E-ISSN: 2587-0351 | ISSN: 1300-2694
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi - Pamukkale Univ Muh Bilim Derg: 24 (2)
Cilt: 24  Sayı: 2 - 2018
KAPAK - İÇİNDEKİLER
1.
Kapak-İçindekiler
Cover-Contents
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi
Sayfalar I - VI

2.
Evrimsel algoritma performanslarının güç akışı analizinde karşılaştırılması
Comparison of the evolutionary algorithm's performances on power flow analysis
Yiğit Çağatay Kuyu, Nergis Erdem, Fahri Vatansever, Güneş Yılmaz
doi: 10.5505/pajes.2016.89266  Sayfalar 167 - 172
Enerji sistemlerinde güç akışı, önemli problemlerden biridir. Bu problemin çözümü için farklı klasik çözümleme yöntemlerinden faydalanılmaktadır. Ancak sistemdeki jeneratörlerin güç üretme limitleri, valf yükleme etkileri gibi parametreler güç akışı probleminin ilgili yollarla çözümünü zorlaştırmaktadır. Bu durumda evrimsel algoritmalarla en uygun çözümleri gerçekleştirmek mümkün olabilmektedir. Gerçekleştirilen çalışmada optimal güç akışı problemlerinin çözümü, iki farklı durumda 30 baralı IEEE test sisteminde güncel evrimsel algoritmalar ile eşit başlangıç şartlarıyla karşılaştırmalı olarak gerçekleştirilmiş ve ilgili algoritmaların performans değerlendirmeleri yapılmıştır. Algoritmaların enerji kazanımları elde edilmiş; optimizasyon sonucunda elde edilen en iyi, en kötü ve ortalama değerleri hesaplanmış; yakınsama analizleri karşılaştırmalı olarak gerçekleştirilmiştir. Böylece optimal güç akışı probleminin çözümünde evrimsel algoritmaların etkinlik ve verimlilikleri açıkça ortaya konulmuştur.
Power flow in energy systems is one of the major problems. Several classical analysis methods are utilized for solving this problem. However, power generation limits, valve loading effects of units also makes the power flow problem become much harder to solve in the system. In this case, it is possible to achieve the most appropriate solutions with evolutionary algorithms. In this study, optimal power flow problems are solved under same beginning conditions, comprehensively performed with evolutionary algorithms which are recently used and associated algorithm performance is analyzed in IEEE 30-bus test system for two cases. Energy gains of algorithms are obtained; the best, worst and mean values found from optimization are evaluated; convergence analyses are performed comparatively. Thus the effectiveness and efficiency of evolutionary algorithms are clearly demonstrated on solution of optimal power flow problems.

3.
Steganografi ve şifreleme kullanılarak çoklu biyometrik sistemlerle kimlik doğrulama için güvenli veri iletimi
Secure data transmission for multibiometric identity verification systems using steganography and encryption
Mehmet Kıllıoğlu, Murat Taşkıran, Nihan Kahraman
doi: 10.5505/pajes.2016.39225  Sayfalar 173 - 179
Son yıllarda biyometrik sistemlerin günlük hayatımızda yaygınlaşması ile birlikte biyometrik verilerin güvenli bir şekilde gönderilmesi ve kullanıcı dışında herhangi bir şahıs tarafından ele geçirilememesi amacıyla biyometrik veri güvenliği üzerindeki çalışmalar hızla artmaktadır. Bu çalışmada şifreleme yöntemlerinden olan Gelişmiş Şifreleme Standardı (Advanced Encryption Standad, AES) ve RSA (Rivest, Shamir, Adleman) algoritması kullanılarak biyometrik veri güvenliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Öncelikle güvenliği sağlanacak olan biyometrik veri olarak parmak izi görüntüsü elde edilmiştir. Elde edilen parmak izi görüntüsünde morfolojik işlemler kullanılarak resim arka planındaki gürültüler temizlenmiştir. Arka plandaki gürültüsü temizlenmiş olan parmak izi resmine inceltme işlemi uygulanarak ikinci derece özellik vektörü (çatal ve uç noktaları) elde edilebilecek hale getirilmiştir. Parmak izi görüntüsünde merkez bölgeye yakın yerler ilgili alan olarak tespit edilmiş (Region of Interest, ROI), bu bölgedeki çatal ve uç noktalarının hem ‘x’ ve ‘y’ eksenindeki konumları hem de çatallar için üç adet, uç noktaları için bir adet açı değerleri özellik vektörü olarak belirlenmiştir. Elde edilen her değer 16 bitlik tabana çevrilip, 128 bitlik bloklar halinde AES ile şifrelenmiştir. Elde edilen değerler termal görüntünün kırmızı katmanında en düşük değerlikli bitlerine gömülmüştür. Termal görüntünün hangi piksellerin değiştirileceği ise yeşil katmandaki adresleme için kullanılan bilgi ile belirlenmiştir. Alıcı tarafın termal resimdeki biyometrik verileri elde edebilmesi için AES’de kullanılan ilk anahtar RSA algoritması ile şifrelenerek alıcı tarafa iletilmiştir. Son olarak termal görüntüye gömülen biyometrik verinin orijinal resimde meydana getirdiği değişimi ile ilgili analizler yapılmıştır.
Effort on biometric data security in recent years in order to secure the transmission of biometric data along with the spread of biometric systems and can not be seized by any person other than the user is increasing rapidly. In this work, Advanced Encryption Standard (AES) and RSA (Rivest, Shamir, Adleman) algorithms were intended to ensure the security of biometric data using the algorithm. First fingerprint biometric data to be provided as security image is obtained. The noise in background of the resulting fingerprint image has been cleared using morphological operations. Thinning is applied to fingerprint image that background noise is cleared and the secondary feature vectors (minutiae points such as bifurcations and ridge endings) has obtained. The region of interest near the center of the fingerprint image is determined as the area of interest (ROI), the positions of the bifurcation and the ridge endings in this region along the x and y axes, as well as three angles for the bifurcation and one for the ridge endings in feature vectors. Each vector element has converted to 16 bit and then encoded by 128 bits blocks using AES. These encoded bits were embedded to least significant bits of red layer of the thermal image. Which pixels of the thermal image are to be replaced is determined by the information used for addressing in the green layer. In order to to obtain biometric data on the thermal image by the receiver side, the first used AES key was transmitted to the receiving side encrypted with RSA algorithm. Finally, original thermal image and biometric data embedded thermal image using steganography are compared by analyses.

