casting Alloy
Murat ÇOLAK, Ramazan KAYIKCI
Sayfalar 345 - 351
Alüminyum döküm alaşımları, yüksek mukavemet, yüksek korozyon dayanımı, yüksek termal iletkenlik ve düşük yoğunluk gibi üstün özelliklerinden dolayı başta otomotiv olmak üzere birçok endüstriyel alanlarda yaygınca kullanılmaktadır. Ancak gelişen teknolojiyle birlikte alüminyum dökümlerinin kalitesinin artırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Alüminyum dökümlerinin kalitesinin artırılmasına yönelik yeni proses arayışları, son yıllarda yarı katı şekillendirme tekniği gibi üstün mukavemet özellikleri ve düşük maliyet ile ön plana çıkan yeni proseslerin araştırılmasına yol açmıştır. Yarı katı şekillendirme prosesi, çoğunlukla yüksek miktarda Al-Si ötektik fazı içerdikleri için çok iyi akışkanlık ve dökülebilirliğe sahip olan A356 gibi döküm alaşımlarına uygulanır. Bu proseste primer alfa fazının morfolojisi ve tiksotropik özellikteki malzeme üretimi önemli rol oynamaktadır. Tiksotropik özelliğe sahip malzeme üretmek yani katılaşma sırasında dentritik yapının bozulmasını sağlamak için birçok yöntem vardır ve bu yöntemler arasında en etkilisi elektromanyetik karıştırma tekniğidir. Yapılan bu çalışmada hazırlanan deneysel amaçlı elektromanyetik karıştırma düzeneğiyle A356 döküm alaşımına katılaşma esnasında uygulanan farklı şiddetlerdeki karıştırmanın mikroyapı ve mekanik özelliklerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Uygulanan elektromanyetik karıştırmayla dentrit kollarının kırılması ve bu prosesin malzeme özelliklerine etkileri incelenmiştir.
Aluminium casting alloys, having high strength, high corrosion resistance, high thermal conductivity and low density, are widely used in automotive and many other industrial areas. However, to meet new demands from the industry for superior properties the conventional cast aluminium alloys still need further improvements. In recent years, the desire of new processes to improve the properties of aluminium casting alloys resulted in new researches into high performance and low cost processes such as semi solid forming. Semi-solid forming processes are widely used for Al-Si casting alloys having large eutectic proportions, high fluidity and good castability such as the A356 alloy. In this process the morphology of the primary alpha phase and the formation of thixotropic material structure play an important role. There are several techniques for producing thixotropic materials through degenerating the dendrites and the most effective of them is electromagnetic stirring. In this study, the effect of electromagnetic stirring on the microstructural and mechanical properties during solidification of A356 alloy which has been produced with electromagnetic stirring has been investigated.

8.
Eksenel Yüklü Ankastre Çubuğun Davranışının Eleman Bağımsız Galerkin Yöntemiyle Çözülmesi
Modelling of Axially Loaded Cantilever Rod Using Element Free Galerkin Method
Mahmut PEKEDİS, Hasan YILDIZ
Sayfalar 353 - 361
Eleman bağımsız Galerkin yöntemi çeşitli mühendislik sistemlerine uygulanan sayısal çözümleme yöntemlerinden birisidir. Bu çalışmada, bu amaçla lineer elastik, dolu kesitli çubuklar seçilip, değişik yük şartları iki örnek üzerinde incelenmiştir. Problem olarak, f(x)=x ve f(x)=0 [ f(l)=1] eksenel yüklerine maruz bırakılan ankastre çubuklar, bir boyutlu lineer elastik olarak incelenmiştir. Şekil fonksiyonu olarak hareketli en küçük kareler yaklaşımı kullanılmıştır. Şekil fonksiyonları bir ve iki boyutlu çözüm bölgelerine uygulanıp grafik olarak verilmiştir. Bu çalışmada yaklaşık çözüm için araştırmacılar tarafından kullanılıp önerilen eleman bağımsız Galerkin yöntemi yardımıyla hesaplanan yer değiştirme değerleri, analitik çözümle karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak eleman bağımsız Galerkin metodunun bu tür problemlerin çözümünde etkili ve güvenilir bir yöntem olduğu belirlenmiştir.