4.
Mobil araçlarda Türkçe konuşma tanıma için yeni bir veri tabanı ve bu veri tabanı ile elde edilen ilk konuşma tanıma sonuçları
A new database for Turkish speech recognition on mobile devices and initial speech recognition results using the database
Osman Buyuk
doi: 10.5505/pajes.2016.43765  Sayfalar 180 - 184
Konuşma tanıma teknolojisi konuşmanın otomatik olarak metne dönüştürülmesini sağlamaktadır. Bu konuda yapılmış önceki çalışmalar, teknolojinin belli bir olgunluğa ulaşmasını ve pek çok farklı alanda kullanılmasını sağlamıştır. Son zamanlarda akıllı telefon, tablet gibi mobil uygulamaların kullanımında görülen hızlı artış konuşma tanıma teknolojisinin mobil platformlara uyarlanmasını önemli hale getirmiştir. Bu çalışmada mobil platformlar için yüksek başarım ile çalışan Türkçe bir konuşma tanıma sisteminin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla farklı akıllı telefonlardan alınmış kayıtlardan oluşan yeni bir ses veri tabanı oluşturulmuştur. Sistemin performansı üç farklı konuşma tanıma uygulaması kullanılarak ölçülmüştür. i) Televizyon kumanda uygulaması, ii) Sesli mesaj uygulaması, iii) Genel metin yazdırma uygulaması. Yaptığımız testlerde tanıma performansının televizyon kumanda uygulaması için %95’in üzerinde olduğu görülmüştür. Sesli mesaj ve genel metin yazdırma uygulamalarında yaklaşık %40 ve %60 başarım oranları elde edilmiştir.
The aim of speech recognition is to recognize human speech and convert it to written text. Past works in speech recognition technology leaded to significant improvements and this ensured the use of the technology in various practical applications. Recently, the demand for mobile applications has significantly increased when the smart phones and tablets have been introduced to the market. As a result, the adaptation of speech recognition to mobile devices has been an important issue since the technology has many applications in these devices. In this study, we aim to develop a Turkish speech recognition system for mobile devices. For this purpose, we collected a new database that includes recordings from various different speakers and smart phones. The performance of this system is tested using three speech recognition applications; i) Television control ii) Short message iii) General text dictation. In the experiments, we achieved 95% recognition performance in the grammar based television control application. The performance in short message and general text dictation applications are approximately %40 and %60, respectively.

5.
Farklı çıkarım yöntemlerine sahip bulanık mantık denetleyicileri kullanarak kalıcı mıknatıslı senkron motorun hız denetimi
Speed control of permanent magnet synchronous motor by using fuzzy logic controllers having different inference methods
İbrahim Alışkan, Sinan Ünsal
doi: 10.5505/pajes.2016.43788  Sayfalar 185 - 191
Bulanık mantık, model belirsizliğine sahip, zamanla değişen ve doğrusal olmayan sistemlerin kontrolünde kullanılan bir yapay zekâ kontrol yöntemidir. Alternatif akım motorlarının yapılarında matematiksel modeli tam olarak belirlenemeyen ve doğrusal olmayan sistem dinamikleri bulunmaktadır. Bundan dolayı, bu motorlarının kontrolünde bulanık mantık denetleyiciler yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada, alternatif akım motorlarından birisi olan kalıcı mıknatıslı senkron motorun bulanık mantık ile hız denetimi yapılmıştır. Tasarlanan bulanık mantık denetleyicilerin giriş ve çıkış üyelik fonksiyonları, kural tabanlı çıkarım mekanizmaları ve durulaştırma işlemleri dahil tüm aşamaları yazılımsal olarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan çalışmalarda, Mamdani, Larsen ve Tsukamoto çıkarım yöntemlerinin kullanıldığı bulanık mantık denetleyicilerin farklı çalışma koşulları altındaki performansları karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, Larsen ve Tsukamoto çıkarım yöntemlerinin daha iyi performans sergilediği görülmüştür.
Fuzzy logic is an artificial intelligence control method that is used for controlling time variant and nonlinear systems having model uncertainty. Alternative current motors contain unidentified and nonlinear system dynamics in their structures. Therefore, fuzzy logic controllers have been widely used in controlling of these motors. In this study, permanent magnet synchronous motor that is one of the alternative current motors has been controlled with fuzzy logic controllers. Input and output membership functions, rule based inference mechanisms and defuzzification processes have been realized in the designed controllers. Simulation results that are obtained under different load and speed operating conditions have been analyzed in the studies. Then performances of Mamdani, Larsen and Tsukamoto fuzzy inference methods have been compared. When the obtained results have been evaluated, It’s been seen that Larsen and Tsukamoto fuzzy inference methods have better performance.

6.
Doğrudan dizili kod bölmeli çoklu erişim iletişim sistemlerinin Weibull sönümlü kanallardaki resim iletim başarımları
Image transmission performance of direct sequence code division multiple access communication systems in Weibull fading channels
Yasin Kabalcı
doi: 10.5505/pajes.2017.09815  Sayfalar 192 - 197
Yer ve zamandan bağımsız iletişim kurma talebi günümüzün vazgeçilmez ihtiyaçlardan birisi haline gelmiştir. Kullanılan mevcut iletişim sistemleri değerlendirildiğinde, sağladığı avantajlar nedeniyle çok büyük ölçüde kablosuz sistemlerin tercih edildiği görülmektedir. Doğrudan dizili kod bölmeli çoklu erişim (DD-KBÇE) iletişim sistemlerinin Weibull sönümlü kanallar üzerinden resim iletim başarımları literatürde ilk kez bu çalışmada araştırılmıştır. Weibull sönümlü kanal modeli bina içi ve bina dışı ortamlarda çok yollu yayılıma sahip sönümlemeli kanalların tanımlanabilmesi için önerilmiş uygun bir kanal modelidir. İletişim sisteminin analizinin sağlanabilmesi için Walsh-Hadamard yayma kodlarını kullanan bir DD-KBÇE sistemi tasarımı gerçekleştirilmiştir. Başarım analizleri hem farklı kullanıcı sayıları için hem de farklı kanal parametreleri için gerçekleştirilerek kapsamlı analizler sunulmuştur.
Requirement of place and time independent communication has become one of the indispensable necessities of today. When the utilized communication systems are considered, it is shown that wireless communication systems are greatly preferred owing to presented advantages. Image transmission performances of the direct-sequence code division multiple access (DS-CDMA) systems over Weibull fading channels are examined for the first time in this study. The Weibull fading channel model is an appropriate channel model to characterize multipath fading channels for both indoor and outdoor environments. In order to analyze the communication system, design of a DS-CDMA communication system that utilizes the Walsh-Hadamard spreading codes are conducted. Detailed performance analyses are presented for both different user numbers and various channel parameters.

7.
LiDAR sensörünün hiperspektral verilerden gölgelik alan çıkarımı başarımına etkisi
Effect of LiDAR sensor on the success of shadow detection from hyperspectral data
Seniha Esen Yüksel, Mustafa Boyacı
doi: 10.5505/pajes.2016.13281  Sayfalar 198 - 204
Hiperspektral görüntülerin analiziyle, tek bir pikselden o pikseldeki materyalin ne olduğu anlaşılabilmektedir. Bu özelliğiyle hiperspektral görüntüleme, yeryüzünün uzaktan algılanmasını gerektiren jeoloji, zirai ve askeri alanlarda, özellikle sınıflandırma ve hedef tespiti uygulamalarında tercih edilen bir yöntem olmaktadır. Ancak, hiperspektral görüntülemede gölgelik alanlarda kalan hedeflerden çok az miktarda foton yansımakta, bu yüzden de toplanan spektral verilerin genlikleri çok düşük düzeylerde kalmaktadır. Bu durum, gölgede kalan hedefin bulunamamasına neden olabilmektedir. Özellikle yüksekliğin sık değiştiği yerleşim yerlerinden alınan verilerde, gölgelik alanların etkisinin sınıflandırma başarımına etkisi katlanarak artmaktadır. Bu çalışmada, gölge tespiti yapan iki algoritma geliştirilmiş ve karşılaştırılmıştır. İlk yöntemde, hiperspektral verilere ek olarak LiDAR sensöründen alınan veriler de kullanılmıştır. LiDAR verilerinden gölge tespiti amacıyla, hiperspektral verilerin toplanma anındaki güneşin açılarını ve ortamdaki yükseltileri dikkate alan bir görüş hattı algoritması geliştirilmiştir. İkinci yöntemde ise, gölgeler sadece hiperspektral veriler kullanılarak tespit edilmiştir. Öncelikle bir referans imza oluşturulmuş, sonra diğer pikseller bu referans imzaya olan uzaklıklarına göre sınıflandırılmıştır. Sonuçta, hiperspektral görüntüdeki gölge alanlar tespit edilmiş ve iki yöntemin eşleşme sonuçları ve güvenilirlikleri karşılaştırılmıştır.
With the analysis of hyperspectral images, it is possible to understand the underlying material from a single pixel. Due to this characteristics, hyperspectral imaging (HSI) is becoming a preferred method in geology, agriculture and defense fields which require the remote sensing of the environment for the purposes of classification and target detection. However, in HSI images, there are only a few photons that get reflected from areas that are under shadow. Hence, the amplitudes of the spectral signals received from shadow areas are very small, which leads to tremendous difficulties in target detection in shadowy areas. These difficulties become much more pronounceable in areas with varying elevations. In this study, we developed two methods to find the shadow regions in hyperspectral images and compared their results. The first method, line-of-sight, uses an external sensor, the Light Detection and Ranging (LiDAR), which provides elevation information. We use the LiDAR data and detect the shadows at the time of the hyperspectral data collection. Then we match the shadows to the hyperspectral image using UTM coordinates. The second method uses only the hyperspectral data and compares each pixel to a pre-determined shadow signature to arrive at a shadow/non-shadow decision. Comparison of both methods gives insight into the reliability of both methods and allows to better deal with the shadows in hyperspectral data.

8.
İnverter klima akıllı etkileşim sistem tasarımı
Inverter air conditioner intelligent system design
Murat Taşkıran, Nihan Kahraman, Halime Usta Yoğun
doi: 10.5505/pajes.2017.21957  Sayfalar 205 - 213
Bilgisayarların gündelik hayatın bir parçası olmasıyla birlikte insan-bilgisayar etkileşimi önem kazanmaya başlamıştır. Geleneksel insan bilgisayar arayüzleri olan klavye, fare gibi aygıtlar yaygın olarak kullanılmasına rağmen kullanıcı ile bilgisayar arasındaki bilgi ve komut akışını sınırlamaktadır. Son dönemlerde jestler sadece çevre ve insanlar arası iletişimde değil, insan-makina iletişimde de önemli bir role sahip olmaya başlamıştır. Jestlerin ne anlama geldiği ve nasıl bir bilgi taşıdığı alanındaki çalışmalar gün geçtikçe insan-makina arayüzü (iletişimi) çalışmalarında daha fazla yer almaya başlamıştır. Bu çalışmada amaç elektronik cihazlardan biri olan inverter klimaların kontrolünü kullanıcı ile makina arasında direkt bir etkileşim sağlayarak, kullanıcının daha kolay ve aracıdan bağımsız olarak inverter klima ile haberleşmesini sağlamaktır. Önerilen sistemde el jestinin tanınması amacı ile öncelikle kameradan görüntüler alınmış ve bu görüntülere literatürde bulunan görüntü ön-işleme teknikleri ve filtreleri kullanılarak, görüntünün netleştirilmesi ve gürültülerin temizlenmesi sağlanmıştır. Ön-işleme işlemi sonucunda elde edilen görüntülerde ten rengi tespiti ve Yönlü Gradyanlar Histogramı (YGH) algoritmaları kullanılarak el jestinin konumu belirlenmiştir. Daha sonra görüntü işleme algoritmalarından elde edilen konum bilgileri yapay sinir ağına giriş olarak verilerek el jestinin hareketi anlamlı hale getirilmiş ve inverter klimada %92 başarı ile sıcaklık ve fan ayarları kontrolü sağlayan bir algoritma geliştirilmiştir.
As the computers are becoming a part of people’s daily lives, human-computer interaction has started to gain more importance. Even though the traditional human computer interfaces like the keyboards and mouses are used frequently, they are making the information and command flow limited. Recently, gestures are not only gaining a more important role in the environment-human relations but also in human-machine interactions as well. The studies on the meaning of the gestures and what kind of information they carry are increasing their places in researches on human-machine interface communication. The aim in this study is to provide an easy and user independent human -machine interface system in air conditioners. In the proposed system, in order to recognize hand gestures, first image preprocessing techniques and noise filters have been applied to images taken from camera. These processes provide clarification of image. After preprocessing, Histogram of Oriented Gradients (HOG) algorithm is used along with the skin color detection made via image processing techniques applied in order to the recognition of hand gestures. After then, the hand gestures have made meaningful as the obtained images are given as inputs to artificial neuron network and an algorithm, which ensures fan and temperature settings with 92% success level in inverter air conditioners, is developed

9.
Fırçasız doğru akım motorunun hız kontrolü için uyarlamalı geri adımlamalı kontrolcü tasarımı
Adaptive backstepping controller design for the speed control of brushless DC Motor
Türker Türker
doi: 10.5505/pajes.2017.72623  Sayfalar 214 - 218
Fırçasız doğru akım motorlarının hız kontrolünde yüksek performans elde edebilmek için doğrusal olmayan dinamik model ve modeldeki fiziksel niceliklerin tam olarak biliniyor olması gerekmektedir. Fakat, model parametrelerinin tam olarak bilinememesi, bazı fiziksel özelliklerin çalışma esnasındaki değişimleri ve yük momentinin belirsiz olması sebebi ile bu mümkün olmayabilmektedir. Parametrik model belirsizlikleri olması durumunda hız kontrolünü sağlayabilmek için uyarlamalı geri adımlamalı bir kontrolcü tasarımı bu çalışmada önerilmektedir. Kontrolcünün tasarımında model belirsizlikleri de göz önünde bulundurulmuş ve Lyapunov kararlılık analizi ile rotor hız hatasının sıfıra yakınsayacağı garanti edilmiştir. Pratik bir uygulamadaki tüm unsurların hesaba katıldığı bir benzetim ortamı ile tasarlanan kontrolcü farklı referans yörüngeler için sınanmış ve tatmin edici sonuçlar elde edilmiştir.
Nonlinear dynamical model and its physical quantities have to be known exactly in order to obtain a high performance in the speed control of brushless direct current (BLDC) motors. However this may not be possible due to the lack of knowledge on the model parameters, the change of some physical characteristics during the operation and uncertainty on the load torque. An adaptive backstepping controller design is proposed in this paper to provide the speed control under parametric uncertainties. Model uncertainties have been considered in the design process of the controller and the convergence of the speed error to zero has been ensured via Lyapunov stability analysis. The designed controller has been tested for various reference trajectories considering all the practical issues in a simulation environment and satisfactory results have been obtained.

10.
SKT içeren çok değişkenli bir sürecin matematiksel modellenmesi ve dinamik etkileşim giderme
Mathematical modeling and dynamic decoupling of a multivariable process with a CST
Tolgay Kara, Hazhar Rasul
doi: 10.5505/pajes.2017.21298  Sayfalar 219 - 225
Bu makalede, bir sürekli karıştırılan tank (SKT) içeren sıcaklık ve debi sürecinin matematiksel modeli ve dinamik etkileşim giderici tasarımı sunulmuştur. İki doğrusal olmayan diferansiyel denklemden oluşan dinamik matematiksel model geliştirilmiştir. Çok değişkenli (ÇD) sistem modeli, döngü etkileşimlerini dinamik yöntemle gidermeyi kolaylaştırmak için doğrusallaştırılarak transfer fonksiyonlarıyla ifade edilmiştir. Dinamik etkileşim giderme tasarımı elde edilen doğrusallaştırılmış model yardımıyla gerçekleştirilmiş ve döngülerin etkileşimlerinin ortadan kaldırılarak sürecin ayrıştırılmış tek döngülü geri beslemeli denetim için uygun hale getirildiği gösterilmiştir.
In this paper, mathematical modeling and dynamic decoupler design of a temperature and flow rate process with a continuously stirred tank (CST) is presented. A dynamic mathematical model of the process that consists of two nonlinear differential equations is developed. The multivariable (MV) system model is linearized to make the elimination of loop interaction easier through dynamic decoupling and expressed in terms of system transfer functions. Dynamic decoupling is designed using obtained linearized model and it is shown that loop interactions are eliminated making the process suitable for decomposed single loop feedback controllers.