Element free Galerkin method is one of many numerical methods which was applied to various engineering systems. Therefore, in this study two linear elastic rods having solid cross sections were investigated for different loading conditions. The problem considered in the analysis is one dimensional linear elastic cantilever rods and rods are subjected to axial loads f(x)=x and f(x)=0 [ f(l)=1]. Moving least square approximation was used as shape functions. Shape functions were applied to one and two dimensional solution domains, and plotted. In this paper, axial displacement values obtained by using element free Galerkin method which proposed and used by researchers for approximating the solution were compared with analytical solution. As a result, it was found that element free Galerkin method is an effective and trustworthy numerical solution method.

9.
Elektro Çekim Yöntemi İşlem Parametrelerinin PVA Nanolif Morfolojisine Etkileri
Effect of Process Parameters on Morphology of Electrospun PVA Nanofibers
Yüksel İKİZ
Sayfalar 363 - 369
PVA (polivinilalkol) polimerlerinden farklı konsantrasyon ve vizkozitelerde çözeltiler hazırlanarak elektro çekim yöntemiyle nanolif üretimi gerçekleştirildi. Nanoliflerin SEM mikroskopu ile görüntüleri alınarak morfolojileri üzerinde vizkozite, yüksek voltaj değeri, pipet ucu ile toplama yüzeyi arasındaki mesafenin etkileri araştırıldı. Sonuçlar artan vizkozite, azalan pipet ucu ile toplayıcı arasındaki mesafenin lif çaplarını arttırdığı, artan voltaj değeri ve azalan pipet ucu arasındaki mesafenin lif çap değişkenliğini arttırdığını göstermektedir. Pipet ucu ile toplayıcı arasındaki mesafe azaldıkça çözücünün uçması için gerekli süre azaldığından lifler toplayıcı üzerine kurumadan düşmekte ve henüz ivmelenmesi tamamlanmadığından daha ince liflere ayrılması engellenmektedir. Yapılan ölçümler sonucunda en ince lif çapı 85 nm ve en kalın lif çapı 453 nm olarak bulunmuştur. AFM görüntüleri liflerin dairesel kesite sahip olduğunu göstermektedir.
PVA (poly-vinyl-alcohol) solutions in different concentrations and viscosities were prepared and electrospinned to produce nanofibers. SEM images of nanofibers were taken and effect of process parameters (viscosity, voltage and tip to collector distance) were observed. Results showed that increasing viscosity, decreasing tip to collector distance caused thicker nanofiber diameters. Besides, increasing voltage and decreasing tip to collector distance had impact on fiber uniformity causing higher deviations. Decreasing tip to collector distance shortened flying time of the polymer solution, so evaporation of solvent. As a result nanofibers could not dried and branched to produce thinner fiber diameters. The minimum nanofiber diameter 85 nm and the maximum nanofiber diameter 453 nm were measured. AFM images showed that fibers have cylindirical shape

10.