11.
Yazılım mühendisliğinde deneysel bir çalışma: proje tabanlı ve proje destekli yöntemlerin ürün ve akademik başarıya etkileri
An empirical study in software engineering: the effects of project-based and project-supported methods on product and academic achievements
Murat Paşa Uysal
doi: 10.5505/pajes.2017.88896  Sayfalar 226 - 237
Yapılan araştırmalar, her yıl birçok yazılım projesinin öngörülen bütçe ve çalışma takvimini aştığını ya da başarısız olduğu için iptal edilerek milyar dolarlarla ifade edilen kaynak israfına neden olduğunu göstermektedir. Bu probleme yönelik çalışma alanlarından birisi de yazılım mühendisliği eğitimi alanıdır. Ancak, endüstrinin ihtiyaç duyduğu miktarda, istenilen bilgi ve becerilere sahip yazılım mühendislerinin halen yetiştirilemediği ve bu iş gücü açığının gittikçe arttığı gözlenmektedir. Bu durumun nedenleri arasında üniversitelerdeki öğretmen merkezli ve geleneksel öğretim yöntemlerini göstermek mümkündür. Öte yandan, yazılım mühendisliğinde ürün geliştirme ile öğrenme ve öğretim süreçleri, farklı düzeylerde bulunan bir dizi öğretim etkinlikleri ile bunların çeşitli uygulamalarını içermektedir. Bu bağlamda, öğrencilerin edinmesi gereken bilgi ve becerilerin yanı sıra geliştirilecek yazılım ürününün özelliklerini de dikkate alacak, öğrencilerin kendi bilgilerini yapılandırabileceği öğretim yöntemleri kullanılmalıdır. Aralarında çeşitli benzerlik ve farklılıklar bulunan Proje Destekli Öğretim (PDÖ) ve Proje Tabanlı Öğrenme (PTÖ) bunlara örnek gösterilebilir. Bu deneysel çalışmada, bilgisayar mühendisliği lisansüstü programında yer alan Veritabanı Yönetim Sistemleri Dersinin öğretiminde PTÖ ve PDÖ yöntemleri kullanılmış, öğrencilerin akademik başarıları ile ürün ve proje performanslarına olan etkileri araştırılmıştır. Bu çalışmanın, (a) ilgili araştırma alanında PDÖ ve PTÖ yöntemlerini deneysel olarak karşılaştıran bir çalışma olması ile (b) bunların derslere nasıl uygulanabileceğine ilişkin bulgulara dayalı ilke ve öneriler sunmasını, bilgisayar ve yazılım mühendisliği alanına olan iki önemli katkı olarak göstermek mümkündür.
The studies show that many software projects exceed the estimated budget and schedule every year, or they are canceled on account of failure, and thus, this causes the waste of resources expressed in billion dollars. Software engineering education is one of the research areas aiming to produce solutions to this important problem. However, it is seen that there is still a need for large amount of skilled and educated software engineers required for the industry, and this workforce gap is also in an increasing fashion. One of the main reasons is thought to be the traditional or teacher-centered methods that are widely adopted in universities. On the other hand, software product development as well as learning and teaching processes, include a series of activities, which require their applications with a range at different levels. Therefore, the instructional methods should be adopted, which primarily concern the knowledge and skills that need to be acquired by engineering students together with the requirements and attributes of software systems to be developed in courses. Project-Assisted Instruction (PAI) and Project-Based Learning (PBL) can be given as examples for this type of methods. Therefore, in this research, the PBL and PAI methods are used in teaching the Database Management Systems Course, and their effects on academic achievements, product and project performances are explored. It is possible to say that the study has two contributions to the engineering research domain. First, (a) it is a study that compares PAI and PBL in an experimental setting. Second, (b) it presents the guidelines and prescriptions for the application of these methods for the domains of computer and software engineering education based on empirical findings.

12.
Mobil cihazlar kullanılarak kapalı alanlarda navigasyon sistemi
Indoor navigation system with using mobile devices
Oğuzhan Kayış, Yusuf Çakmak, Semih Utku
doi: 10.5505/pajes.2017.15010  Sayfalar 238 - 245
Gündelik hayatta, açık veya kapalı alanlarda belirli bir yer bulmaya olan ihtiyaç için, farklı çözümler üretilmektedir ve farklı teknolojiler kullanılmaktadır. GPS teknolojisi açık alanlarda birçok farklı amaç için kullanılırken, kapalı alanlardaki yer bulma problemi için henüz genel bir çözüm/teknoloji bulunmamaktadır. Kapalı alanlar için geliştirilen yaklaşımların en temel problemleri, kapalı alanların modellenmesi ve kullanıcının konumunun belirlenmesi sürecidir. Bu çalışmamızda kapalı alan navigasyon sistemine genel bir çözüm modeli önerilmektedir. Çalışma kapsamında, binaların modellenebileceği bir web uygulaması ve modellenen binaların 2B düzlemde gözlemlenebileceği bir mobil uygulama geliştirilmiştir. Kapalı alanlarda yol bulma problemini A* algoritmasını kullanarak çözmeyi amaçlayan bu çalışmamızda ayrıca bina modelleme işlemi için de bir araç sunulmaktadır.
In our daily lives, different solutions are produced and technologies are used for the need to find a specific place in indoor or outdoor areas. While GPS technology is used for many different purposes in outdoor areas, here is not yet a general solution / technology for locating the problem in indoor areas. The most basic problems of approaches developed for in indoor areas are the modeling of indoor areas and the determination of the user's location. In this study, we propose a general solution model for indoor area navigation system. A web application was developed for modeling buildings in 2D plane. Besides, a mobile navigation application was implemented for indoor areas. Mobile application are intended to minimize the loss of time during finding places in indoor areas for users. For this purpose, the shortest path algorithm (A* algorithm) for mobile application has been added to the study.

13.
Ağ yönlendiricileri için çoklu eşik kullanan geçişsiz öncelikli zamanlayıcı
Non-preemptive priority scheduler with multiple thresholds for network routers
Tamer Dağ
doi: 10.5505/pajes.2017.74318  Sayfalar 246 - 254
Bilgisayar ağları için mevcut ve geliştirilmekte olan çok çeşitli uygulamaların farklı hizmet kalitesi gereksinimleri vardır. Uygulamaların ihtiyaçlarını karşılamanın en önemli yollarından birisi ağ yönlendiricileri tarafından kullanlan paket zamanlama algoritmalarıdır. Uygulamalara yönlendirici kaynaklarını ayırarak, paket zamanlayıcıları uygulamaların hizmet kalitesi ihtiyaçlarını artırmaya çalışır. Bu nedenle, gecikmeler azaltılabilir ya da uygulamaların güvenilirliği paket kayıplarını azaltmak suretiyle arttırılabilir. Öncelikli zamanlayıcılar, yüksek öncelikli uygulamaların gecikme ve kayıplarını azaltabilirler. Öte yandan, düşük öncelikli uygulamalar için açlık problemi getirirler. Düşük öncelikli uygulama paketleri aşırı gecikmeler ve kayıplarla karşılaşabilirler. Bu makalede çoklu eşik kullanan geçişsiz öncelikli zamanlayıcı (PRMT) önerilmektedir. PRMT zamanlayıcı farklı öncelikli uygulamalar için önceden tanımlanmış eşik seviyeleri kullanan tek bir kuyruk ihtiyacı duyar. PRMT zamanlayıcı yüksek öncelikli uygulamaların üzerinde önemli bir etkiye yol açmadan, düşük öncelikli uygulamalardaki açlık sorunu ortadan kaldırır.
The vast variety of applications available and being developed for computer networks have different quality of service requirements. One of the most significant ways to satisfy the needs of the applications is the packet scheduling algorithms employed by the network routers. By allocating router resources to the applications, packet schedulers try to improve the quality of service needs of the applications. Thus, the delays can be reduced or the reliability of the applications can be increased by reducing packet losses. Priority schedulers are able reduce the delay and losses for high priority applications. On the other hand, for low priority applications they introduce the starvation problem. Low priority application packets can face excessive delays and losses. In this paper, a non-preemptive priority scheduler with multiple thresholds (PRMT) is proposed. The PRMT scheduler needs only a single queue with predefined threshold levels for different priority applications. The PRMT scheduler eliminates the starvation problem of low priority applications without a significant impact on the high priority applications.

14.
Polimerik kaplamalı kumaşlarda görüntü işleme ile niceleme ve karakterizasyon uygulaması
Application of image processing for quantization and characterization of fabrics with polymeric coatings
Kazım Yıldız, Zehra Yıldız
doi: 10.5505/pajes.2017.90767  Sayfalar 255 - 259
Bu çalışmada gri seviye eş oluşum matrisi ile fraktal boyut kullanılarak pamuk kumaş üzerine uygulanan polimerik kaplama içerisindeki taneciklerin dağılımı incelenmiştir. Kumaş yüzeyine farklı miktarlarda nano boyutta tanecik içeren kaplama formülasyonları uygulanmış daha sonra kumaşın termal gravimetrik yöntem (thermo gravimetric analysis-TGA) ile yanmazlık özellikleri incelenmiştir. Kaplanan kumaş yüzeyleri üzerinden optik mikroskop ile görüntüler elde edilmiş ve bu görüntüler gri seviye ve fraktal boyut özellik çıkarımında kullanılmıştır. Farklı miktarlarda nano tanecik içeren kaplı kumaşların mikroskop görüntüleri, görüntü işleme tekniği ile analiz edilerek nicelendirme ve sınıflandırma işlemleri yapılmıştır. Görüntü işleme ile elde edilen sonuçlar TGA ile bulunan deneysel bulgularla mukayese edilmiştir. Görüntü işleme tekniği ile özellik çıkarılarak en iyi kaplama kalitesine sahip numunenin, %5 montmorillonit (MMT) içeren örnek olduğu tespit edilmiştir. Numuneler arasındaki ortalama sınıflandırma başarısı %92,5 olarak elde edilmiştir.
In this study, the dispersion quality of particles on polymeric coating formulations from cotton fabric surfaces was investigated by using gray level co-occurrence matrix and fractal dimension. Coating formulations with various nano particle inclusions were applied on cotton fabrics. The flame retardant property of coated fabrics were examined by thermal gravimetric analysis (TGA). Images from the coated fabric surfaces were obtained by using optical microscopy and then these images were used in gray level and fractal dimension feature extraction processes. The microscopic images of the coated fabrics in various particle amounts were analyzed by using the image processing technique, and then classification and quantization processes were performed. The results of the image processing were compared to the results of TGA. The sample containing 5% montmorillonite (MMT) was found as having the best coating quality level by using feature extraction method in image processing. The average classification performance among all the samples was found as 92.5%.

15.
Örüntü tanıma teknikleri ile agar yüzeyi üzerinde koloni morfoloji sınıflandırması
Pattern recognition techniques on agar surface colony morphology classification
Volkan Altuntaş, Seda Altuntaş, Murat Gök
doi: 10.5505/pajes.2017.23169  Sayfalar 260 - 265
Mikroorganizmalar çıplak gözle göremeyeceğimiz kadar küçük canlılardır. Ekolojik dengede rol oynayan mikroorganizmalar temel olarak bakteriler, mantarlar, algler, virüsler ve protozoalardan oluşur. Besiyeri ve petri kabı, mikroorganizmaların ortamdan yalıtılması, geliştirilmesi, tanımlanması, sayımı gibi işlemlerin yerine getirilmesi için agar ve diğer besin maddeleri karıştırılarak, mikroorganizmalara büyüme ortamı sağlamak amacı ile kullanılırlar. Mikroorganizmalar çoğalarak sayısı milyonlara hatta daha fazlasına ulaşabilir böylece çıplak gözle görülebilen, koloni olarak adlandırılan yapıları oluştururlar. Terminolojide bu yapı, koloni oluşturan birim (kob, cfu) olarak ifade edilir. Peynir, ekmek, meyve veya yoğurtların üzerindeki küfler, çikolata, marmelat gibi şeker içeren gıdalar üzerindeki mayalar, mikroorganizmaların çoğalarak oluşturduğu kolonilerdir. Besiyeri üzerinde oluşan koloniler, mikroorganizma ve üreme ortamına bağlı olarak farklı morfolojik özelliklerde görüntüler oluşturmaktadır. Bu çalışmada koloni görüntülerinden görüntü işleme ve örüntü tanıma teknikleri ile mikroorganizmaların sınıflandırılması yapılmaktadır.
Microorganisms are small organisms as we cannot see with the naked eye. Microorganisms that play a role in the ecological balance are mainly composed of bacteria, fungi, algae, viruses and protozoa. The medium and petri dish are used in order to provide the growth medium to microorganism by mixing agar and other nutrients for performing operations such as isolating from the environment, growth, counting of microorganisms. The number of microorganisms may reach the million or even more by reproductively, in this way they form structures called colony which can be seen with the naked eye. In terminology, this structure expressed as colony forming units (cfu). Mold on the cheese, bread, fruit or yogurt, yeast on the sugar-containing foods such as chocolate, marmalade are colonies formed by grown microorganism. Colonies formed on the agar, create images of different morphological characteristics depending on the microorganism and growth media. In this paper, classification of microorganism is performed from the colony images by image processing and pattern recognition techniques.