Ezme ve Geleneksel Bitirme İşlemlerinin Al 6061 Alüminyum Alaşımı Parçaların Yüzey Pürüzlülüğü ve Daireselliği Üzerine Etkisi
The Effects of Burnishing and Conventional Finishing Processes on Surface Roughness and Roundness of the Al 6061 Aluminum Parts
Adnan AKKURT, İsmail OVALI
Sayfalar 371 - 382
Ezme işlemi, sertlikte artış ve optimum yüzey pürüzlülüğü gibi ek avantajlar sağladığı için yüzey bitirme işlemi olarak her geçen gün artarak kullanılmakta ve makine parçalarının performanslarında artan talepleri karşılamada popüler hale gelmektedir. Metal ve alaşımlarının delik işleme yöntemleri olan; matkapla delme, tornada delik işleme, raybalama, delik taşlama, honlama ve ezme yöntemleri İle işlenmeleri sonucunda istenen özelliklerde dairesel yüzeyler elde etmek oldukça güçtür. Bu çalışmada, ezme ve diğer yöntemler ile elde edilen yüzey karakteristiklerinin değerlendirilmesi yapılmıştır. Delik iç yüzeylerinin dairesellikleri Al 6061 alüminyum alaşımı malzemeden hazırlanmış olan numuneler üzerinde incelenmiş ve yöntemler karşılaştırılmıştır. Deneysel sonuçlar; delik daireselliğinin önemsendiği işlemlerde ezme yönteminin tercih edilmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca elde edilen yüzey sertlikleri karşılaştırıldığında Al 6061 alüminyum alaşımı malzeme için ezme yönteminin üstünlüğü ortaya çıkmıştır.
Burnishing is used increasingly as a finishing operation which gives additional advantages such as increased hardness and optimum surface roughness and becoming more popular in satisfying the increasing demands of machine component performance. It is very difficult getting rounded surfaces which are desired where hole machining process (turning, honing, reaming and burnishing). In this study, surface characterizations of getting surface with burnishing and other machining process was evaluated. Especially, inner surface of hole was examined and machining process compared. In the present work, Al 6061 aluminum alloy is selected as work piece material. The experimental results showed that burnishing process must be used where roundness is important. In addition, advantage of burnishing process for Al 6061 aluminum alloy material come out when comparing hardness of hole surface.

11.
Evrimsel Yapı Optimizasyonuna Genel Bir Bakış
General Aspects of Evolutionary Structural Optimization: A Review
Fatih Mehmet ÖZKAL, Habib UYSAL
Sayfalar 383 - 393
Sayısal tabanlı yapısal topoloji optimizasyonu problemlerinin üstesinden gelmek için 1993 yılında Xie ve Steven tarafından evrimsel yapı optimizasyonu (ESO) yöntemi geliştirilmiştir. Yöntem, esasında basit bir temel üzerine oturtulmuş olmasına rağmen günümüze dek birçok araştırmacı tarafından katkı sunulmuştur. Zaman zaman sezgisel olarak tanımlansa da düşük tasarım değerlerine (gerilme, şekil değiştirme enerjisi, v.s.) sahip elemanların tasarım alanından kaldırılması ile çalışan ve nispeten tam gerilmeli duruma sahip şekil ve topolojileri hedefleyen bir algoritmaya sahiptir. Bu işlem, uygun bir tasarım elde edilene dek tekrarlı olarak gerçekleştirilmekte ve işlem sonucunda ulaşılan nihai tasarımın uygulanabilirliğini değerlendirerek gerçekleştirilmektedir. Bu çalışma ile evrimsel yapı optimizasyonu, genel bir bakış açısı ile incelenmekte ve söz konusu yöntemin bugüne dek gelişimi ortaya konmaktadır. Ayrıca söz konusu yöntemin başarısını göstermek için literatürde yer alan iki örnek çalışma da sunulmaktadır.
Evolutionary structural optimization (ESO) method has been presented by Xie and Steven in 1993 to deal with numerical structural topology optimization problems. Although ESO has appeared on a simple foundation, many contributions have been made by many researchers up to now. ESO has an algorithm -sometimes defined as intuitive- which is running by removing the elements that have lower design values (stress, strain energy, i.e.) from the design domain and attaining the shape and topology of a more fully stressed structure. Such a process is carried out repeatedly until an optimum design is achieved and final decision is made by evaluating the applicability of the last design formed after the process. This study is based on the general aspects of ESO to give information about the development and a clear explanation of the ESO procedure. Also two examples that have part in the literature have been presented to demonstrate the capability of this method.

12.