16.
Makine öğrenmesi yöntemleri ile yaralanmalı trafik kazalarının analizi: Adana örneği
Analysis of injury traffic accidents with machine learning methods: Adana case
Cevher Özden, Çiğdem Acı
doi: 10.5505/pajes.2016.87847  Sayfalar 266 - 275
Bu çalışmada, Adana ilinde 2005 ile 2014 yılları arasında meydana gelen yaralanmalı trafik kazalarına ait aylık bazdaki sayısal veriler ile aynı yıllara ait aylık bazdaki meteorolojik verilerden oluşturulan bir veri kümesi kullanılarak yaralanmalı kaza sayısı ve yaralı sayısı tahmini yapacak modeller geliştirilmiştir. Tahmin modellerinde, İleri Beslemeli Çok Katmanlı Yapay Sinir Ağı (İBÇK-YSA), Fonksiyon Uydurma Yapay Sinir Ağı (FU-YSA), Genelleştirilmiş Regresyon Yapay Sinir Ağı (GR-YSA), Regresyon Ağacı (RA), Destek Vektör Makinesi (DVM) ve Çoklu Doğrusal Regresyon (ÇDR) Analizi yöntemleri kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, DVM yönteminin her iki tahmin senaryosunda da en başarılı sonuçları verdiği görülmüştür. Yaralanmalı Kaza Sayısı tahminlerinin RA yöntemi dışında Yaralı Sayısı tahminlerinden daha başarılı olduğu saptanmıştır. Ayrıca, önceki yıllarda gerçekleşen kazalara ait yol ve hava verilerini kullanarak gelecek yıllar için uygun önlemler almanın mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.
In this study, a dataset is created using numeric data of injury traffic accidents in monthly base between 2005 and 2014 years in Adana province and meteorological data of the same years in order to develop prediction models which estimate number of traffic accidents involving injury and number of injured people. Feedforward Multilayer Artificial Neural Network, Function Fitting Artificial Neural Network, Generalized Regression Artificial Neural Network, Regression Tree, Support Vector Machine and Multiple Linear Regression Analysis methods were used in the prediction models. As a result of the study, SVM gives the most successful results for both prediction scenarios. Prediction of the number of traffic accidents involving injury is more successful than prediction of number of injured people except Regression Tree method. In addition, it has concluded that it is possible to take precautions using road and weather data of the accidents which occurred in previous years.

17.
Kimlik avı web sitelerinin tespitinde makine öğrenmesi algoritmalarının karşılaştırmalı analizi
Comparative analysis of machine learning algorithms in detection of phishing websites
Muhammed Ali Koşan, Oktay Yıldız, Hacer Karacan
doi: 10.5505/pajes.2017.27167  Sayfalar 276 - 282
Web uygulamalarının kullanım oranındaki artış ile birlikte sayısı artan kötücül web siteleri ve saldırılar, son kullanıcıya ciddi zararlar vermektedir. Kişisel ve hassas bilgilerin çalınmasına yönelik bu saldırılardan biri Kimlik Avı saldırısıdır. Yayımlanan güvenlik raporlarında son yıllarda milyonlarca yeni kimlik avı sahteciliği yapan web sayfası tespit edildiği ifade edilmektedir. Böylesi kritik bir durumda bu web sayfalarının tespiti büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, bir veri kümesi ile birlikte literatürde bulunan makine öğrenmesi sınıflandırma algoritmaları kullanılarak karşılaştırmalı analiz yapılmıştır. Analiz sonuçları, Kimlik Avı Sahteciliği çalışmalarında kullanılan sınıflandırma algoritmalarının hangi koşullarda tercih edilmesi gerektiği hakkında farklı parametreler bulunduğunu göstermektedir.
The increasing number of malicious web sites and attacks, along with the increase in the usage rate of web applications, cause severe damage to the end user. One of these attacks aimed at stealing personal and sensitive information is the Phishing Attack. In the published security reports, it is stated that in recent years there has been millions of web pages that have made new phishing scams. In such a critical situation, the identification of these web pages is of great importance. In this study, a comparative analysis was made on a mentioned dataset using machine learning classification algorithms in the literature. The results of the analysis show that the classification algorithms used have different parameters about which conditions should be preferred in the studies on Phishing Fraud.

18.
Twitter duygu analizinde terim ağırlıklandırma yönteminin etkisi
The impact of term weighting method on Twitter sentiment analysis
Önder Çoban, Gülşah Tümüklü Özyer
doi: 10.5505/pajes.2016.50480  Sayfalar 283 - 291
Terim ağırlıklandırma, metin sınıflandırmada sonuçlar üzerinde doğrudan etkili olan önemli bir adımdır. Ancak, bir metin sınıflandırma problemi olarak ele alınan duygu analizinde farklı önişleme tekniklerine bağlı olarak ağırlıklandırma yönteminin davranışı değişebilmektedir. Bu çalışmada bilgi getirimi, metin sınıflandırma, doküman filtreleme gibi farklı çalışma alanları için yakın zamanda önerilen yöntemler Twitter duygu analizinde uygulanmış ve sonuçlar üzerindeki etkisi incelenmiştir. Öznitelikler çıkarılırken kelime torbası (BoW) ve karakter seviye N-gram olmak üzere iki farklı model kullanılmıştır. Deneyler Türkçe ve İngilizce Twitter mesajlarından oluşan veri kümeleri üzerinde uygulanmıştır. Twitter mesajlarının duygu sınıflandırması, Gizli Dirichlet Ataması (LDA) tabanlı konu modeli ile gerçekleştirilmiştir. Sınıflandırma aşamasında ise Destek Vektör Makinesi (SVM) algoritması kullanılmıştır. Deneysel sonuçlara göre, Twitter duygu analizi çalışmalarında kullanılabilecek en etkili terim ağırlıklandırma yöntemi önerilmiştir.
Term weighting is an important step which has direct impact on the result in classical text classification. However, the behavior of the term weighting method may vary depending on different preprocessing techniques in sentiment analysis which considered as a text classification task. In this study, term weighted methods which are newly proposed for various research areas such as information retrieval, text classification and document filtering, performed to investigate effect on results for Twitter sentiment analysis. In feature extraction phase, two different models are used including Bag of Words (BoW) and character level N-gram. The experiments conducted on data sets consist of Turkish and English Twitter feeds. Sentiment classification of Twitter feeds performed using topic model generated with Latent Dirichlet Allocation (LDA) method. The Support Vector Machine (SVM) algorithm is employed in the classification stage. According to the experimental results, the most effective term weighting method that can be used in Twitter sentiment analysis studies is suggested.

19.
Türkçe şarkılar için şarkı sözleri üzerinden müzik duygu sınıflandırması
Music emotion classification for Turkish songs using lyrics
Ahmet Onur Durahim, Abide Coşkun Setirek, Birgül Başarır Özel, Hanife Kebapçı
doi: 10.5505/pajes.2017.15493  Sayfalar 292 - 301
Müzik insanlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle dijital çağda kişiler tarafından her gün yaratılan ve ulaşılan müzik koleksiyonlarının büyüklüğü ile müziğin önemi daha da artmış ve insanlar müzik içeren aktivitelere daha fazla zaman ayırmaya başlamışlardır. Bununla birlikte, müziğe bilgi geri getirim sürecini kolay ve etkin hale getirmek için yapılan katalog bazlı aramalar duygu tabanlı etiketlere göre aramalara dönüşmüştür. Bu araştırmada amacımız şarkı sözlerine göre bir şarkıdan algılanan duygunun otomatik olarak çıkarıldığı bir model geliştirmektir. Model metin bazlı sınıflandırma için kullanılan makina öğrenmesi algoritmaları ile oluşturulmuştur. Bu amaçla araştırmada 300 şarkı seçilmiş ve bu şarkılar kişiler tarafından hissedilen duygularına göre etiketlenmiştir. Devamında metin ön analizi ile şarkı sözleri Türkçe köklerine ayrıştırılarak Unigram, Bigram ve Trigram kelime özellikleri çıkartılmıştır. Ardından endeksleri terim sıklığı ve tf-idf değerleri olan doküman bazında terim matrisleri yaratılmıştır. Bu matris değerleri 5 farklı sınıflandırma algoritmasına girdi olarak verilerek en yüksek doğruluk sonuçları, hatırlama ve kesinlik metrikleri üzerinden araştırılmıştır. Araştırmanın sonucunda en yüksek kesinlik değeri Zemberek Uzun Kök Ayıştırma Metodu ile Unigram kelime özelliklerine göre ayrıştırılmış ve endeksi terim sıklığına göre belirlenmiş terim bazlı doküman matrisinin Katlıterim Naïve Bayes kümeleyicisinde verdiği görülmüştür. Bu kombinasyonda hatırlama metriği değeri 43.7 iken kesinlik metriği değeri 46.9’dur.
Music has grown into an important part of people’s daily lives. As we move further into the digital age in which a large collection of music is being created daily and becomes easily accessible renders people to spend more time on activities that involve music. Consequently, the form of music retrieval is changed from catalogue based searches to searches made based on emotion tags in order for easy and effective musical information access. In this study, it is aimed to generate a model for automatic recognition of the perceived emotion of songs with the help of their lyrics and machine learning algorithms. For this purpose, first 300 songs are selected and annotated by human taggers with respect to their perceived emotions. Thereafter, Unigram, Bigram and Trigram word features are extracted from song lyrics after performing text preprocessing where stemming of the Turkish words is an essential part. Then, term by document matrices are created where term frequencies and tf-idf scores are considered as representations for the indices. Five different classification algorithms are fed with these matrices in order to find the best combination that achieves the highest accuracy results where recall and precision values are used as comparison metrics. As a result, best accuracy results are obtained by using Multinomial Naïve Bayes classifier where Unigram features are used to create the term by document matrix. In this setting, Unigram features are stemmed by Zemberek Long stemming method, and the index representation is chosen as term frequency. For this combination, obtained recall and precision values are 43.7 and 46.9, respectively.

20.
Kablosuz manyetik sensörler kullanarak karar ağacı algoritma tabanlı araç sınıflandırmasının gerçekleştirilmesi
Implementation of the vehicle classification based-on decision tree algorithm using wireless magnetic sensors
Sercan Vançin, Ebubekir Erdem
doi: 10.5505/pajes.2017.44452  Sayfalar 302 - 310
Kablosuz sensör ağları kullanarak akıllı ulaşım sistemleri (Intelligent Transportation Systems, ITS) tasarlamak, hem maliyet hem de enerji verimliliği açısından avantajlı olup herhangi bir yolun trafiğini gözlemlemek, o yol hakkında trafik bilgisi edinmek veya sadece araçları tespit edip tipleri ve hızlarını saptamak son zamanlarda araştırmacıların ilgi odağı haline gelmiştir. Bu çalışmada sensör düğümü, manyetometre, güç kartı ve pilden oluşan ve diğer çalışmalarda kullanılan düğümlerden daha doğru ve anlaşılır veriler sunabilen bir sensör devresi kullanılmıştır. Bu sensör devreleri ile aracın tipini belirlemek için iki farklı yöntem sunulmuştur. İlk yöntemde, yoldan geçen araçlar, önerilen algoritma ve MİU (Manyetik İmza Uzunluğu) paremetresine göre otomobil, minibus, otobüs ve kamyon olarak sınıflandırılmıştır. Bu yöntemle elde edilen doğruluk payı %89 olmuştur. Diğer yöntemde ise araç sınıflandırması, makine öğrenmesi algoritması olan J48 kullanılarak yapılmış ve önerilen yöntem esas alınarak elde edilen sonuçların eniyilemesi yapılmıştır. Bir makine öğrenmesi yazılım paketi olan Weka'da uygulanan J48 sınıflandırma algoritmasını kullanır. Karar ağacı modeli, 3 eksenli HMC5983L manyetik sensöründen geçen araçlardan çıkarılan manyetik ham veri, ölçüm süresi gibi bir dizi özellikten oluşturulmuştur. Özellikler, çapraz geçerlilik temelinde değişen sınıflandırma oranları derecelerine sahip bir karar ağacı modeli üretmek için J48 eğitim algoritmasına doğru sınıflandırmalarla sağlanan niteliklerdir. Makine öğrenmesi algoritması olan J48 kullanımı araç sınıflandırmasında daha verimli ve doğru sonuçlar verdiği görülmüştür. İlk yöntemle elde edilen MİU değerleri hesaplama aşamasında zorluklar doğurmuştur. Ancak J48 algoritması kullanılarak daha belirgin ve hassas sınır ve eşik değerleri elde edilmiştir. Çalışmanın sonucu, araç sınıflandırma sisteminde önerilen algoritmanın eniyilemesiyle yaklaşık % 100 doğruluk payı ile etkili ve verimli olduğunu göstermektedir.
The design of Intelligent Transportation Systems (ITS) using wireless sensor networks to observe any road traffic, get road information, or just identify road vehicles has recently become an interesting and popular research topic because of its advantages in cost and energy efficiency. To perform this study, sensor circuit consisting of sensor node, magnetometer, power board and battery, is used. This sensor structure presents more accurate and intelligible results than sensor nodes used in other studies. Two different methods have been proposed to determine the type of vehicle with these sensor circuits. In the first method, vehicles passing by the road are classified as cars, minibuses, buses and trucks according to the proposed algorithm and MSL (Magnetic Signature Length) parameters. The accuracy achieved with this method was 89%. In the other method, vehicle classification was performed using machine learning algorithm J48 which is a machine learning decision tree extension and the obtained results were optimized based on the proposed method. It uses the J48 classification algorithm implemented in Weka, a machine learning software package. The Decision Tree model was built from a series of features like magnetic raw data, measurement time derived from vehicles passing through the 3-axis HMC5983L magnetic sensor. The properties are those provided by the correct classification into the J48 training algorithm to produce a decision tree model with grading ratios that vary on the basis of cross validity. The use of J48, a machine learning algorithm, has been shown to yield more efficient and accurate results in vehicle classification. The MSL values obtained by the first method have caused difficulties in the calculation process. However, by using the J48 algorithm, more specific and sensitive boundary and threshold values were obtained. The result of the study illustrates that the vehicle classification system is so effective and efficient with an accuracy rate of about 100% with optimization of the proposed system.

21.
Nesnelerin internetine genel bir bakış: Kavram, özellikler, zorluklar ve fırsatlar
Overview of internet of things: Concept, characteristics, challenges and opportunities
Enan A. Khalil, Suat Özdemir
doi: 10.5505/pajes.2017.60343  Sayfalar 311 - 326
Bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar ve uygulamalar internet teknolojisi ve haberleşme alanında birçok yeniliği günlük hayatımıza getirmiştir. Bu süreçte internet sadece insanların değil cihazların/nesnelerin de bağlanabildiği bir ortam haline gelmiştir. Günlük hayatımızda kullandığımız hemen her cihaz internete bağlanabilmektedir ve bunun sonucunda Nesnelerin İnterneti (Nİ) kavramı ortaya çıkmıştır. Nİ kavramı daha ilk adımlarında olmasına rağmen başarılı uygulamaları pek çok alanda görülebilmektedir. Nİ, uygun bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak sanal ve fiziksel nesneleri bağlayarak yeni ve yüksek sınıf uygulama ve hizmet alanları sunan bir gelecek vadetmektedir. Bu çalışmada Nİ kavramı, bileşenleri, mimarisi, uygulama alanları, zorlukları ve geleceği üzerinde durulmakta, ayrıca Nİ alanındaki henüz adreslememiş açık araştırma problemleri analiz edilmiştir.
In the age of information, recent researches and applications are brought several innovations to our daily lives in the fields of Internet and communication technologies. Internet becomes an environment that is connectable not only by people but also by things. Today, almost every gadget in our daily life is able to connect to Internet. Such evolution of Internet generated the Internet of Things (IoT) concept. Successful applications of IoT have been demonstrated in many fields. However, IoT is still at its infancy stage. IoT envisions a future in which digital and physical entities can be linked, by means of appropriate information and communication technologies, to enable a whole new class of applications and services. In this article, we presented a survey of concept, characteristics, technologies, applications and research challenges for IoT which have been developed and became popular in recent years. We also analyzed and discussed the open research problems in IoT.