Genetik Algoritma Kullanılarak İleri Beslemeli Bir Sinir Ağında Etkinlik Fonksiyonlarının Belirlenmesi
Determination of Activation Functions in A Feedforward Neural Network by using Genetic Algorithm
Oğuz ÜSTÜN
Sayfalar 395 - 403
Bu çalışmada çok katmanlı ileri besleneli bir sinir ağının tüm katmanlarındaki üyelik fonksiyonları genetik algoritma kullanarak belirlenmiştir. Bir sinir ağının etkinliğini gösteren temel ölçüt aynı sayıda düğüm ve bağlantı ağırlığı ile istenen sonuca daha iyi yaklaşabilmektir. Bu performansı belirleyen en önemli parametrelerden birisi uygun etkinlik fonksiyonlarının seçilmesidir. Klasik sinir ağı tasarımında genellikle bilinen etkinlik fonksiyonlarından birisi seçilerek ağ tasarımı gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada etkinlik fonksiyonları için bir tablo oluşturulmuş ve her bir düğüm için en uygun etkinlik fonksiyonu genetik algoritma ile bu tablodan seçilmiştir. Klasik sabit yapılı bir sinir ağı ile önerilen genetik tabanlı sinir ağının performansının karşılaştırılması için 2 boyutlu regresyon problem kümesi kullanılmıştır. Test sonuçları ortaya konulan yöntemin oldukça yüksek bir yaklaşım kapasitesine sahip olduğunu göstermiştir.
In this study, activation functions of all layers of the multilayered feedforward neural network have been determined by using genetic algorithm. The main criteria that show the efficiency of the neural network is to approximate to the desired output with the same number nodes and connection weights. One of the important parameter to determine this performance is to choose a proper activation function. In the classical neural network designing, a network is designed by choosing one of the generally known activation function. In the presented study, a table has been generated for the activation functions. The ideal activation function for each node has been chosen from this table by using the genetic algorithm. Two dimensional regression problem clusters has been used to compare the performance of the classical static neural network and the genetic algorithm based neural network. Test results reveal that the proposed method has a high level approximation capacity.

13.
Aşırı Konsolide Kil Zeminlerdeki Yanal Yüklü Kazıklar için Limit Durum Moment Fonksiyonları
Limit State Moment Functions for Laterally Loaded Single Piles in Local OC Clay
Gökhan İMANÇLI, Mehmet Rifat KAHYAOĞLU, Gürkan ÖZDEN
Sayfalar 405 - 416
Kazıkların performans düzeyleri genellikle maksimum kazık başı deplasmanı ve maksimum eğilme momenti ile ifade edilir. Kazık performansındaki belirsizlikler; zemin özelliklerindeki bölgesel değişiklikler, yetersiz zemin etüd çalışmaları, zemin parametrelerinin belirlenmesinde farklı deney yöntemlerinden oluşabilecek hatalar ve sinirli hesap modelleri gibi etkenlerden kaynaklanabilmektedir. Bu belirsizlikler, uygulamacı mühendislerin yanal yüklü kazık dizaynı için kullanacakları uygun yöntemi seçebilmesini zorlaştırmaktadır. Bu çalışmada, suya doygun homojen aşırı konsolide yerel bir kil zemindeki serbest başlı kazıkların yanal yükler altında maksimum kazık başı deplasmanı ve maksimum eğilme momenti değerlerini belirlemek için yapılmış olan konvansiyonel, sayısal ve iki ve üç boyutlu sonlu elemanlar analizleri gerçekleştirilmiştir. Yerel kil zeminin plastisite indisi ve aşırı konsolidasyon oranı değerleri sırası ile 35 ve 6.1 dir. Tepki yüzeyi yöntemi ile limit durum fonksiyonları geliştirilirken, servis yükleri altında kazığın üç boyutlu davranışını daha iyi yansıtan üç boyutlu sonlu elemanlar analizi ile kazık rijitliği dikkate alınarak belirlenen maksimum moment değerleri kullanılmıştır.
Performance level of piles is usually expressed with the maximum head deflection and bending moment. Uncertainties in the performance of a pile originates from many factors such as spatial variation of soil properties, inadequate soil investigations, errors taking place in the determination of soil parameters by various testing methods, and limited calculation models. These uncertainties make it difficult for practicing engineers to effectively select the appropriate method when designing laterally loaded piles. In this study, the conventional, numerical, two and three dimensional finite element solutions of free head loading conditions are analyzed for determining the maximum deflection and moment of a laterally loaded single concrete pile in a homogenous fully saturated overconsolidated local cohesive soil. The local clay has PI and OCR values of 35 and 6.1, respectively. While developing limit state functions via response surface method, maximum bending moment data under service load condition computed using 3D finite element analysis, which better represents the three dimensional nature of the soil-structure interaction, was used by considering the pile rigidity.

14.
Mikrodenetleyici Denetimli Televizyon Deney Seti Tasarımı ve Gerçekleştirilmesi
Design and Implementation of a Microcontroller Controlled TV Training Set
Serdar ÇİÇEK, Ersan KABALCI
Sayfalar 417 - 425
Bu çalışmada, teknik ve mesleki eğitim veren fakülteler, yüksekokullar, endüstri meslek liseleri, çıraklık ve yaygın eğitim merkezleri, meslek kursu veren belediyeler ve özel eğitim merkezleri vb. kurumlardaki görüntü sistemleri, televizyon tekniği, televizyon teknik servisliği gibi televizyon sisteminin ve televizyon arıza-onarım-bakım konularının işlendiği derslerde, derslerin pratik uygulama kısmında kullanılmak üzere bir televizyon deney seti tasarlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Bu deney seti ile öğrenciler/ kursiyerler derste edindiği teorik bilgiler ışığında televizyon sistemlerini daha iyi kavrayabilecek, televizyon arızalarını bulma becerisini uygulamalı olarak geliştirebilecektir. Deney setine ek olarak televizyon ile bağlantılı bir ölçüm panosu da gerçekleştirilmiştir. Böylece televizyon üzerinde istenen ölçümler rahatça yapılabilmektedir. Geliştirilen deney setinde, kullanıcının birden fazla hatayı aynı anda gerçekleştirerek hata bulma adımlarını geliştirmesi mümkündür.
In this study, a TV training set has been designed and implemented in order to be practically utilized for TV systems courses and TV fault detection which are applied in vocational and technical schools such as faculties, vocational colleges and high schools, and non-formal training centers. The designed training setwill supply students/trainees to achieve practical experiences to easily detect faults on a TV set. In addition to training set, a measurement panel has been implemented which is connected to TV panel. The additional panel enables user and trainer to obtain desired measurements in a short while. The imlemented training set also enables users to prepare multiple faults in order to complicate troubleshooting steps.

15.
Piritin N2 Atmosferinde Isıl Bozunmasına Su Buharının Etkisi
The Effect of Water Vapor on the Thermal Decomposition of Pyrite in N2 Atmosphere
Nesrin BOYABAT, A.Kadir ÖZER, Samih BAYRAKÇEKEN, M.Şahin GÜLABOĞLU
Sayfalar 427 - 432
Bu çalışmada pirit mineralinin azot atmosferinde ısıl bozunması üzerine su buharının etkisi yatay bir boru fırın içinde incelendi. Deneysel parametreler olarak sıcaklık, zaman ve su buharı konsantrasyonu kullanıldı. Azot/su buharı ortamında elde edilen verilere göre, piritin bozunması üzerine su buharının bozunma hızını arttırdığı gözlemlendi. Bozunma reaksiyonunun, “büzülen çekirdek modeli” ile iyi uyum sağladığı ve farklı hız kontrol basamaklı iki bölgeye ayrıldığı belirlendi. Hız kontrol basamakları, düşük dönüşümlerde akışkan filminden ısı transfer kontrollü, yüksek dönüşümlerde ise kül filminden difüzyon kontrollü olduğu tespit edildi. Bu gaz ve kül filmi mekanizmalarının aktivasyon enerjileri sırası ile 77 ve 81 kJ/mol-1 olarak bulundu.