22.
Nesnelerin interneti: Gelişimi, bileşenleri ve uygulama alanları
Internet of things (IoT): Evolution, components and applications fields
Muhammet Zekeriya Gündüz, Resul Daş
doi: 10.5505/pajes.2017.89106  Sayfalar 327 - 335
Bu çalışma, Nesnelerin İnterneti (IoT) konusunda gerçekleştirilmiştir. Umut vaat eden bu paradigmanın gelişimine olanak sağlayan temel ilke farklı teknolojilerin ve iletişim çözümlerinin entegrasyonu ile olmaktadır. Tanımlama ve izleme/takip teknolojileri, kablolu ve kablosuz sensör ve aktivatör ağları, geliştirilmiş iletişim protokolleri ve akıllı nesneler için dağıtık bilgi sistemleri en bilinen IoT uygulamalarıdır. IoT’nin ilerlemesine ciddi katkılar sosyal bilimler, elektronik, enformatik, telekomünikasyon gibi farklı bilgi alanlarında yürütülen sinerjik aktivitelerin sonucunda gerçekleşmektedir. Bu bağlamda çalışmada IoT’nin temel kavram ve bileşenleri ile IoT’nin gelişimine olanak sağlayan sistemler ve IoT’de alınabilecek temel güvenlik önlemleri incelenmiştir.
This study addresses the Internet of Things. Main enabling factor of this promising paradigm is the integration of several technologies and communication solutions. Identification and tracking technologies, wired and wireless sensors and actuator networks, enhanced communication protocols, and distributed intelligence for smart objects are just the most relevant. As one can easily imagine, any serious contribution to the advance of the Internet of Things must necessarily be the result of synergetic activities conducted in different fields of knowledge, such as telecommunications, informatics, electronics and social science. In this context, in the study IoT’s basic concepts, components, basic security rules and the systems which enabling IoT’s evolution were examined.

23.
Bulut bilişimde veri madenciliği tekniklerinin uygulanması: Bir literatür taraması
Application of data mining techniques in cloud computing: A literature review
Pelin Yıldırım, Derya Birant
doi: 10.5505/pajes.2017.65642  Sayfalar 336 - 343
Son yıllarda, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki yenilikler ve gelişmeler, analiz edilmesi gereken veri miktarını önemli derecede artırmıştır. Büyük ölçekli verilerin saklanması, yüksek hacimli verilerden veri madenciliği teknikleri ile yararlı bilgilerin çıkartılması ve geleceğin tahminlenmesi maliyetli ve zorlu işlemlerdir. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için, bilgi keşfi süreci; bulut bilişim, paralel ve dağıtık hesaplama kullanılarak etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bu makale, bulut bilişimin ölçeklenebilirliği sayesinde veri madenciliği algoritmalarının performanslarının arttırılabileceğini, ayrıca her yerden ulaşılabilirlik, düşük maliyet ve kolay yönetilebilirlik avantajlarının sağlanabileceğini göstermektedir. Makalede, bulut platformunda gerçekleştirilen veri madenciliği uygulamaları; kullanılan metotlar, veriler ve elde edilen sonuçlar çerçevesinde sunulmaktadır. Literatürde, bu konuda önerilen çözüm yaklaşımları; sınıflandırma, kümeleme ve birliktelik kuralları analizi olmak üzere üç ana kategori altında ele alınmaktadır.
In recent years, new innovations and developments in information and communication technologies have hugely increased the quantity of data required to analyze. Storing large-scale datasets, extracting useful knowledge from the huge volumes of data by applying data mining techniques and predicting the future are costly and difficult processes. To overcome these challenges, the knowledge discovery process is performed efficiently by using cloud, parallel and distributed computing. This article shows that the performance algorithms in data mining can be increased by the scalability of cloud computing with the advantages in terms of accessibility from anywhere, low cost and maintainability. In this article, data mining applications that have been implemented on cloud platforms are presented, including methods, data and obtained results. Solution approaches that have been proposed related to this topic in the literature are handled in three main categories: classification, clustering and association rule mining.

24.
Mobil algılayıcı düğümler vasıtasıyla bölgesel ısı ve nem takibi
Regional temperature and humidity monitoring via mobile sensor nodes
Şenol Zafer Erdoğan, Mustafa Önder Geren
doi: 10.5505/pajes.2018.93709  Sayfalar 344 - 349
Mobil ve yaygın hesaplama alanlarındaki en son gelişmeler nedeniyle çevreyi izleyen algılayıcılara sahip çok sayıda mobil algılayıcı cihazların yerleştirilmesi uygun olmaktadır. Bu çalışmada, belirli bir bölgenin ısı ve nemini sürekli takip eden bir sistem önerilmektedir. Sunucu, veriyi toplayan merkez noktasıdır. Algılayıcı düğüm, verilen bir takvim veya istek üzerine sunucuya veriyi göndermektedir. Sunucu, toplanan algılayıcı verileri için veri görselleştirme araçlarıyla donatılmıştır. Önerilen sistem üç modülden oluşmaktadır. Ilk modül bölgenin ısı ve nemini takip eden mobil algılayıcı cihazdan oluşmaktadır. GPRS ve GPS modülleri bu düğümlere bütünleştirilmiştir. Ayrıca, sürekli ve duyarlı izlemek için bu mobil algılayıcı düğümlerle gerçek zamanlı bir iletişim vardır. İkinci modül algılayıcı düğümlerden veri toplama ve sunucu veritabanında veriyi kaydeden bileşenleri içerir. Son olarak üçüncü modül, sunucu veritabanında kayıtlı veriler üzerinde veri madenciliği ve veri görselleştirmeyi sağlar. Önerilen sistemin kodu geliştirildi ve İstanbul’daki çeşitli otobüs güzergâhlarında test edildi. Sonuçlar, önerilen sistemin çevreyi izleme için kesin modeller geliştirmede yararlı olabileceğini göstermektedir.
Due to the latest developments in mobile and ubiquitous computing, it is feasible to deploy environment monitoring sensors using a large number of mobile devices. In this paper, we propose a system to continuously monitor a particular region's temperature and humidity. The “server” is a center point (base station) that collects the data. The sensor nodes deliver the data to the server at a given schedule or on demand. The server is equipped with the data visualization tools for conducting visual analytics on the collected sensor data. The proposed system consists of three modules. The first module consists of the mobile sensor devices to monitor the region's temperature and humidity. General Packet Radio Services (GPRS) and GPS module are integrated in the nodes. Further, for continuous and responsive monitoring, there is a real-time communication with these mobile sensor nodes. The second module consists of the components to collect data from the sensor nodes and record the data in the server database. Finally, the third module provides the data mining and data visualization on the recorded data in server database. The proposed system is implemented and tested on several bus routes in Istanbul, Turkey. The results show that the proposed system could be beneficial in developing precise models for the environment monitoring.

LookUs & Online Makale