In this study, the effect of water vapor on the thermal decomposition of pyrite mineral in nitrogen atmosphere has been investigated in a horizontal tube furnace. Temperature, time and water vapor concentration were used as experimental parameters. According to the data obtained at nitrogen/ water vapor environment, it was observed that the water vapor on the decomposition of pyrite increased the decomposition rate. The decomposition reaction is well represented by the “shrinking core” model and can be divided into two regions with different rate controlling step. The rate controlling steps were determined from the heat transfer through the gas film for the low conversions, while it was determined from the mass transfer through product ash layer for the high conversions. The activation energies of this gas and ash film mechanisms were found to be 77 and 81 kJ/mol-1, respectively.

16.
Sıcak Şerit Haddelemede İş Merdane Malzemeleri ve Hadde Merdanesi Döküm Yöntemleri
Work Roll Materials For Hot Strip Milling and Casting Methods of Rolling Roll
Şadi KARAGÖZ, Onur BİRBAŞAR, Alper KAYA
Sayfalar 433 - 439
En etkili üretim proseslerinden biri olan haddelemeyi gerçekleştirmek için kullanılacak malzemelerin seçimi ve bu malzemelerin merdanenin özelliklerine etkisi önemli bir parametredir. Aynı zamanda uygun malzeme ile çeşitli üretim metotlarının kullanılması da bu özellikler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Hangi uygulamalarda ne çeşit bileşimde merdane malzemesine ihtiyaç bulunduğunu anlamak için, haddeleme koşulları ile merdane malzemesi bileşimlerinin ve özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada klasik malzemelerden, son zamanalarda geliştirilen malzemelere kadar olan gelişmenin değerlendirilmesi sunulmuş ve bi-metal merdane üretim teknolojileri irdelenmiştir. Ayrıca deneysel olarak dökümü gerçekleştirilen perlitik ve martenzitik merdane mikroyapıları incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar ile mikroyapı oluşumlarının merdaneden beklenen özellikler üzerine etkileri analiz edilmiştir.
The selection of materials for rolling, which is one of the powerful manufacturing process and the influence of these materials on the roll properties is an important factor. Also, the use of suitable material and various manufacturing technologies affect these characteristics. To understand that which roll grade is needed for which application, the rolling conditions, the roll grades and their properties should be known. In this work the evolution of roll materials from classical materials up to recently developed materials are presented and bimetallic roll technologies are investigated. Furthermore, experimentally cast pearlitic and martensitic roll microstructures were examined. The influence of microstructural phases on the roll properties were analyzed with the results of mechanical and microstructural observations.

17.
Toz Alev Püskürtme Yöntemi Kullanılarak Kaplanan Alüminyum Alaşımının Aşınma ve Sertlik Davranışlarının İncelenmesi
Investigation of the Wear and Hardness Behaviour of Aluminium Alloy Coated Using the Powder Flame Spraying Method
Nurullah KIRATLI, Salih Hakan YETGİN, Tuncay ÇÖĞÜR
Sayfalar 441 - 446
Bu çalışmada; alevle toz püskürtme yöntemi kullanılarak 10Al-Cu alaşımı (RotoTec® 19850) ve 15Cr7Fe-Ni alaşım (RotoTec® 19985) tozları ile kaplanan Al5754 (Etial 53) alüminyum alaşımının aşınma davranışları incelenmiştir. Ana malzeme ve kaplama malzemeleri arasında termal genleşmeleri önlemek için Ni-Al RotoTec® 51000 esaslı ara bağlayıcı malzeme olarak kullanılmıştır. Aşınma testleri pim-on-disk sisteminde gerçekleştirilmiştir. Karşı aşındırıcı olarak 800 gridlik SiC zımpara kullanılmıştır. Kaplamaların aşınma testleri oda sıcaklığında, 0.35 ve 0.70MPa basınç altında ve 1.0m/s kayma hızında yapılmıştır. Kaplama numunelerini karakterize etmek için optik mikroskop incelemeleri yapılmıştır. Deneyler sonucunda her iki kaplama malzemesinin de aşınma davranışını geliştirdiği belirlenmiştir.
In this study, the wear behavior of aluminum alloy AL 5754 ( Etial 53) coated with powders of 10Al-Cu alloy (RotoTec® 19850) and 15Cr7Fe-Ni alloy (RotoTec® 19985) using powder flame spraying method has been investigated. To avoid thermal expansions between substrate and coating materials, Ni-Al RotoTec® 51000 was used as binding material. The wear test was performed on a pin-on-disc test apparatus. As an abrasive material, a SiC, 800 sandpaper was used. The wear tests of coated materials were carried out at room temperature and at 1.0m/s sliding speed with 0.35 and 0.70MPa pressures. To characterize coated specimens, they have been examined with optical microscope. As a result, it is found that the both coating materials have improved wear resistance.

18.
Trabzon-Taşönü Malzeme Ocağındaki Killerin Mühendislik Özellikleri
The Engineering Properties of Clays in Trabzon Taşönü Quarry
Nurcihan CERYAN, Ayhan KESİMAL, Ali AYDIN
Sayfalar 447 - 456
Doğu Karadeniz Bölgesinin en büyük çimento hammadde ocağı olan Taşönü Kireçtaşı Ocağında (Araklı-Trabzon) 2005-2006 tarihleri arasında üç ayrı düzlemsel yenilme gelişmiştir. Değişik fasiyeslerdeki kireçtaşlarından oluşan Kireçhane formasyonunda açılmış olan ocakta gelişen bu heyelanlar sonucunda malzeme alımı büyük miktarda azalmıştır. Heyelanların kayma düzlemleri kalınlığı 15-110 cm arasında değişen killi seviyelerdir. Bu nedenle söz konusu killerin jeomekanik ve jeofizik özellikleri incelenmiştir. Killi seviyelerden alınan örnekler yüksek plastisiteli kil (CH) grubuna girmektedir. Bu örneklerdeki kil minerallerinin yaklaşık % 85-90’ı montmorillonit ve % 10-15’i ise illitdir. Bu alandaki kil çeşitliliğini ortaya koymada yararlanılan hacim manyetik süseptibilite ölçüleri 129-163x10-6 cgs aralığında değişmektedir. Bu değerler kil içindeki ağır metal kirlilik oranları ile irdelenmiş ve özellikle demir oksit (% 3.6-6.8) oranlarının değişimine bağlı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada, killi seviyeler ve dolgu malzemesi için elde edilen indeks ve makaslama dayanım değerleri ocaktaki açılacak kazı şevlerinin duraylılığının araştırılmasında kullanılabilir.
Taşönü limestone quarry located south of Araklı in Trabzon is the largest cement raw materials field in the Eastern Black Sea region. The quarry is run in the Kireçhane Formation composed of limestone with various facies. However, it has been encountered three separate planar failures occurred between 2005 and 2006. Due to the failures, the amount of raw material production from the quarry has been gradually decreased. These failures occurred on clayey layers varying between 15 and 110 centimeter thicknesses. Therefore, the relevant clayey layers were examined in terms of geochmechanical and geophysical properties. The samples collected from the clayey layers are classified as high plasticity clay (CH) in accordance with the Unified Soil Classification System. Clay samples consist of 85 to 90 % montmorillonite and 10 to 15 % illite. The measurement of volumetric magnetic susceptibility used in the diversity of clay varies in the range 129-163x10-6 cgs. These values have been analyzed with respect to the heavy metal pollution ratio of the clay and especially iron oxide depending on 3.6 to 6.8 % rates was the result. In this study, index and shearing strength values obtained from clayey level and filling material may be use for the investigation of the stability of quarry slopes during excavation.

LookUs & Online Makale